Güncelleme Tarihi:
Şükrü Erbaş’ın düzyazıya çok yakın olan şiiri Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları, Twitter'ın en çok konuşulan konusu oldu. Eylül ayının ilk gününde güzün gelişini müjdelemek isteyenler, Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları alıntılar yapıyor. İşte Ömür Hanımla Güz Konuşmaları’ndan kalbinize işleyecek o alıntılar.
İşte en çok paylaşılan Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları alıntıları
Ve güz geldi Ömür Hanım.Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir
yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı. Ve yüzün ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı yükseklikleri korku uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?
Güz geldi Ömür Hanım. Şimdi şairler gibi bir edebiyatçı kimliğiyle her yıl olduğu gibi hüzünlenme vakti derken; yüreğim "dur" dedi bu güz sevgiyle başlanacak bir yolculuk mevsimi...
Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu.
Ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası... Ömür Hanım
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine.