Güncelleme Tarihi:
◊ Sophie Barthes, sizinle başlayalım... Bu film için ilhamınızı nasıl keşfettiniz?
- Sophie Barthes: Anneliği, rahmin metalaştırılmasını keşfetmek istedim. Ve sonra temayı geliştirerek karakterler devreye girdi. Ama daha çok tüm bunlar bir fikirle başladı. Çokça felsefe okudum. Fikirleri severim, büyük fikirleri...
Fikir ile başladıktan sonra arkasından zaten hikâye otomatik olarak geldi.
◊ Filmde hayatı ve teknolojiyi sorgularken iğneleyici sözler ve alaycı ifadeler kullanıyorsunuz...
- Sophie Barthes: Bence tüm bunlara gülmeniz gerekiyor, aksi halde bize gelmekte olan bu gelecek için ağlıyor olacağız. Ve bence kendimize şu soruyu sormalıyız, istediğimiz gelecek bu mu? Bu soruları şimdi sormazsak, tüm bu teknolojiler eninde sonunda kullanıma sunulduğunda bizler için çok geç olacak. Sorun şu ki, teknoloji bize yardım etmek için oradayken, teknolojinin biraz biz kölesi oluyoruz.
Bu film bir araç, izleyiciye ders vermek yerine, bu konuda bir tartışma başlatmak için onları güldürmek istedim.
BEBEĞİMİ BEKLERKEN ÇOK ÇILGIN RÜYALAR GÖRDÜM
◊ Hamileyken gördüğünüz rüyaların bu filmi yazarken büyük rol oynadığından bahsettiniz...
- Sophie Barthes: Yıllardır rüyalarımı yazıyorum, bir rüya günlüğüm var ve bazen onları geri okuduğumda, bilinçaltımın bana neler yaptığına hayret ediyorum.
Bebeğimi beklerken çok çılgın rüyalar gördüm ve hamile olan diğer arkadaşlarıma sordum. Hormonal bir şey olduğunu düşünüyorum. Hamile olan herkesin başına gelir. Bence bilinçaltı sana bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve bazen hayatında olacak bu önemli olay hakkında seni uyarmaya çalışıyor.
Ruhunuzda bir pencere açıyor ve bu yüzden harika bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Her kadın gerçek bir hamilelik yaşasın demiyorum, herkes istediğini yapsın. Ama benim için çok anlamlı bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Bilinçaltım ve kim olduğum hakkında çok şey öğrendim ve bu yüzden bilinçaltıma çok değer veriyorum.
CHIWETEL İLE ÇALIŞMAK BİR ZEVKTİ
◊ Emilia, filmdeki partnerin Chiwetel Ejiofor ile çalışmak nasıldı?
- Emilia Clarke: Bence ikimiz de inanılmaz derecede şanslıydık. Chiwetel çok iyi. Bu yüzden onunla çalışmak bir zevkti. Chiwetel ile senaryoları okuma sırasında tanıştık ve sonra Brüksel’e gittik, bu ikinci karşılaşmamızdı. Brüksel’deki güzel bir dairede tüm iç mekân çekimlerini yaptık, bir nevi orada yaşadık. Hepimiz çok hızlı bir şekilde bir ev ortamı yarattık.
Ve son olarak sadece kimya... Bazen kimya ve uyum oradadır, bazen yoktur. Bir yaratıcı olarak ona büyük saygım var. Ve Sophie’nin inanılmaz yönetmenliğiyle iyi bir noktaya geldik.
◊ Filmde Alvy ve Rachel çiftinin ‘yapay rahim’ sayesinde çocuk sahibi olmak için başvurduğu şirketin çalışanlarından Linda’yı canlandırıyorsunuz... Bu sıra dışı senaryo geldiği zaman ne hissettiniz?
- Rosalie Craig: Sophie çekime başlamadan önce bana bir sürü malzeme ve bebek sahibi olmayı beklemeye almak için kadın çalışanlarına yumurtalarını dondurmaları için para ödeyen dev şirketler hakkında bilgiler gönderdi. Bu bana yabancı olmayan bir şey. Ablam oldukça yüksek bir güce sahiptir.
New York’ta bir iş kadını ve çocuğu olmamıştı. Büyük bir şirketten ve onun karanlığından bahsediyorum. Senaryonun güzelliği ortada. Fazla derine inmemize gerek yok çünkü Sophie onu sizin için oraya koydu.
KADINSI BİR BİLİMKURGU YAPMAK ÖNEMLİYDİ
◊ Sophie Barthes, son olarak neler eklemek istersiniz?
- Sophie Barthes: Görsel olarak çok araştırma yaptığımızı düşünüyorum. Kadınsı bir bilim kurgu yapmak çok önemliydi çünkü bir anlamda gerçekten böyle bir tür yok. Bilimkurgu, çok erkek egemen bir tür ve Stanley Kubrick ve Andrei Tarkovsky gibi hayran olduğum tüm ustalar var. Ancak bilimkurguya giren çok fazla kadın yönetmen yok. Neden olmadığı hakkında en ufak bir fikrim yok, belki bir tür olarak korkutucudur. Bu nedenle, eğlenceli, somut bir bilimkurgu yapmak istedik.
Yapay rahimle bebek sahibi olmak
Bilimkurgu filmi olan “The Pod Generation” yakın bir gelecekte yapay zekanın hüküm sürdüğü bir dünyada çocuk sahibi olmaya karar veren Alvy ve Rachel çiftini odağına alıyor. Botanikçi olan Alvy ve eşi Rachel çocuk sahibi olmaya karar verirler. Rachel’ın keşfettiği Pegasus adlı programla yapay rahim sayesinde çift, hamilelik sürecini eşit bir şekilde paylaşma fırsatı bulacaktır. Fakat Alvy’nin bu programla ilgili şüpheleri vardır.