Güncelleme Tarihi:
‘En’, tehlikeli bir kelimedir. Bir ‘daha’ ile alaşağı olur. En güzelinden daha güzeli, en zengininden daha zengini, en zaliminden daha zalimi daima vardır. O enlerden biri, dünyanın en muteber gazetelerinden biri The Guardian.
Ve bu gazete belki de kısa süre içinde dünyanın diğer yayın organlarını da etkileyecek bir karar aldı, yönetimi bir kadına teslim etti. ‘Kadın yazar’ lafı ne kadar lüzumsuzsa, ‘kadın yönetici’ de öyle. Gelin görün ki 1821’de kurulmuş bir gazete bugüne kadar hep bir erkeğin kararlarıyla çıktıysa, o ‘kadın’ kelimesi buraya gelir yerleşir. The Guardian’ın yeni genel yayın yönetmeni olarak Katharine Viner’ın adı açıklandı ancak koltuğa oturması biraz sürecek. Çünkü 20 yıllık Genel Yayın Yönetmeni Alan Rudsbirger görevi yaz aylarında bırakacak.
KALIPLAR KIRILACAK MI?
Türkiye’de kadın genel yayın yönetmenlerini saymaya kalkınca bir elimizin parmakları fazla geliyor: Nurcan Akad (Akşam), Ece Temelkuran (Birgün), Neşe Düzel (Taraf) ve Şebnem Bursalı (Yeni Asır). Ama yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da gazetelerin yönetim masaları erkeklerle çevrili. Viner, bu yılın başında The Economist’in başına geçen Zanny Minton Beddoes ile birlikte kalıpları kıracak mı henüz bilmiyoruz. Zira New York Times 2011’de genel yayın yönetmeni olarak atadığı Jill Abrahamson’ı üç yıl sonra işten çıkardı. Şu anda orada bir erkek yöneticinin oturduğunu söylemeye gerek var mı bilmem.
26 GAZETECİ BAŞVURDU
The Guardian, siyasi ve editoryal bağımsızlığı için mülkiyeti tamamen bir vakfa devredilmiş bir gazete. Atamayı da The Scott Trust isimli bu vakıf yapıyor. Bırakın başka sektörlerde yatırımı, bütün gelirin yine gazete için harcanması vakfın birincil görevi. Vakıf, gazetenin 57 yıl boyunca genel yayın yönetmenliğini yapan ve sonunda gazeteyi satın alan CP Scott’ın adını taşıyor. Vakfın başında bir kadın, Liz Forgan var.
Forgan’ın aylar önce yönetici seçmek için çalışmaya başladığında sarf ettiği bir cümle, The Guardian’ın yaptığı işe nasıl baktığını da açıklıyor: “Vakıf, çalışanların seçimleri dışında bir karar verebilir, çünkü biz mevcut gazeteci kuşağının görüşlerinin ötesine bakıyoruz”. (Seçim tam da çalışanların istediği gibi oldu, 964 kişinin yüzde 53’ü Viner’ı seçti) Çalışanların seçimi, tıpkı bizim rektörlük seçimleri gibi yapılıyor. Gazetede görev yapan herkes, bu göreve talip olanlar arasından seçimini yapıyor. Bu yıl başvurular ilk kez bütün dünyaya yayıldı; farklı coğrafyalardan 26 gazeteci The Guardian’ın başına geçme fırsatı için sıraya girdi. Gazetede çalışanların seçimlerinin ardından bir kısa liste hazırlandı ve son karar bu liste içindeki adaylar arasından verildi.
GAZZE’DE ÖLEN KIZ İÇİN OYUN YAZDI
Katharine Viner’ın The Guardian’daki 18 yıllık başarılı kariyeri için olduğu kadar dijital yayıncılık konusundaki yaklaşımıyla da bu göreve geldiği açıklandı. 1971 doğumlu Viner, 1997’den bu yana The Guardian’da hafta sonu dergisinden başlayarak birçok bölümü yönetti. Gazetenin Avustralya’daki bürosunu kurdu, sonra da ABD’deki web operasyonlarını yönetmek üzere New York’a taşındı. Bu arada aynı zamanda The Guardian ve The Observer gibi yayınların çatısı olan Guardian News & Media’nın iki numarası oldu. Gazze’de bir buldozerin altında kalıp yaşamını yitiren Rachel Corrie’nin notlarından yola çıkarak yazdığı ‘My Name is Rachel Corrie’ oyunu tiyatroda başarı kazandı. The Scott Trust Yönetim Kurulu Başkanı Liz Forgan, Viner’ın ‘kadın olmasını’ başarısında bir kriter olarak ortaya koymadı. Pozitif ayrımcılığın adı bile anılmadı. Çünkü iletişim hocası Aslı Tunç’un P24’te kaleme aldığı yazıda dediği gibi, “Gazetenin haber dümeninin başına bir kadın geçirmekle işlerin iyi gideceğinin garantisi yok”.
Erkek egemen yazı işleri masaları, kadın meslektaşlarını hep ‘biraz fazla duygusal’, ‘gereğinden fazla duyarlı’ buldu buralarda. Belki haksız bir görev yüklemesi ama Katharine Viner yalnızca kendini değil, medya sektöründeki bütün kadınları temsil ediyor bir anlamda. Onun başarısı, diğer kadınlar için bir nirengi noktası olacak.