Güncelleme Tarihi:
1- KARDA AVCILAR, Pieter Bruegel
Kışı ve karı tasvir etme işinde belli başlı zorluklar var: Doku, derinliği hissettirmek ve resme bakanları üşütecek bir soğukluk hissi yaratmak... Bu muhteşem Rönesans eseri ise bir tür huzursuzluk veriyor. Mesela bir kardanadam ya da kartopu göremiyoruz. Mevsimlik işçiler, avdan dönenler, sokağı süpürenler, kayak yapanlar var. Sizde de kış mevsiminin getirecekleriyle ilgili bir stres yaratmıyor mu? Ayak izlerini bırakarak yorgun argın yürüyen adama bakın... Sanat tarihinin en bilinen kar resminde bir tür melankoli saklı.
Kar sahnelerinin kralı, Flaman ressam Pieter Brueghel bu resmi Antwerpli bir tacirin siparişi üzerine yapmıştı. Gördüğünüz, altı serilik bir resmin sadece bir parçası.
2- KARDAN SONRA SABAH, Hokusay
'Mevsimlerle değişen doğa' konusunda eser vermek, Japon sanat geleneğinin bir parçası. Hokusai'nin kar manzarası da bunun en önemli kanıtlarından biri... Japon ressam, Budist inançlarının gösterdiği yolda, çalışmalarında genelde doğayı vurgular. İmajlar, değişimin kaçınılmaz olduğunu, ancak doğanın değişiminden zevk alınabileceğinin altını çizer. Kır evinin üzerine yağan karın, çatıyı battaniye gibi kapladığını görüyoruz. Masum bir resim değil mi? Hayır; aslında cinselliğe selam gönderen bir yanı da var... 1603-1868 yılları arasında, yani Hokisai'nin çalıştığı dönemde, kır evleri sık sık çiftlerin 'özel hayatlarını yaşamak için' inzivaya çekildikleri veya erkeklerin geyşalarıyla kalmaya gittikleri bir yer olarak bilinirdi.
3- PETIT-MONTOUGE'DA KAR ETKİSİ, Édouard Manet
Şehre kar yağdığında manzara kusursuz olmaz. Etraf darmadumandır ve bıraktığı 'beyazlık' da pek kalıcı değildir. Fransız ressam Édouard Manet şehre yağan karı, gerçekçi bir şekilde tuvale yansıtıyor. Geniş beyaz uçların ve koyu kahve çapraz çizgilerin arasında, Paris'in Petit-Montrouge mahallesini zar zor ayırt görebiliyoruz. Kirli kar ve kasvetli bej rengi gökyüzü, mahalleyi gölgede bırakıyor. Bina, kahverenginin büyük genişliğinde zar zor görünüyor.
Manet, tatsız olan bir şeyi asla güzelleştirmeye çalışmazdı. Bu resim de karın çağrıştırdığı duruluk ve sakinlik hissinden ziyade; ölçüsüz soğuğun ve karın problematik yanına odaklanıyor.
1870-1871 arasında Manet, Fransız-Prusya savaşında orduda görev almıştı. Kötü hisler, akşam karanlığı ve çamurlu erimiş kar, Manet'e savaşı olduğundan daha korkunç göstermiştir belki... Ama gerçekte hava durumu hayatın şahane bir dengeleyicisi...
4- KAR FIRTINASI, JMW Turner
Söylentiye göre JMW Turner bu resmi yapabilmek için 4 saat boyunca kendini bir geminin direğine bağlatmış... Bu hikayenin sadece bir efsaneden ibaret olduğu açık ama yine de çok tatlı bir söylenti...
urner'in gelişigüzel fırça darbeleri sayesinde resmin formunu ve şeklini hemen anlayabiliyoruz. Yandan çarklı sert dalgalarla başa çıkmaya çalışırken, kar ve deniz birbirine karışıyor, çarpışıyor...
5- KARDA SAMAN YIĞINLARI, Franz Marc
Alman dışavurumcu Franz Marc, genellikle hayvanları çizdi. Tüm eserlerinde ana renkleri ve neredeyse Kübist akımına yakın duran sadelikte formları kullandı. Yukarıda gördüğünüzden ziyade; Kandinsky and Matisse gibi ressamların formlarını hatırlatan çalışmalar yaptı. Dolayısıyla bu resim pek ona göre değil...
