Güncelleme Tarihi:
İlişkilerde tatlı kıskançlıklar olağandır ama bazı insanlar ipin ucunu kaçırıp hem kendi hayatlarını hem de birlikte oldukları kişinin hayatını oldukça zor bir hale getirebiliyor.
Yaşadıkları güven sorunu nedeniyle sürekli takip ihtiyacı hissedenler, hayatlarındaki kişileri özellikle sosyal medya hesaplarından iz sürerek yakın markaja alabiliyor. Kimi takip ediyor, onu takip edenler kim, kimin paylaşımını beğenmiş, kime yorum yazmış diye uzun uzun mesai yapan insanlar var.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan ve viral olan bir videodaki kadın da sosyal medya hesaplarında kadınları takip eden sevgilisinin 540 olan takipçi sayısının değişmemesi için yeni birini eklediğinde bir başkasını takipten çıktığını anladığında aklına bir fikir geldiğini anlatıyordu.
Genç kadın kimin takip edilip kimin takipten çıkarıldığını anlamak için çareyi Excel tablosu yapmakta bulduğunu belirtiyordu. Sevgilisinin takipçi listesini Excel tablosuna dönüştüren kadın, zaman zaman bu tabloyu güncelleyerek yeni biri takip edildiğinde gözden kaçmasını önlediğini ifade ediyordu.
Kadının bu ifadeleri sosyal medyada kısa sürede viral oldu; hem erkeklerden hem de kadınlardan çok çeşitli tepkiler geldi. Biz de BİR SORUDAN FAZLASI serimizde 'Aldatılıyor muyum?' şüphesiyle birlikte olduğu kişileri hafiye gibi takip edenlerle ya da bu şekilde takip edilenlerle konuşup ilginç hikayelerini dinledik.
‘ÇOCUKLUK ARKADAŞIM’ DEDİ SEVGİLİSİ ÇIKTI
Nil C. (32)
Ben yaklaşık üç yılımı verdiğim erkek arkadaşımın beni aldattığını uzun uğraşlar sonucu itiraf ettirdim. Onun yüzünden insanlara olan güvenimi kaybettim ve yıllarca kendime gelemedim ama bu bana güzel bir hayat dersi verdi.
Biz flört etmeye başladığımızda bu bahsedeceğim çocukluk arkadaşı ortada yoktu ama birinci yılın sonuna doğru erkek arkadaşım beni bu kızla tanıştırdı. Daha ilkokul yıllarından beri birbirlerini tanıyorlarmış, her şeylerini birbirlerine anlatırlarmış, çok sıkı dostlarmış. İlk tanıştığımda çok da hoşuma gitti bu ilişki, "Keşke benim de böyle bir arkadaşım olsaydı" dedim hatta. Ama sonraları onların bu yakınlığı bana biraz batmaya başladı.
Biz birlikteyken bazen arkadaşından telefon geliyordu mesela ve sevgilim beni bırakıp ona gidiyordu. Morali bozukmuş, ailesi ile kavga etmiş vs. hep bir bahane vardı. Şahsen benim bu kadar samimi arkadaşım olsa sevgilisi rahatsız olmasın diye daha dikkatli olurum, rahatsız etmek istemem ama onlar inanılmaz rahattı.
Ben rahatsızlığımdan hiç kimseye bahsetmiyordum ama bir yandan da içim içimi yiyordu. Sevgilimin arkadaşları ile de çok samimi değildim, "Bunların arasında önceden bir şey var mıydı?" diye soramıyordum.
Birkaç kere sevgilime üstü kapalı sordum ama "Saçmalama o benim kankam, böyle bir şey düşündüğüne inanamıyorum" dedi ve susturdu beni. Ağzım sustu ama hislerim susmuyordu ve bana bunu kurcalamam gerektiğini söylüyordu.
En sonunda çok yakın bir arkadaşımı aradım ve "Acil buluşalım" dedim. Kısaca durumdan bahsettim, o da bu durumun hiç normal olmadığını söyleyip "Biz biraz araştıralım" dedi. Dedektiflik maceramız böylece başladı.
