Güncelleme Tarihi:
Yahya Kemal Beyatlı, 1889 yılında 5 yaşındayken Üsküp’te Sultan Murad Camii’nin arkasındaki mektebe başladığı günleri şöyle anlatır: “Bir sabah İshakiyye Mahallesi’nde, karaağaçların altındaki konağımızın önünde el ele vermiş kız ve erkek mektep çocukları, sarıklı hocaları önde, ilahiler söyleyerek göründüler.” Osmanlı’da okula başlama törenlerinden olan bu renkli, neşeli ‘âmin alayları’nda erkek çocukların fesleri, kızların saçları ve elbiseleri değerli taşlarla süslenirdi. Bazen oğlanlar at sırtında, kızlarsa özel arabalarla katılırdı kutlamalara. Okul yollarındaki bu kızlı-erkekli yan yanalık, derslerde de sürüyordu tabii. Karma sınıflardaki oturma düzeni ‘kızlar önde, erkekler arkada’ veya karşılıklıydı. İyi de bu kız-erkek bir arada okuma konusu Osmanlı’da ne kadar yaygındı?
OKULLARIN ÇOĞUNLUĞUNDA
Osmanlı’da yüzyıllardır varlığını sürdüren mahalle/sıbyan mekteplerinde kız ve erkek çocukları 4-5 yaşından itibaren beraber eğitim görürlerdi. Abdülhamid devrinin son yıllarında, iptidai mekteplerin (ilkokul) muhtelit, yani karma olanları çoğunluktaydı: 5073 karma mektebe karşı, 4569 erkek mektebi! Ayrıca kızlara özel 349 okul vardı*. Yazılı anıların da gösterdiği üzere mahalle hayatı, çocuklar için kaç-göç veya ayrışma üzerine kurulu değildi. Yani, bugün hâkim olan algının aksine, Osmanlı toplumunda kız ve erkek çocukları yan yanaydılar. Elbette, günümüzdeki gibi bir karma eğitimden söz edemeyiz. Çünkü ortaokuldan (rüşdiye) itibaren kızlarla erkekler ayrılıyordu. Ancak bu, sadece Osmanlı’ya özgü bir durum değildi.
MODERNİTEYLE GELEN AYRIŞMA
Batı’da geleneksel okullarla ‘modern/asrî’ okullar arasındaki ayrım 1800’lü yıllarda adım adım başlar. Modernleşme çabalarıyla Batı’da kız okulları artarken Osmanlı’da da 1843’te Mekteb-i Tıbbiye’ye bağlı ebe okulu, 1859’da ilk kız rüşdiyesi, 1870’te ilk kız öğretmen okulu açıldı. Tabii kızlara özel eğitim, daha çok karma eğitim anlamına gelmiyordu. Örneğin, İttihat ve Terakki döneminde açılan erkek ilkokulu sayısı, karma okulların neredeyse 6 katıdır. Oysa geleneksel Müslüman vakıf okullarında tam tersi bir durum vardı: Karma ilkokullar, erkek ilkokullarından üç kat fazlaydı! Yani ağırlık, vakıf mekteplerinden devletin ‘modern’ kız-erkek ayrı okullarına kaydıkça çocukların fiziki ayrışması da artıyordu. Bugün şaşırtıcı gelebilir ama Batı modernleşmesi ilerlemeyi savunurken beraberinde cinsiyet ayrımcılığını taşımıştır. Dolayısıyla Batı’da (ve Türkiye’de) karma eğitim, her seviyede ancak 20. yüzyılın ortalarında yaygınlaştı. Dünyaca ünlü üniversitelerden Yale’in karma eğitime geçtiği yıl 1969, Harvard’ın 1972, Columbia’nın 1983’tü! Oysa Darülfünûn’da (İstanbul Üniversitesi) kız öğrenciler erkeklerle birlikte derslere 1919’da kabul edilmeye başlanmıştı.
Darülfünûn’daki uygulamayı eleştirenler olsa da karma eğitimin hararetli karşıtlarına ilk olarak Osmanlı’da değil Batı’da rastlıyoruz. Bunlar arasında muhafazakârların yanı sıra akademisyenler de vardı. Örneğin 1873’te Harvard Tıp Fakültesi’nden ünlü bir profesör, karma okulların kızların biyolojilerini ve doğurganlığını olumsuz etkileyeceğini öne sürmüştü! Bu açıdan bakınca, bugün Türkiye’de karma eğitime verilen tepkiler, modernleşmenin paralel sonucu gibi görülebilir. Ama bir ‘ayrıntı’yı kaçırmamak şartıyla... Asıl mesele, bu tepkinin 100 yılı aşan ‘küçük’ gecikmesinde! Tarihin defalarca gösterdiği üzere, geçmişte yapılmış tartışmaları aynen tekrar etmek, enerji kaybından başka bir şey getirmiyor. Oysa günümüzde eğitim, farklı sorunlarla karşı karşıya: Edinilen bilginin düzeyi; yeni teknolojiler; liselerde erkek-erkeğe veya kız-kıza kanlı bıçaklı kavgalar, hatta ilkokullarda bile görülen şiddet, vd. Kendi adıma, Meclis’in önümüzdeki dönemde asıl bu gibi yanlışları nasıl çözeceğini, bu konuların siyasetin gündeminde olup olmadığını, karma eğitim meselesinden çok daha fazla merak ediyorum.
*Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Modernleşme Sürecinde Eğitim İstatistikleri, 1839-1924, Haz. Mehmet Ö. Alkan. Ayrıca, Şefika Kurnaz ve Mustafa Ergün’ün ilgili çalışmaları.