'Karda Saman Yığınları'nda çok basit bir sadelik var. Turuncu, kırmızı ve yeşil tonları dolambaçsız olarak birleştirilmiş. Marc belli ki kullandığı renklere duygusal bir anlam yüklemiş.
Kırmızı genellikle şiddeti temsil ederken, buradaki karlı tepeciğe konunca masum görünmüş. Bir kase armut, ezilmiş buzlu şekere batırılmış gibi...
İmaj mutevazı ve sessiz; ama bununla beraber kar tepecikleri mevsim değişimine olan isteksizliği vurguluyor.
6- WORMINGFORD'DA ERİYEN KAR, John Nash
Belki Paul Nash adını duymuşsunuzdur ama John Nash ismi, yabancı geliyordur... Hemen söyleyelim: Paul ve John, iki ressam kardeşti. Paul yeninin peşinden koşarken, heyecanlı değişimler ararken; kardeşi Jon manzara resmi çizmekten gayet memnundu. O kadar memnundu ki; bu konuda uzman oldu. İşte yukarıda gördüğünüz gibi, sanatçı etrafı kar çizgileriyle doldurmuş. Sıradan bir İngiltere manzarası... Kar yağdığında bile beyazdan çok yeşil görünüyor. Burada biraz da umut gizli. Baharın geleceği, doğanın kendini bir kez daha yenileceği günlerin umudu... Bize, 'Her şey değişir' diyor sanki ama ne yazık ki biliyoruz; bazı şeyler asla değişmez Jon!
7- KARDA PARİS, Elizabeth Lee Miller
Elizabeth Lee Miller’ın sürrealist fotoğraf sanatçısı Man Ray’le olan gönül ilişkisi ona çok şey kazandırdı; doğru. Ray’in fotoğrafladığı pek çok kare üzerinde solarizasyon tekniği uyguladı. Ancak Miller’ın da kendi başına iyi bir fotoğraf sanatçısı olduğunu belirtmek gerek. Fransa’nın çeşitli bölgelerinde çektiği fotoğraflar da bunun bir örneği. Tıpkı bu kare gibi… Miller’ın bu eserinde yağan karın çok da ‘beyaz’ olmadığı görülüyor: arabaların tekerlekleri ve insanların adımları karı bozuyor. Yalnız adam silueti de romantizm döneminin huzursuzluğunu hatırlatıyor. Bunun karşılığında da uzaktan uzağa seçilebilen puslu Eyfel Kulesi, yine de bir umudun olduğu mesajını veriyor...
8- KARDAN ADAM, Jeff Koons
Kardan Adam’ların birçoğu insani özellikler taşıyan yuvarlak kar toplarından yapılıyor. Koons’un sanat değeri çok düşük gibi gözüken bu kaba tasarımı ise daha çok şişme bebekleri andırıyor. Koons’un eserlerine imza niyetine attığı lacivert küre de cabası… Ama zaten amaç da bu: Kar dokusunu ‘mükemmel olmayan’ bir biçimde vermek...
9- POTANSİYEL KARDAN ADAM, Annette Lemieux
Annette Lemieux ‘kardan adamın yapısal çözümlemesi’ni yaparken mizahın gücünden de faydalanıyor. Beyaz renk havuç burun, üç yuvarlakla henüz tamamlanmamış bir kardan adam duruyor yerde.... İstemiş ki, ‘Potansiyel Kardan Adam'ı, sanatseverler tamamlasın… Annette Lemieux bu eseri 11 Eylül olaylarına bir tepki amacıyla, biraz da ‘ortalığı neşelendirmek’ amacıyla yapmıştı.
10- GÜNBATIMINDA KARTOPU, Yayoi Kusama
Japonya’nın en çılgın kavramsal artistlerinden Yayoi Kusama’nın bilindik kuralların dışına çıkarak oluşturduğu bu eserde, kartopu ve ateştopu iç içe geçmiş durumda. 'Günbatımında Kartopu', sanatçının 1953-1957 tarihleri arasında ürettiği ilk eserlerinden biri. İlk dönemlerinde keşfetmeye başladığı, Kusama’nın imzası haline gelen noktalı estetik (dotty aesthetic), sanatçı tarafından yoğun renkler ve obsesif tekrarlarla uygulanarak eserlerine yansıtılmış. Doğanın kanunlarına ve gerçeklik algısına, zıtlıkları birleştirerek kafa tutan Kusama’nın eserleri ezberleri bozan türden...