Sosyal medya hesaplarını aramızda paylaşıp hesabı açtığı ilk güne kadar olan tüm paylaşımlarını inceledik. Sevgilimin memleketlerinde arkadaşları ile toplu halde çekilmiş 3 fotoğraf haricinde bir şey bulamadık. Arkadaşım, o fotoğrafta etiketlenmiş diğer kişilerin hesabına girdi ve "Ben bunlara yazacağım" dedi. Ama ortada hiçbir şey yokken onlara yazmak olmazdı ve zaten cevap da vermezlerdi.
O kişilerin hesaplarına girip onları da bir güzel inceledik, orada da birkaç foto bulduk. Ben emindim daha önceden aralarında bir şey olduğuna ama kanıtlayamıyordum. Birkaç kez sevgilime kankasını daha yakından tanımak istediğimi, onu yemeğe davet etmek istediğimi söyledim ama hep geçiştirdi. O zaman daha da huylandım. Bir yandan da kızın sevgilisi vardı, eski hikayeyse bile eskide kaldı diye kafamı rahatlatmaya çalışıyordum.
6-7 ay sevgilimi göz hapsine aldım. Bana karşı tavırları normaldi ama o rahatsızlık hissim bir türlü gitmiyordu. Neyse gelelim olayların patlama noktasına…
İşim için 3 günlüğüne bir seyahate gitmem gerekiyordu. Yine hemen arkadaşımı aradım eve çağırdım. Arkadaşım ben yokken sevgilimi yakın takibe alacaktı. Akşam işten çıkar çıkmaz evin önüne gelecek ve eve giren çıkanı takip edecekti.
İlk gün eli boş döndü ama ikinci gün sevgilimin kankası bizim birlikte yaşadığımız eve gelmişti. "Ben defalarca çağırdım gelmedi de ben yokken neden geldi ki?" diye dövündüm durdum haberi aldığımda.
Arkadaşıma yalvardım "Evin önünden ayrılma sakın" diye. Saat 22.00’a kadar beklemiş ama kız evden çıkmamıştı. Sonra uykusu geldiği için evine dönmüş ama ertesi gün hafta sonu olduğu için erkenden tekrar gitmişti evin önüne. Arkadaşımın dediğine göre, sabah 10 gibi evden birlikte çıkmışlar. Yani o gece evde ne oldu tahmin edebiliyorum ama kesin kanıtım yok, sadece hislerimin beni yanıltmadığından eminim.
Seyahatten döndükten sonra olanları sevgilime anlattım, onu takip ettirdiğimi söyledim, sözde kankasının eve geldiğini bildiğimi anlattım. Önce yine "Morali bozuktu, eve çağırdım" falan dedi. Ben, "Terapisi sabahlara kadar sürdü herhalde" deyince o gece onun evinde kaldığını bildiğimi anladı ve aralarındaki ilişkiyi itiraf etmek zorunda kaldı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi…
Meğer bunlar zaten çok önceden sevgililermiş, aileleri istemediği için yolları ayrılmış ama birbirlerinden hiç kopamamışlar. İlk başlarda aralarında hiçbir şey yokmuş, yani biz birlikteyken… Sonra daha sık görüşmeye başlayınca aralarındaki o inanılmaz aşk tekrar alevlenmiş ve yeniden başlamışlar. İkisinin de hayatında birileri olduğu için ve onları üzmemek için böyle görüşmeye devam etmişler. Ne kadar da duyarlısınız ya... Yani ben şüphelenmesem kim bilir böyle ne kadar daha devam edeceklerdi.
Bu olaydan sonra gerçekten yıllarca kendime gelemedim. Hala da güven problemi yaşıyorum ve bunun için terapi alıyorum. Ondan sonra hayatıma giren insanlara hep "Yalan söylüyorlar" muamelesi yaptığım için ilişkilerimi yürütemedim. O ikisi eserleri ile gurur duysun, böyle bir ucubeye dönüştüm işte...
