Güncelleme Tarihi:
Nerede başlıyor hikâyeniz?
- Mersin’de... Üniversite sınavına gireceğim yıl, Deniz Harp Okulu’na ilk kez kız öğrenci de alınacaktı. Kazanan 10 kişiden biri olduğumu öğrendiğimde hayatımın en mutlu anlarından birini yaşadım. Deniz Harp Okulu mezunu olmak büyük bir ayrıcalıktır. Beni ben yapan değerleri ve mücadele ruhunu orada edindim.
Asker olarak hangi görevlerde bulundunuz?
- Teğmen rütbesiyle mezun olup gemilerimize atandık. Yüzer birlik olarak firkateynlerde görev yaptım. Sırasıyla; Türkiye Cumhuriyeti Gemisi (TGC) Ege Muhabere Subaylığı, TCG Kocatepe Savaş Harekât Merkezi, Elektronik Harp Subaylığı ve İleri Savaş Harekât İhtisas Kursu’ndan sonra TCG Karadeniz ve TCG Gelibolu’da seyir subaylığı görevlerini icra ettim. Gemi görevlerimin haricinde; Akdeniz Bölge Komutanlığı’nda Harekât Odası Amiri ve Harekât Subayı, Aksaz Deniz Üssü’nde çeşitli görevlere ilaveten bir de NATO İrtibat Subaylığı yaptım. Son görevim; Deniz Kuvvetleri adına Yurtdışı Kurs Plan Subaylığı’ydı. Okul yıllarım da dahil olmak üzere toplam 20 yıl, güzide Deniz Kuvvetlerimizin bir aile ferdiydim.
Ne oldu da aileden koptunuz? FETÖ’nün herhangi bir dahli var mı bu kopuşta?
- 2013’te, 15 yıllık görev süremi tamamladıktan sonra, emeklilik haklarımı almış olarak, gururla ve severek icra ettiğim mesleğime binbaşı rütbesinde veda ettim. Görevlerimizden dolayı eşimle hep ayrı kıtalarda yaşamak zorundaydık. Aile bütünlüğümüz için emekli olmayı tercih ettim. Bu kararı alırken Deniz Kuvvetleri’nin içinden geçmekte olduğu zorlu süreçten dolayı çok fazla zorlanmadım diyebilirim.
Zorlu süreçten kastınız?
- Her deniz subayı gibi idealim, gemi komutanlığı göreviydi. Bu konuda da sonuna kadar mücadeleme devam ettim. Atamacılarla defalarca yapılan görüşmelerin olumlu seyri eyleme dönüşmeyince kendime yeni bir rota çizmenin zamanı geldiğine karar verdim. Ama içimde ukdedir; mesleğimin en verimli yıllarında vatanıma daha faydalı olacağım görevlerde olabilirdim.
ŞANSIM OLSA, DONANMAYA DÖNEBİLMEYİ ÇOK İSTERDİM
15 Temmuz’da yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ülkemizin böyle bir süreçten geçmesi çok üzücü. Bu, çok derin yaralar açtı; en başta asker-sivil ilişkilerinde... Bizler vatanımızın ve milletimizin bekası için gözünü kırpmadan canını ortaya koyacak insanlarız. Ama 15 Temmuz’da yaratılmaya çalışılan algı bunun tam tersi... Bugüne kadar içimizde yuvalanmış bu hainler bizlere çok büyük kötülükler yaptı ama bu son yaşanan çok vahim bir durum.
Ordudaki görevinize geri dönmeyi ister miydiniz?
- Personel politikalarında olması gerektiği gibi liyakat esasına dönülüyor. Bu politikadan ayrılmamış olsaydık, bugün gemi komutanı olabilirdim. Bu benim en büyük hakkımdı. Çok ütopik belki ama kaldığım yerden devam etme şansım olsaydı, bu hakkımı kullanabilmek için donanmaya dönebilmeyi kesinlikle çok isterdim.
Ordudan ayrıldıktan sonra New York’a taşınmışsınız...
- Eşim Kanadalı. Eski bir deniz subayı o da. New York’ta, Birleşmiş Milletler’de görev yapıyor. Ben de emekli olduktan sonra onun yanına gittim.
Nasıl tanışmıştınız?
