Güncelleme Tarihi:
◊ Müziğinizle kısa sürede adınızı duyurdunuz. Bunu bekliyor muydunuz?
- Aslında kendimi bildim bileli yazıyor, besteliyor ve söylüyorum. Çocuk yaştan itibaren ötekini anlamak ve kendimle ilişki kurmak için hep şarkıları kullandım ben. Dolayısıyla benim tarafımdan bakınca kısa bir süreymiş gibi gelmiyor, aksine ilmek ilmek işlediğim ve özgünlüğümü muhafaza edebilmek için fazlasıyla çaba sarf ettiğim bir kariyer söz konusu. Anlayacağınız bugünlerin gelmesini hep bekledim, hep hayal ettim. Yine de dinleyicimin sevgisine her temas edişimde heyecanlanıyorum. Bu heyecanı hiç kaybetmemek ve daha fazla insana dokunabilmek isterim. En temel hedef ise zamanın geçiciliği sınavını aşabilecek şarkılar bırakmak geriye...
◊ Son dönemde sık sık konserler veriyorsunuz, ayrıca “Sidikli Kasabası Müzikali”nde oynuyorsunuz. Bu tempo sizi zorluyor mu?
- Zorlandığım zamanlar elbette oluyor ama hayatı benim için anlamlı kılan şey yaratım süreci. Çok duygusal biriyim ve bu duyguları bir şeylere dönüştürmenin bir yolunu bulmasam kendimle nasıl baş ederdim bilmiyorum. Öte yandan, çok yetenekli olmasına rağmen bu mesleği yapma şansına erişemeyen çok insan olduğunun da bilincindeyim. Bu farkındalık yorulduğum ve bunaldığım dönemlerde dayanağım oluyor. İnsanoğlu başardıklarıyla gurur duymaya bayılıyor ve başarının bir bedeli olduğu, kolay elde edilmediği su götürmez bir gerçek. Fakat şunu unutmamak lazım, tüm zorluklarına rağmen bu mesleği yapabiliyor olmak büyük bir şans ve lüks. Ben en azından tutkuyla bağlı olduğum bir alanda veriyorum mücadelemi. Dünyada kaç kişi bu kadar şanslı?
BİZİM İŞİMİZ DUYGU AKTARIMI
◊ Tiyatroyla yolunuz nasıl kesişti?
- Lise yıllarımın sonlarına denk geliyor müzikal tiyatroyla karşılaşmam. Barbra Streisand’ın “Funny Girl”ünü izlediğim ve TV ekranına yapıştığım o günü çok net hatırlıyorum. Müzik, oyunculuk ve dans bileşimi üzerinden bir hikâyenin aktarılması beni o gün nasıl cezbettiyse hâlâ aynı şekilde etkiliyor. Ve ben böylelikle Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyoloji okuduğum dönemde, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Müzikal Tiyatro eğitimi almaya başlıyorum. Hatta çok az kişi bilir, okullar bittikten sonra profesyonel hayatım 2011’de, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen bir Broadway müzikalinde başrollerden biri olarak görev almamla başlıyor. Başka bir karakterin iç dünyasına girip, onun ağzından şarkı söylüyor olmak aslında şarkı yazarlığını da, yorumculuğu da besleyen bir şey. Müzikaller son 10 yıldır hayatımın büyük bir parçasını oluşturdu, bu hep böyle gidecek gibi duruyor. Yeni oyunları, yeni karakterlerin hayatıma girişini büyük bir iştahla bekliyorum.
◊ Şarkıcılık mı zor, yoksa oyunculuk mu?
- Bence bu sorunun kendisi zor. Yorumcu olmak da oyuncu olmak da keskin bir empati yeteneğini gerekli kılıyor. Başkasının nasıl hissettiğini ve nasıl hissedebileceğini merak eden bir yapıya sahip olmalısın bu meslekleri icra edebilmek için. Çünkü işimiz duygu aktarımı aslında. İki disiplinin de apayrı zorlukları ve keyifli kaçış alanları var, “Hangisi daha zor”a cevap verebilmem mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim, sahnede herhangi bir maskenin ardına gizlenmeden, ‘kendin’ olarak var olabilmek daha çok cesaret istiyor.
DAHA FAZLA SANATÇIYA ŞARKI VERMEK İSTİYORUM
◊ Sizce bir müzisyen sadece kendi bestelediği şarkıları mı söylemeli?
- Bu işin kuralı, kaidesi yok. Yorumculuk ayrı bir yetenek, şarkı yazarlığı apayrı bir yetenek. Bazı sanatçıların yorumculuğudur alametifarikası, bazı sanatçıların sözü ve sesi bir araya gelince ortaya çıkar büyü. Benim için esas tutku kendi müziğimi yapmak ama bana ait olmayan onlarca güzel eser var. Onları söylememem çılgınlık olmaz mıydı?
◊ Beste yaparken yorumcunun kapasitesini göz önünde bulundurur musunuz?
- Elbette, her şarkıcının başka bir güçlü yönü var. O biricikliği parlatacak şarkılar yazmak gerekir, eğer bir başkası için şarkı yazıyorsan. Ve yeri gelmişken daha fazla sanatçıya şarkı vermek istiyorum aslında, önümüzdeki seneler için hedeflerimden biri de bu.
YENİ DÜETLER GELECEK
◊ Buray’la “Beni Affet” şarkısında düet yaptınız. Yeni düetler gelecek mi?
- Çok güzel bir buluşma oldu bu şarkı. Müzisyenlerin seslerinin, hislerinin ve dinleyici kitlesinin birbirine karışması çok hoşuma gidiyor. Hayat da tam olarak böyle bir şey; seslerimiz birbirine karıştıkça güzelleşiyor, zenginleşiyoruz. Birlikte şarkı söylemek istediğim, severek dinlediğim isimler var. Bence yollar kesişecektir, yeni düetler gelecektir önümüzdeki zamanlarda.
KENDİNİ TEKRAR EDEN ŞARKILAR
◊ Günümüz pop müziğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Müzik zamanın ruhunu yansıtıyor ve insanlığın duygu durumu, öncelikleri, hassasiyetleri ve ihtiyaçları doğrultusunda şekilleniyor. Niyetim geçmişi romantize etmek değil ama tüketim çılgınlığı, doyumsuzluk, vakitsizlik, birbirini dinleyememe hali, kendini dinleyememe hali, tek tipleşme, farklılıklara olan düşmanlık çağımızın olguları. Ve bunların her birinin yansımasını günümüzün popunda görmek mümkün. Kendini tekrar eden, farklılıklara alan açabilecek kapsayıcılıktan uzak, yapmacık sözlerle dolu, intro’ların öldüğü, özgünlüğün görmezden gelindiği, hızlıca ezberlenmesi beklenen, dikkat kesilmeyi gerektirmeyen, reklam jingle’larından hallice şarkılarla dolu havuz. Sokağa çıktığımız anda birbirinin aynısı suratlar gördüğümüz bu dönemde, birbirinin aynısı şarkılar ve yorumcular duyuyor oluşumuz tesadüf mü? Asla değil, sosyolojik bir olgu. İki taşın arasından kendini gösteren minik yoncalar gibi, güzel şarkılar, iyi yorumcular da mevcut elbette. Hem de bir dolu. Yüzünü güneşe dönmek isteyene ‘farklı’ bir pop alternatifi her zaman var.