Zerrin T. (24)
Birkaç yıl önce bir erkek arkadaşım vardı. Vaktinin çoğunu sosyal medyada geçiriyordu ve bu beni inanılmaz rahatsız ediyordu. Benim yanımdayken bile elinden telefonu düşürmediği için ister istemez oradan birileri ile konuştuğundan şüpheleniyordum. Şifresini bilmediğim için içimde sadece bir kuşku olarak kalıyordu ve kendimi yiyip bitiriyordum.
Bir gün bir restoranda yemek yedik, hesabı ödemeye yakın tuvalete gitmesi gerekti ve bana ödemeyi yapmam için kredi kartını verdi. O zamanlar temassız ödeme olmadığı için kartının şifresini de söyledi. Verdiği 4 haneli rakamın ne olduğunu sordum, "Annemin ve babamın bir zamanki yaşları" dedi. Ben laf arasında sora sora anne babasının o zamanki yaşlarını sordum. Sonra bunu büyüttüm küçülttüm. Sonuna harf ekledim çıkardım ve olasılık hesabı yaparak sonunda e-posta şifresini buldum. E-posta aracılığıyla da tüm sosyal medya hesaplarına ve kişisel bilgilerine ulaştım.
Bunca çaba boşuna değildi tabii aldatıldığımı doğrulamış oldum ve ayrıldık. Üstelik sadece aldatılma da değil, bana hayatıyla ilgili pek çok konuda da yalan söylediğini anladım.
Eğer birinden şüpheleniyorsanız altı boş çıkmıyor, yani bir şey olduğu için kontrol etme ihtiyacı hissediyorsunuz. Mesela şu andaki ilişkimde hiç böyle şüphem ya da kıskançlıklarım yok çünkü beni şüphelendirecek hiçbir davranışı yok.
TELEFONUMUN ŞİFRESİNİ ALIP ANNEMİN NUMARASINI KAYDETMİŞ
Ece K. (29)
Benim de bu konuda çok sorunlu bir erkek arkadaşım vardı. Herhalde önceki ilişkilerinde bir aldatılma hikayesi var o yüzden havadan nem kapıyordu. Her şeyimi kontrol etmek istiyor, tüm arkadaşlarımı tanımak, tanışmak ve onlarla irtibat halinde olmak istiyordu. Ben de bu kadar vıcık vıcık ilişkileri hiç sevmem ve onun bu hareketlerinden çok rahatsız olmaya başlamıştım.
Neyse konuya gelelim... Ben migren ağrılarım yüzümden genelde geç yatmam ki uykumu güzel alayım. O gün de yine saat 22:30 gibi "Ben yatıyorum uyuyacağım" diye mesaj attım ve telefonu sessize aldım. Saat 23.00 gibi annemi aramış ve bana ulaşamadığı için onu aradığını söylemiş. Ben ona annemin numarasını vermemiştim. Sabah kalktığımda annem bana olayı anlatınca çok sinirlendim ve hemen onu konuşmaya çağırdım. İşte o konuşmada annemin telefonunu nasıl aldığını itiraf etti.
Meğer ben telefonuma şifremi girerken dikkatlice bakıp ezberlemiş, telefonumu ortada bıraktığım bir anda da girip annemin numarasını kendi telefonuna kaydetmiş. Başka hiçbir şeye bakmamış. Tabii ki buna inanmadım ve inanılmaz sinirlendim. Telefonunu istedim, kayıtlı numaralara bir baktım ki ne göreyim. Yakın arkadaşlarımın numaraları da kayıtlıydı. Kendi numaram da dahil benimle ilgili tüm numaraları sildim ve telefonu eline verip hoşça kal dedim.
Bu özel hayatın ihlaliydi resmen, ayrıca güven bitmişse her şey bitmiştir benim için.
