Güncelleme Tarihi:
Sene olmuş 2015. Herkesin ve her şeyin bir arada, çok ortada olduğu bir dönem. Neden metropol kentlerin hâlâ üyelere özel kulüplere ihtiyacı var?
- Sadece size mahsus bir sorgu sual değil bu. Kimsenin alışık olmadığı bir format, bir konsept. New York’ta ilk açtığımızda millet, “Bizim böyle bir kulübe ihtiyacımız yok” diye köpürmüştü. Şimdi adım başı Soho House benzeri kulüpler var. Bir şeyi değiştirmek gibi bir niyetimiz hiç olmadı. Aksine, geldiğimiz şehre bir renk katalım istedik. Taze kan, her dönem lazım.
İstanbullularla diyaloğunuzu, birbirini yeni yeni tanımaya çalışan âşıklara benzetiyorsunuz. Flört devam mı?
- Tam gaz devam!
İlk buluşma nasıl geçmişti?
- Hayatımda hiç bu kadar gergin olduğumu hatırlamıyorum... Zangır zangır titredim! Uzun süre kimse elini kolunu nereye koyacağını bilemedi. Şimdi rahatladık. Tadına varıyoruz birbirimizin.
Kulübün kendine has kuralları, o kadar çok ki adı ‘Beyaz Türklerin ordu evi’ne çıktı. Bir tür, askeri sosyal tesis benzetmeleri...
- Olabilir. Normaldir. Gri alanlarımız var tabii. Sanıldığı gibi katı kuralları olan bir kulüp değil burası. Modern yaşamı daha hafif kılmak ve üyeleri daha rahat ettirmek adına bir takım kıstaslar belirledik. Baktık, bu kurallar buradaki üyelerin çoğunluğunu mutsuz ediyor; değiştirir, bir orta yol buluruz. Hayatta esneme payı her zaman var. Olmalı da.
ÜYELİK TALEBİ TAHMİN ETTİĞİMİZİN ÇOK ÜSTÜNDE
Başta “Ne üye olacağım canım!” diye reddedip şimdi başvuran çok. Şimdi son gülen iyi mi gülüyor?
- İlk adım attığımız her şehirde hemen hemen başımıza aynı şey geliyor. “Bekleyelim de görelim” hali. Bu da çok normal. Ben de aynı şeyi yaparım. Ama riski şu: Sıranı kaybettiğinde, hakkını yitirdiğinde üye olmak zaman alabiliyor.
Tahmin ettiğimizden çok daha geniş bir üyelik talebi var. İstanbul’da kaç üyeniz var?
- Asla rakamlardan bahsetmiyoruz. İlk kural bu.
Şöyle sorayım: Diğer kulüplere kıyasla İstanbul’un durumu nasıl?
- Hiçbir rakam alamayacaksın benden. Kârdan, finans işlerinden konuşmayız biz. Ben kaç kişinin üye olduğu, zararda olup olmadığımızdan çok insanların mutlu olup olmadığıyla ilgilendim hep.
Mutlu musunuz?
- Hem de hayal edemeyeceğiniz kadar!
Bir yandan komiteden tanıdık bulmaya çalışan, üye olmak için araya eş dost sokan çok... Buranın bir parçası olmak için çalışıp didinenlere tavsiyeniz?
- Biz burada birbirine iyi gelecek kocaman bir aile yaratmaya çalışıyoruz. Herkesin birbirini tanıması şart. En az iki üye tarafından refere edilmeniz gerekiyor. En önemli kıstas bu. Kimin üye olacağına karar veren komiteyi tanıyıp tanımamamız önemli değil.
Peki bu 30-40 kişilik komiteyi nasıl seçtiniz?
- Açılıştan bir yıl önce hazırlıklara başladık. Önce kendi ekibimizi kurduk. İşleyişe hâkim kişiler geldi, buraya yerleşti. Lokal insanlarla tanıştı, kaynaştı. Ortaya nefis, birbiriyle alakasız bir komite çıktı. Her yaştan, her kesimden insan var.
BATACAĞIMIZ VARSA BÜYÜK BATALIM DEDİK!
BOŞUNA ARKADAŞLIĞINIZI YIPRATMAYIN
Meşhur laftır: Hayattaki en iyi yat, arkadaşının yatıdır... Üyelik meselesine de ‘arkadaşının yatı’ muamelesi yapan çok.
- Tabii ki, buyurun gelin arkadaşınızın misafiri olun. Fakat yapabilecekleriniz sınırlı olur. Arkadaşınızla aynı anda girip çıkmanız lazım. Özel gösterim, parti, spor salonu gibi üyelere özel çoğu şeyden de yararlanamayacaksınız. Boşuna arkadaşlığınızı da yıpratacaksınız.
Daha kulüp ortalıkta yokken karar vermiştik. Büyük kumardı. Madem kumar oynayacaksın, büyük oyna. İstanbul’da batacağımız varsa büyük batalım, şanımız yürüsün dedik!
HER ZENGİNİ MUTLU EDEN BİR YER DEĞİL BURASI
Geçen ay, New York Times ile yaptığınız söyleşide ayakta kalmaya çalışan senaristin favori üyeniz olduğunu söylemişsiniz...
- Evet, hâlâ da öyle. İlk tablosunu henüz satmamış olan sanatçı da keza... Gerçek Soho House ruhu bu.
Madem zar zor geçiniyor, nasıl karşılayacak yıllık 6 bin küsur liralık üye aidatını?
- Biz bakıyoruz çaresine!
O nasıl oluyor?
- Üyelik başvurusu yapıyor. Maddi durumunun yeterli olmadığını da söylüyor. Komite, başvuruyu onaylarsa, varlığının kulübe katkı sağlayacağını düşünürse, bedava üye yaparız. Diyorum size: Hayatta her şey para değil.
İlle de kreatif mi olacak?
- Hayır. Hiç de öyle bir ayrımcılığımız yok. Benzer zevklere sahip olduğumuz, kafası bizim gibi çalışan herkese bu ayrıcalığı sağlayabiliriz. Kimin bankada ne kadar parası var, inan, zerre kadar umurumuzda değil.
Gücü var. Parası var. Kreatif de. Ama komitenin ‘kıl’ olduğu bir tip. Ne olacak?
- Kimseye “Hayır” demiyoruz bir kere. Kırmadan, incitmeden herkese iyi gelecek bir ruh yaratmaya çalışıyoruz.
Hayır demiyorsunuz ama bekletiyor da bekletiyorsunuz. O da aynı şey değil mi?
- Genelde bu durumun haklı bir gerekçesi oluyor. Buyursunlar, gelsinler. Ama mutlu olmayacaklar. Aradıkları ortamı bulamayacaklar. Zamanlarına, paralarına yazık olacak. Bunu önceden görüp önlem almış oluyoruz.
Tamam, yerli-yabancı Donald Trump’vari abileri belki New York’taki, Berlin’deki kulüplerin bohem havası mutlu etmeyebilir. Fakat İstanbul’daki gösterişli bina ve görkemli ambiyans, tam aksine, fazlasıyla tatmin edebilir...
- Evet, sevebilir. Haklısın. Boş ver binayı. İçerdeki insanların kafa yapısı önemli olan. Kimse öyle kasılıp, en jilet haliyle girmiyor buradan içeri. İster tişört ister ceket, herkes kendisini en iyi hissettiği haliyle burada. O yüzden diyoruz, onlara göre bir yer değil burası diye.