Güncelleme Tarihi:
Son dönemde bazı şarkıcıları gazeteci, bazı gazetecileri şarkıcı olarak görüyoruz. Bu rol değişiminin sebebi ne?
- Genel için durum nedir bilemem. Ama kendi adıma benim şu iken bu olmak gibi bir sevdam hiç yok. Yazı yazmak nasıl içimden geliyorsa müzik de tamamen içimden gelen bir şey.
Nasıl başladı müzikle ilişkin?
- Uzun süredir söz yazıp beste yapıyordum. Bu yıllar önce Funda Arar’la başlayan bir süreçti. Daha sonra Ajda Pekkan, Ziynet Sali, Deniz Seki ve Levent Yüksel gibi isimlerle devam etti.
İyi hoş ama bunu neden şarkıcılığa taşıdınız?
- Kendi yazdığım şarkıların demolarını stüdyoda okuyordum zaten. “Bu şarkıyı ben söylesem nasıl olur” diye ister istemez düşünmeye başladım. Meğer o virüs yavaş yavaş insanın içine giriyormuş. Bu şarkıları da belki başkasının söylemesi için çekmecede bekletebilirdim ama hepsi fazlasıyla benim duygularımdı. O yüzden sorgulamadım. Karşı tarafın algısını da düşünmedim. Sadece insanlar dinlesin istedim.
Kitaplar, köşe yazarlığı, besteler, partiler... Mesleğiniz sorulduğunda ne diyorsunuz?
- Öncelikle köşe yazarıyım. Haftanın beş günü popüler kültür ve kent üzerine bir şeyler aktarmak en hoşuma giden şey. Zaten insanlar beni öyle tanıdı ve sevdi.
Sizinki biraz doyumsuzluk mu?
- Hayır doyumsuz değilim. Bu, içinde ne kadar renk varsa onları dışarıya aktarma şekli. İnsan tek bir şey yapmakla sınırlı değil ki. Artık insanlar içinde ne varsa “kim ne der” diye düşünmeden dışarıya aktarıyor.
Son dönemde en büyük şarkıcılar bile tek şarkı çıkarırken, siz sekiz şarkılık albümle geldiniz. Bu ne cesaret?
- Hayır. Bu sekiz şarkı baştan sona dinlendiğinde anlattığım bir hikâyenin ürünü.
Nedir o hikâye?
- Yaşadığım bir aşk! Onun başlangıcı, tutkusu, melankolisi, şehveti... Bu aşkla beraber bütün şarkılar içimden peş peşe çıkmaya başladı. Çok çalkantılı bir şey yaşıyor ve kendimi beste yapma konusunda durduramıyordum. Bu nedenle sadece tek bir şarkı çıkarsaydım bence hiçbir şey anlaşılmayacaktı. Şimdi bir bütünlük oldu.
Bu albüme ruh veren aşk hikâyesi bitti mi?
- Evet, bitmesi gerektiği yerde bitti! Aslında belli bir süre sonra duygular bitiyor. Ama o bitiş öyle kolay olmuyor, en fenası o. Bin kere ayrılıp barışıyorsun. İki taraf da uzun süre bunu kabullenmek istemiyor.
Bu aşkı sekiz şarkı yazdıracak kadar özel kılan neydi?
- Aslında her aşk özeldir. Ama beni sarsan bir aşktı, onu söylemeliyim. En dipteki hücreme kadar yaşadığımı hissettirdi. Fazlasıyla yoğundu. Böyle aşkı da her daim bulamıyorsun işte. Ne kadar acı verse de o aşka tutundum. Önce göklerde uçtum, sonra da hoop bir güzel yere çakıldım! Şimdi olsa yine yaşarım. Hayat böyle anlamlı, geri kalanı fasa fiso.
Şarkıları dinlediğinde kendine yazıldığını anlayacak mı? Alt metinde o kişiye mesajlar var mı?
- Hepsini değil, ama bazı şarkıları biliyordu zaten! Alt metni üst metni yok yani. Lakin şunu söylemem lazım, şarkılar birinin sana hissettirdiği duygularla çıkıyor, ama sonra farkediyorsun ki o duyguları aslında sen yaratıyorsun.