UYUYORUM DEYİP GEZMEYE GİTTİĞİ YERLERİ AÇIK ADRESLERİ İLE ÖNÜNE SERDİM
Ayça M. (27)
Ben bir dönem yaşadığım ilişki sırasında 6 ay kadar yurt dışına gitmem gerekti. Nedense erkek arkadaşım bana pek güven vermiyordu. Kendisi pek çaktırmadığını sanıyordu ama ben bir şeyler hissediyordum. Bazen direkt soruyordum, "Başka birinden mi hoşlanıyorsun, beni istemiyor musun?" diye. Neticede uzaktan ilişki yürüteceğiz ama evli değiliz, birbirimize ilgimiz azalabilir ve bunu konuşabiliriz, bu gayet normal. Ama ona ne zaman sorsam böyle bir şey olmadığını, benim yersiz kıskançlık yaptığımı söylüyordu.
Neyse yurt dışına gidip döndüm, hala ilişkimiz devam ediyordu ama ben rahatsızdım. Oturdum düşündüm "Ben bunu nasıl ortaya çıkaracağım?" diye. İşe gittiği ya da spora gittiği zamanların hepsini biliyordum. Evinin yedek anahtarı da vardı ben de. O ne zaman bir yere gitse ben eve girdim gizliden. Bilgisayarının şifresini de biliyordum. Dedim ya bazı erkekler kendilerini akıllı zannediyorlar ama oyunlarını çok aptalca oynuyorlar.
Bilgisayarını açabildiğim ve e-postası da açık olduğu için istediğim her bilgiye buradan ulaşabilecektim. Çünkü herkes her şeyini aynı e-posta hesabına bağlıyor. Ben de Müfettiş Gadget gibi işe koyuldum.
E-posta yoluyla, aylık olarak nereye gittiğini gösteren haritalara girdim. Her gün nereden nereye gitmiş hepsini çıkardım. Bana attığı mesajların ekran görüntülerini aldım. Şüphelendiğim günlerle karşılaştırdım. Mesela bana ‘Uyuyorum’ dediği gün ve saatte Kadıköy’de görünüyordu. ‘Uyuyakalmışım’ dediği bir gün başka bir evden kendi evine geldiğini gördüm. Yani açık adreslere kadar her detaya ulaştım.
Mesela bir ara kedime o bakıyordu. Birkaç kere evde yalnız bırakıp gittiğinden şüphelenmiştim. Ben yanında değilken ‘Ne yapıyorsun niye yazmıyorsun?’ dediğimde ‘Kedi ile ilgileniyorum’ falan yazıp bana fotoğraflarını göndermişti. Bu hafiyeliğim sonucunda öğrendim ki kedimin evdeyken fotoğraflarını çekmiş ben sorduğumda da o anda çekmiş gibi fotoğraflarını atmış. Fotoğrafın nerede ne zaman çekildiğini incelediğimde bir yalanını daha ortaya çıkarmış oldum. Bunu da çok güzel ifşa edip gözüne soktum.
Ben ‘Her şeyi itiraf eder artık, kıvıracak hali yok ya’ diye düşünürken o üste çıkmaya başladı. 'Sen benim özelime nasıl girersin, beni nasıl takip edersin?' diye bağırmaya başladı. Her şey tüm çıplaklığı ile ortadaydı, resmen röntgenini çekmiştim ama o bana hala ‘Bu benim özelim’ diyordu. Biz sevgiliyiz ne özeli beyim? Daha fazla konuşacak bir şey yoktu, zaten daha da konuşamadı, kekelemeye başladı. Sonrasında tahmin ettiğiniz üzere ayrıldık, çok da iyi oldu.
Madem başka ilişkiler yaşıyorsun, ben neden varım? Beni ne için tutuyorsun? 'Bitti gitti' de herkes yoluna baksın değil mi? Böyle ilişkiler insanı o kadar yoruyor ki beraberliğinden hiçbir zevk almıyorsun. Kimse kendine bu kötülüğü yapmasın, eğer hayatınızda güvenmediğiniz biri varsa o ilişkiyi sürdürmeyin.
KIYAFETLERİMİ KONTROL İÇİN İŞ YERİME GELİRDİ
Betül B. (21)
Benim sevgilim aşırı kıskançtı ama o kıskançlıkları başta hoşuma gidiyordu. Ancak gün geçtikçe o kıskançlıkların dozu arttı ve artık eskisi kadar sevimli gelmemeye başladı.
