Güncelleme Tarihi:
Paleolitik dönem
Keşfedilmiş en eski sanat eserlerinden biri de idealize edilmiş bir kadın heykeli olan Willendorf Venüs’üdür. M.Ö. 24.000-22.000 yılları arasına tarihlenen bu doğurganlık figüründe kadının vücut kıvrımları oldukça dolgundur. Büyük göğüsler, byük kalçalar ve geniş bir mideye sahip olmak sağlık ve doğurganlık, dolayısıyla kadınlık göstergesidir. Çünkü o dönemde ihtiyacınız olan güçlü ve kuvvetli bir kadın olmaktı.
Antik Yunan
Antik Yunan’da kadın şeytani bir varlık olarak nitelendirilmeye başlandı. Bununla birlikte antic dönem heykeltraşları kadınları dolgun göğüslü, kalçalı ve düz olmayan bir mideyle tasvir etmeye başladılar. Daha sonra ortaya atılan Pythagorean teoremiyle altın oran dediğimiz simetrik güzellik ortaya çıktı ve simetrik yüzler güzelliğin bir ölçütü olarak hayatımıza girdi. Hala da simetrik yüz güzellik için bir ölçüt olarak kullanılmaktadır.
Erken Rönesans dönemi
Rönesans sanatçıları Ortaçağ’ın alçakgönüllü ve katı dini değerlerinden uzaklaşmak istedi. 1300-1500 yılları arasında, doğurganlık ve duygusallığın bir karışımını simgeleyen çıplak göğüsler resmetmeye başladılar.
Raphael gibi sanatçıların idealize edilmiş kadınları genellikle kıvrımlı, solgun ama hafif yanaklı yuvarlak yüzlere sahip kadınlardı. Raphael daha sonra resimlerinin çoğunun gerçek modellere dayanmadığını, sadece güzel bir kadının nasıl görüneceğine dair hayallerini resmettiğini itiraf etti. Bu birçok ressam için de geçerliydi. Rönesans kadınları sadece doğurganlık nesneleri olmaktan çıkardı ve şehvet ve güzellik nesnelerine yönlendirmeye başladı.
Elizabeth dönemi
Kraliçe Elizabeth dönemiyle birlikte kadınların hayatına makyaj girdi. Bembeyaz bir yüz ve kırmızı rujuyla güzelliği yeni kıstaslarını da belirlemiş oldu. Aslında bu makyaj sayesinde hem çiçek izlerinden kurtulmuş hem de kendi sınıfının güzellik anlayışını belirleyip kendini diğer insanlardan ayırmıştı. Sonrasında üst zümre bembeyaz tenleri ve kırmızı dudaklarıyla sınıf ayrımını ve güzellik standartlarını devam ettirdi.