‘Sokak Kedisi’ şarkısında gururunu hiçe sayan bir adam var... Aşk gözünü bu kadar karartır mı?
- Karartır tabii. Yoksa aşk filan yaşamıyor, takılıyorsundur. Aşk yaşarken gurur da kalmaz o da, bu da, şu da... Sürünürsün. Bu şarkı da o sürünmenin bir özeti.
Sadece kendi şarkılarınızı mı söylersiniz?
- Evet. Kendi duygularımı daha iyi aktarıyorum.
Kimileri sabaha karşı cam kenarında, kimileri kendilerini bir odaya kapatıp şarkı yazar. Sizin ritüelleriniz var mı?
- Hayır, ama hareket halindeyken aklıma daha çok söz, melodi ışınlanıyor. Çoğu zaman sokaktayken telefonuma söyleyerek kaydediyorum ve insanlar tuhaf tuhaf bana bakıyor. Bu albümde de hareket halindeyken yazdığım çok şarkı var. Ama yaşadığım yoğun, çılgın, manyak duygularla kanepede serilmiş ağlarken gelen sözler de oldu tabii.
Artık bir popstar mısınız?
- Asla öyle bir şey yok. Öyle bir paye, öyle bir unvan çok komik olur. Ben mütevazı şekilde içimden çıkan şarkıları paylaştım.
SEZEN AKSU, “NE YAŞIYORSUN OĞLUM SEN BÖYLE!” DEDİ
Siz çıkan albümleri yeri gelince acımasızca eleştirebiliyorsunuz. İntikam soğuk yenen bir yemektir. Şimdi eleştirilme sırası sizde. Hazır mısınız?
- Ben her zaman yazılarımda gerekçe sunar, adaletli davranırım. Haksız yere ya da kişisel hırsla yazmam. Gerekçesini sunduğu sürece tabii ki müziğimi beğenmeyebilirler. Ama son noktada eğer senin içine sindiyse, bu tip şeyler çok da umrunda olmuyor. Beğenmeyenleri de olgunlukla karşılıyorsun.
Tarafsızca kendi sesinizi nasıl yorumlarsınız?
- ‘Samimi’ diyebilirim.
Bu tek atışlık bir çalışma mı yoksa artık müzisyen kimliğinizle albümler devam eder mi?
- Duygular devam ettiği sürece eder. Sırf şarkı yapmış olmak için yapabilirim, onun matematiğini de biliyorum, ama öyle olsun istemiyorum. Gerçekten hissederek yaptığım şarkılar gelirse yaparım.
ONUR BAŞTÜRK'ÜN ALBÜMÜNÜ BURADAN DİNLEYEBİLİRSİNİZ
Pek çok müzisyen dostunuz var. Şarkılarınızı ilk kime dinletip fikrini alırsınız?
- Sezen Aksu’ya. Özellikle bu albümdeki şarkıları daha cep telefonundaki ham haliyle Sezen’e yolluyordum. Benim bu hüzünden geberen halimi anlarsa bir o anlar diye! Bir de fikrini en çok merak ettiğim insan olduğu için. Sezen bir keresinde, “Ne yaşıyorsun oğlum sen böyle!” deyip kulağıma küpe şu sözleri söylemişti: “İçini yakan neyse dilerim altından kolay kalkarsın. Duygularını melodilere ve sözlere dökerek çığlık atabilme şansına şükrederek...”
KLİBİ İZLANDA’DA ÇEKTİK
“Albümdeki şarkıların düzenlemelerini Daniel Taşel ve Emre Ataker yaptı. İlk klip şarkısı ‘Söyle Bana’nın videosu için daha önceki videolarımı da çeken Emir Sarısaç ile sıradışı bir şey yapmak istiyorduk. Bir anda İzlanda’da çekmeye karar verdik. Çünkü kuzeyi çok seviyorum. Adanın güneyindeki meşhur ‘siyah kumsal’da videoyu çektik. Ağustosta gitmemize rağmen deli gibi fırtına vardı. Dalgalar yüzünden kumsala inmemiz mümkün değildi. O an fırtınanın durması için o kadar çok dua ettim ki bir saat sonra durdu! Kumsala inip videoyu çektik. Dalgalar yüzünden hâlâ risk vardı, ama umrumda olmadı!”