Güliz ARSLAN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2015 11:59
Şair Yılmaz Odabaşı, 1 Kasım seçim sonuçları açıklandıktan sonra Twitter hesabına “Edirne’ye kadar gidemezsin diyenler, şu an İsviçre’deyim ve politik rest olarak bugünden itibaren Türkiye’yi terk etmiş bulunuyorum!” yazdı. Ortalık birbirine girdi. “Helal olsun”, “Ben de gitmek istiyorum” diyenler bir yanda, “Şov yapıyor”, “Giderse gitsin, biz buradayız” diyenler öbür yanda... Odabaşı gitmeye nasıl karar verdiğini ve aldığı tepkileri anlattı.
4 Ekim’de Twitter’a “Önümüzdeki seçimlerde AKP tek başına iktidar olursa, politik bir itiraz olarak ülkeyi terk edeceğim!” yazarken bu ihtimalin gerçekleşme olasılığı için ne düşünüyordunuz? AK Parti’nin bu oranda oy alması beklenmiyordu. Sizin de içinizden “Nasılsa böyle bir şey olmayacak” diye geçiyor muydu?
- Hayır. Aslında 7 Haziran sonuçlarına yakın oranda oy alacaklarını bekliyordum. Fakat o yorumumu ülkemde yaşananlara dair oldukça mutsuz, kaygılı ve tedirgin bir ruh haliyle yazdım. Art arda patlayan bombalar ve çığlık çığlığa ölen insanlara bakarak hayli öfkeli ve kırgındım.
AK Parti’nin tek başına iktidar olduğu kesinleştikten sonra ne hissettiniz?- 7 Haziran’dan 1 Kasım’a yaşanan onca şiddetin, hukuksuzluğun aleni biçimde onaylandığını düşündüm ve ülkemi, demokrasiyi hayli mağlup hissettim.
NE ONLAR DAĞ NE DE BEN TAVŞANIMVerdiği sözleri tutmayan politikacılara, bürokratlara, müziği bırakacağını söyleyip vazgeçen müzisyenlere, “Artık yazmayacağım” dediği halde yazmaya devam eden yazarlara alışkınız. Siz de sözünüzü tutmasaydınız çok garipsemezdik. Her şeye rağmen kalmayı düşünmediniz mi hiç?- Nedense toplum; sanatçıları, yazarları her fırsatta aforoz ederken politikacıların sadakatsiz siyasal pratiklerine eleştirel bakmıyor. 12 Eylül’ü yargılayacağız diyenler, daha çok demokrasi ve insan hakları diyenler baskıcı bir totaliter rejim inşa ettiler. Pek çok konuda toplumun gözüne baka baka yalan söylediler. Gönül isterdi ki kişiler gibi siyasal iktidarlar da söz tutmayı bir erdem sayabilsinler. Türkiye, benim ülkemdir. Ben ülkemi, insanımı asla terk etmedim, etmem de. Ben, bu siyasal iktidarı terk ettim.
12 Eylül döneminde düşünce suçundan hüküm giydiniz. Diyarbakır Cezaevi’nde kaldınız. İşkence gördünüz. Hatta bir seferinde yine cezaevi yolu gözüktüğünde, çeşitli Avrupa ülkelerinden davet aldığınız halde neden gitmediğinizi sormuşlar; “Yurtdışında sığıntı gibi yaşamaktansa ülkemin hapishanelerinde volta atmayı yeğlerim” demişsiniz. Ne değişti?-Geçmişte yazdıklarım ve söylediklerim için hayli mahkûmiyet aldım ve pek çok cezaevinde yattım. 1999’da DSP-MHP koalisyonu dönemi düşünce suçundan Bursa E Tipi Cezaevi’nin tek kişilik hücrelerinde yatıyordum. Demirel ve Ecevit dönemlerinde yazdıklarımız için hapishanelerde unutulmuştuk. Şimdi DYP de DSP de siyasal tarihin çöplüğünde. Sonuçta herkes gibi mezara gidecek liderler ve siyasal tarihin çöplüğüne gömülecek partiler için gazetecilerin, yazarların hapis yatması anlamsız diye düşünüyorum. Değmiyorlar!
“‘Politik bir rest’ olarak Türkiye’yi terk ettim” demişsiniz Twitter’a yazdığınız veda mesajında. Bu tarz ‘politik rest’leri için “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok” diyenlere yorumunuz ne olur?- Türkiye’de 80’lerden bugüne zor süreçlerde restlerini sakınmamış bir insanın, bir milyona yakın kitabı alınmış, okunmuş bir insanın restini kimse görmezlikten gelmedi ama. Sosyal medyada TT (trending topic) olup 10 binden fazla yorum yazılması neden o halde? Ben, bu resti bir şova dönüştürmemeye özen gösterdim. Basın açıklaması bile yapmadım. Sadece Twitter’da yazdığım birkaç yorumun değil Türkiye, dünya basınında bile
haber olması neden o halde? Demek ki ne onlar dağ ne de ben tavşanım...
GELİR, CEZAYI YATIP ÖYLE GİDERİMAldığınız tepkilerden sizi en çok üzen, kızdıran, sevindiren, güldürenler hangileri?- ‘Aktrollerin’ yoğun küfürlerine maruz kaldım. Onların maaş alabilmek için bir siyasal partinin güvencesi altında dünyanın en çirkin küfürlerini yazabilmek gibi bir hakları varken Türkiye’de yazarların ise düşünce ve ifade özgürlüğü yok. Yenilenlerin üzerinde tepinmek çok aşağılık bir tutum bana göre. Bu boyutlarda bir öfkeyi acınası buluyorum. O küfür ordusunun söylediklerinden bir sonraki güne hiçbir şey kalmaz ama benim 80’lerde yazdığım şiirler bile hâlâ okunuyor. Topunun söyledikleri bir dize etmez! Fakat öfkelerinin çok pervasız olması yaralayıcıydı. “Seni bu devlet yurtdışında bulup öldürmeden bu defter kapanmaz!” yazanlar bile oldu. Öte yandan vefakâr okurlarımın, sağduyulu ve eğitimli insanların sıcak yorumlarıyla hayli moral buldum.
“Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturmasından korktuğu için kaçtı” diyenler de olmuş galiba... Neden açılmıştı bu?- Meydan gazetesindeki bir yazım için açıldı. Hüküm verilmiş değil. Sırf birkaç yıl hüküm verilecek bir ceza için kaçacak değilim. Bu Aktroller beni daha fazla tahrik eder, ısrarla korkaklıkla suçlamaya devam ederlerse, Türkiye’ye gelir ve bu cezayı yatıp öyle giderim.