Güncelleme Tarihi:
“Arkadaşlar havaya sol yumruklarımızı kaldırıyoruz. Biz solcuyuz!” Bu ‘muhtırayı’ çeken abinin tonlamasını, akabinde kopan kahkahayı duymanız gerek. Çünkü yazarak anlatmak mümkün değil. Burası İzmir’in Roman mahallesi Ege... Sadece Dokuzlar Kahvehanesi’nde değil, her bir yerinde adeta bayram yaşanıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Roman, seçilebileceği bir yerden milletvekili adayı gösterilmiş, az mı? İşte, kahvedekilerin “Türkiye’nin Çipras’ı” diye hitap ettiği Özcan Purçu.
Bu hayat size ne öğretti?
Mücadele etmeden hiçbir şeyin elde edilemeyeceğini... Hayal kuracak ve bu hayalin peşinde koşacaksın. Bir de yürekten inanman şart.
Neden?
Çünkü biz yarın ne yiyeceğiz, onu düşünüyoruz. Romanların yüzde 96.5’i kayıtdışı işlerde çalışıyor. Yoksuluz. Bir de dışlanma, önyargı gibi unsurlarla savaşıyorsun. Hadi git de oku! Olamıyor işte... Roman çocuğu 12’sine geldi mi çalışacak, evine katkı sunacak. Babam sepet yapardı, anam köylerde satardı. O fakirliğin içindeydim, açtık, ne yapacağım, okuyacak mıyım yani? Öğretmenin verdiği defterle okula gidiyordum. Açlıktan ölen Roman çocukları hâlâ var. Biz bu ülkede hiç vatandaş olarak görülmedik.
Mazbatanızı alırsanız ilk ne yapacaksınız?
Bu mahallenin arka tarafına git, bir bak bakalım, sen böyle bir soğukta yaşayabilir misin? Üşüyorsun, görüyorum. Ama biz duruyoruz işte... Barınma sorunu önemli. Kendimi Roman çocukların eğitimine adayacağım. Hepsi okuyacak çünkü bu kısırdöngüyü ancak böyle kırabiliriz. 2005’ten beri Avrupa Konseyi’nde Türkiye Romanları temsilciliği yapıyorum. Mersin’de bir atölye kuruldu, altı aydır 32 Roman kadını kendi parasını kendi kazanıyor. 400 Roman çocuğunun gittiği bir etüt evi açtık.
Neden kamu yönetimi okumak istediniz?
Çadır, naylon, yemek, yiyecek gibi ihtiyaçlarımız için kaymakama giderdik.
BİN YILLIK SULUKULE’Yİ YIKTILAR
Kentsel dönüşüm, kentsel felaket oldu. Bin yıllık Sulukule’yi yıktılar. O insanları Taşoluk’a gönderdiler. Öyle uzak ki... Ya benim Roman’ım karnını doyuramıyor, nasıl 500 lira aidat ödesin? Ailenin elinden evini alıyorsun, gidiyorsun 500 lira aidat! Hepsi o evlerden çıktı, şu an dışarıda, kuyu suyu içerek besleniyorlar. Verilen sözler hiç tutulmadı. 300-500 konut vermek derdimize derman değil.
JANDARMA BİZİ KARŞI DAĞA YOLLADI
Bizi sadece çalgı-çengi-oyun sanıyorlar. “Hep gülüyoruz, sürekli göbek atıyoruz” gibi bir şey yok. Avrupa’da bir yazar şöyle demişti: “Biz niye güleriz, niye eğleniriz biliyor musunuz? Açlığımızı unutmak için.” Bir gün bir traktörün arkasında 10 çadır Yatağan’ın Bozarmut kasabasına gittik. Daha çadırları kurarken jandarma geldi. Komutan dedi ki “Hemen bunları ileri, karşı dağın eteklerine götürün.” Halbuki üç tane sepet yapacağız da yemek yiyeceğiz. Aç-susuz bizi oraya götürdüler. İşte benim okumamın sebebi bu.