- 1998’de, uluslararası bir görev sırasında tanıştık. İlk görüşte aşk diye bir şey varmış gerçekten... Ülkelerimize döndükten sonra telefon edip beni Türkiye’de ziyaret etmek ve yakından tanımak istediğini söyledi, ilişkimiz böyle başladı. Beş yıl süren flört döneminden sonra evlilik kararı aldık. Yüzbaşı rütbesinde görevine veda ederek Türkiye’ye taşındı. 2003’te evlendik. Henüz çocuğumuz yok. Yılın belli dönemlerinde Türkiye’de, belli dönemlerinde ABD’de yaşıyoruz.
BAKLAVA TEPSİSİNİN DİBİNİ SIYIRDILAR!
Yemek yapmaya nasıl başladınız?
- Biz Güneyliler boğazımıza çok düşkünüzdür. Çalışan bir annenin çocuğuydum. Daha ilkokuldayken mutfağa girip bir şeyler hazırlardım.
Profesyonel olarak ilgilenmeye nasıl başladınız peki?
- İstanbul Kayra Şarap Akademisi’nde temel şarap eğitimi almıştım zaten. Daha sonra da Culinary Institute of Italy’de İtalyan mutfağı ve şarap eğitimine katıldım. Başta Mürefte ve Bozcaada olmak üzere Türk şarapları üzerine çalışmaya devam ettim. Güney Afrika’da yaşadığımız bir yıllık sürede bölge şaraplarını, daha sonra da Kaliforniya şarabını inceleme fırsatım oldu. İtalyan şarabının üretildiği merkezlerde de detaylı araştırmalar yaptım. Şimdi de Arjantin şarabı üzerine çalışıyorum.
Gündeminizde yemekle ilgili neler var?
- New York’ta küçük çaplı özel dersler veriyorum. Ama profesyonel bir mutfak kiralayıp biraz daha büyük gruplar için eğitim verme hazırlığındayım. Üç yemek blog’um var. Bir de merkezi Türkiye’de olacak şekilde bir yemek danışmanlığı şirketi kurma hazırlıklarını tamamladım. Kapadokya’da bir butik otelle işe başlıyoruz.
Türkiye’yi temsil ettiğiniz etkinlikten kısaca söz eder misiniz?
- Gourmonde 2016, 1982’de kurulmuş ve Türkiye dahil 32 üye ülkesi olan Aregala tarafından organize edilen bir etkinlik. İlk etabında eğitim mahiyetinde sunumlar yaptık. Bunları 150 gastronomi öğrencisi ve 50 profesyonel izledi. Türkiye adına yaptığım sunumlar büyük ilgi gördü; şef önlüklerini imzalatanlar oldu! Baklava sunumu hit’ti. Tepsinin dibini sıyırdıklarını gördüm. Etkinliğin ikinci etabında; geliri kanserli çocukların tedavisine aktarılan 400 kişilik bir gala yemeğinin hazırlanmasına yardım ettik. Arjantin mutfağını ve şarabını tanıtan eğitimlere katıldık.
Mutfağımız Türkiye sınırları dışında nasıl tanınıyor sizce?
- Maalesef hiç tanınmıyor. Bize ait olan birçok lezzete komşu Yunanistan sahip çıkmış durumda. Sarma, dolma diyorsunuz, ‘dolmades’ diyorlar, Türk kahvesi olmuş ‘Greek coffee’... Baklavaya zaten sahip çıkmışlar. Allah’tan etkinlikte Yunan temsilci yoktu, kesin sorun yaşardık (gülüyor).
MUTFAKTA DA EMİR KOMUTA ZİNCİRİ VAR
Kışla kadar olmasa da mutfaklar da oldukça sert olmayı gerektiren yerler... Şefler de en az komutanlar kadar acımasız olabiliyor. Biraz bu ikisini karşılaştırır mısınız?
- Mutfak, askerlik kadar olmasa da içinde bir disiplin barındırır. Emir komuta zinciri orada da mevcut. Askerlikte şansınız, aynı disiplinden gelen insanlarla çalışmanız. Mutfaktaysa farklı eğitim seviyesindeki insanları kumanda ediyorsunuz, bu işi biraz daha zorlaştırıyor.