Güncelleme Tarihi:
İLKER KALELİ VE MÜZİK
“Hayatımın atardamarlarından biri müzik. Aynı zamanda en büyük deşarj yöntemim. Dünyada müzik olmasaydı bugünleri göremez, genç yaşta ölürdüm!” diyen İlker Kaleli bazen tek başına bazen de arkadaşlarıyla müzik yapıyor. Bir insan en fazla kaç enstrüman çalabilir diye soranlara meydan okuyan Kaleli, piyano, davul, perküsyon ve gitar çalabiliyor. 4 yıl profesyonel DJ’lik yapmış olduğunu da ekleyelim. Bu kadar yeteneğe keşke bir albüm yapsa dediğinizi duyar gibiyiz. Kaleli bu konuda şöyle düşünüyor: “Albüm için doğal bir ilham gelmesini beklemek daha doğru geliyor bana. Farklı bir konsantrasyon ve istek olmalı. Yoksa sırf yapabiliyorum diye bir şey yapmak doğru gelmiyor.”
ŞÜKRÜ ÖZYILDIZ VE KADINLAR
"Okul hayatı boyunca ‘popüler’ olmanın yakınından geçmeyen, sokaklarda büyüyen, eve kan revan içinde gelen ve ‘normal bir çocukluk geçirdim" diyen Özyıldız’ın, o zamanlar ileride tüm kadınları peşinden sürükleyeceğine dair en ufak bir ipucu yokmuş. Peki, bir kadının dikkatini çekmesi için neler gerekiyor? Yanıtı kendi versin: “Dış görünüş elbette önemli ama etrafımda çok fazla güzel kadın var. Beni çekebilecek insanın gerçekten kendi olabildiğini görmem gerekiyor, onu değerli kılan da o oluyor. Çünkü oynuyor mu yoksa gerçekten o kadın mı anlayabiliyorum uzaktan.” Bu kadar çok kadın hayranı olan bir erkeğin egosu konusunda düşülen yanılgı da Özyıldız hakkındaki bir başka gerçek; “Hala biri ‘yakışıklısın, şöylesin, böylesin’ dediği zaman yüzüm kızarıyor çok şükür.”
BUĞRA GÜLSOY VE MİMARLIK
Ressam bir annenin ve inşaat mühendisi bir babanın oğlu olan Gülsoy’un, Kıbrıs’a Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne mimarlık okumak üzere gittiğini biliyor muydunuz? Ve geriye tiyatrocu, kısa film yönetmeni, oyuncu ve festival direktörü olarak döndüğünü? “Çizmeyi, kendime bir dünya yaratmayı hep sevmişimdir” diyen Gülsoy, mimarlık okuduğu dönemde tiyatrodan da vazgeçmiyor. İçindeki tutku da onu bugün bir mimar olarak tanımamızın önüne geçiyor. “Mimarlığı seviyordum ama mezun olduktan sonra ustam Mehmet Ulubatlı’dan tiyatroyu öğrenmeyi kafaya koydum. İçimden hep, ‘Nasıl olsa mimarlık diplomam var’ dedim ve tiyatroyu aktif öğrenebilme şansını kaçırmak istemedim. Belki de kendimi çizerken değil de, tiyatro yaparken daha iyi ifade edebileceğimi hissetmişimdir.”
FIRAT ÇELİK VE ÖZGÜRLÜK
Çocukluğundan beri hayatının hiçbir şeye bağlı olmamak felsefesi üzerine kurulu olduğunu dürüstçe itiraf eden Fırat Çelik için özgürlük kavramı daha derinlere iniyor ve hakkındaki bilinmeyene ulaşmamızı sağlıyor; “Babamın dediği bir şey vardır, ne zaman kapana kısılmış hissetsem, kabuğuma çekilmeye kalkışsam o kelimeler kulaklarımda çınlar: ‘Kendi özünü, içindeki seni unutma Fırat. O sana hep anlatacak, hatırlatacak.’ Babamın dediği gibi yalnız kaldığımda içimdeki sade ve her türlü duygudan arınmış halimde hep özgürlüğümü buldum. O yüzden de en büyük korkum içimde yaşayan bu hissin yok olması. Özümde kaybedecek bir şeyim yok aslında, çünkü var edebileceğim her şey içimde gizli…”
METİN AKDÜLGER VE AŞK
“Aşk biyolojik olarak baktığım zaman hormonal bir şey ve o an hormonlarımın bana verdiği his aslında” sözleriyle aşkı mantık çerçevesinde değerlendirebilen Metin Akdülger için aşkın birden çok hali var. Karşısındaki kadını mutlu etmek adına onunla daha rahat iletişim kurabileceği jestler yapmayı seçen Akdülger aşkı tanımlama ve yaşama biçimiyle kendine farklı bir yol çiziyor. En başta elinin ayağının birbirine dolandığını ve sakinleşme ihtiyacı hissettiğini açıklasa da sözlerine şöyle devam ediyor; “Uzun vadede aşk karşındaki insanın yanında samimi ve rahat olabilmekse, kendini bulabildiğin rahat bir ortam yaratabilmekse o zaman mutlu olduğum o ortama girerim. Çünkü benim için aşk, elimin ayağımın birbirine dolaşması değil de, kendime ve karşımdakine güvenli hissetmem.”