Bir gün kafede beraber otururken kahve siparişi vermiştik. Siparişimi kendim vermiş ve garsona da teşekkür etmiştim. Bunun üzerine 'Masada erkek varken senin sipariş vermen ve teşekkür etmen beni rahatsız etti' demişti. Bu çıkışına pek anlam verememiştim ama sonradan "Gelen garson yakışıklı bir erkekti o yüzden kıskandı herhalde" diye düşünmüştüm.
Sonra bir ara iş çıkışlarıma gelmeye başladı. Kendi işten erken çıkıp benim yanımda alıyordu soluğu. İş arkadaşlarım ne kadar şanslı olduğumu söyleyip duruyordu. Ben de bundan mutlu oluyordum çünkü benim için geldiğini zannediyordum.
Ama dedim ya, bu kıskançlıkları beni zamanla çok rahatsız etmeye başladı ve ayrılmaya karar verdim. Ayrılırken ettiğimiz kavga esnasında aslında iş yerime benim için değil, giydiğim kıyafetleri kontrol etmek için geldiğini itiraf etti. O gün ne kadar doğru karar verdiğimi anladım ve ondan kurtulduğuma her gün şükrediyorum.
* * * * *
Hayatındaki kişiyi türlü yollarla takibe alan, özel hayatını kurcalayan, deyim yerindeyse kıskançlıklarıyla nefes aldırmayan insanların psikolojilerinin altında yatan nedenleri ve ilişkilerine etkilerini Klinik Psikolog M. Berk Karaoğlu ile konuştuk.
Karaoğlu, kıskanma duygusunun düzeyinde olursa sahiplenmeyi, harekete geçmeyi, şefkati ve şehveti arttırabileceği için gayet anlamlı olduğunu ancak bu kıskançlığın karşı tarafın öz benliğine aykırı gelebilecek, kişiyi kendisine yabancı hissettirebilecek eylemler ve davranışlar içermesi durumunda tehlike yarattığını ve sınır çizmek gerektiğini ifade etti.
Karaoğlu şöyle konuştu:
“Aslında sevgi ile benliğimizi koruma içgüdüsü arasında çok ince bir çizgi var. Yoğun duygulanımda özellikle ilişkinin ilk başında, kıskançlık hoşumuza gidebilir ancak bizi sosyal, ikili ilişki ve işlevselliğimiz noktasında sıkıntılar yaratacak derecedeyse farkındalık gelişebilir. Tabii burada bizi iyi tanıyan kişilerin de yorumlarını, telkinlerini en azından aklımızın bir köşesinde tutmakta yarar var."
Peki aşırı kıskançlık kişinin kendisine ve ilişkilere nasıl zarar verir?
“Bir kere aşırı kıskançlık engelleyicilik içerebildiği için karşıdaki birey değişip gelişemezse ileride mutsuz olabilecek ve bu mutsuzluk da aslında kıskanan, kısıtlayan kişiye kısır döngü halinde geri dönecektir” diyen Karaoğlu, bu durumun eşitsizlik ve değersizlik duyguları yaratıp sağlıklı ilişkiler kuramayan iki birey olarak toksik bir ilişkinin yolunu açabileceği konusunda uyardı.
Karaoğlu, danışanlarından ve çevresindeki kişilerden genellikle kıyafet ile ilgili kıskançlık hikayeleri duyduğunu, yani ruhen aldatılacağını düşünmekten çok görsel olarak paylaşamama durumunun hâkim olduğunu belirtti.
Karaoğlu, dinlediği kıskançlık hikayelerinden birinde sürekli kıskançlık yapan, karşı tarafa sürekli nerede olduğunu soran danışanının aslında kendi kaçamakları için aynı yerde bulunmamak adına bu tarz soruları sorduğuna şahit olduğunu, bu örnekten de anlaşılacağı üzere aslında kıskançlığın çoğu zaman kendi eksikliğini veya kendi suçluluk durumlarını örtmede bir araç olarak da kullanılabildiğini söyledi.