Sibel ARNA / Fotoğraf: Emre YUNUSOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2014 01:47
Neslişah Alkoçlar’ı nasıl bilirsiniz? Baba parası yiyen, zengin ve şımarık biri mi? Kocasını birilerinin elinden alan bir kadın mı? Engin Altan Düzyatan’la yaptığı sürpriz evliliğin ardından hakkında çok şey yazıldı ama o hiç konuşmadı.
Evliliklerinin 14’üncü gününde bir gazetede çıkan ‘boşanıyorlar’ haberinden sonra dahi sustu. “Çok üzerimize geldiler. Bir mağdur edebiyatı yapılıyordu ama asıl mağdur bendim. Tanıştığımızda Altan sevgilisinden ayrılalı beş ay olmuştu” diyor. Baba parası yeme konusuna da üç yıl önce kurduğu organik gıda firmasıyla cevap veriyor. Şimdi hikâyeyi başa saralım ve her şeyi Neslişah Alkoçlar’dan dinleyelim...
18 yaşına bastığınız gün babanızın size tek taş yüzük hediye ettiği doğru mu?
-Siz nereden biliyorsunuz bunu?
Duymuştum... Sizinle ilgili kulağıma çalınan tek dedikodu da bu. Anlatanın kim olduğunu hatırlamıyorum ama “Neslişah’ın babası tek taş hevesiyle falan değil gerçekten âşık olduğu adamla evlenmesi için böyle bir şey yaptı” dediğini hatırlıyorum.
-Babam Altan’la kurduğum aile hariç ailemdeki en değerli insan. Ben babamın kızıyımdır, babamın kızı olarak büyüdüm. Milli kayakçıyım. Kayak ve snowboard’da Türkiye şampiyonluklarım var. Ve hepsi babam sayesinde oldu. Yurtdışı yurtiçi bütün antrenman ve yarışlarıma benimle geldi. Terbiyemi ve görgümüyse anneme borçluyum. Bir daha dünyaya gelsem aynı anne-babayı seçerdim.
Sizi şımarttılar mı? -Hayır, çok ama çok sevdiler. Bize ayaklarımız üzerinde durmamızın önemi hep anlatıldı. Üniversiteden mezun olduğumdan beri çalışıyorum. Anneannem 70 yaşına geliyor, hâlâ çalışır. Önümde Hülya Koçyiğit gibi rol model var.
Kendi paranızı kazandığınız ilk işiniz neydi?
-İnternette bir kariyer sitesinden başvuru formu doldurarak Kanal D’de reklam satışa girdim. İki sene orada çalıştım, para biriktirdim ve borsa oynamaya başladım. Dört sene sonunda topladığım parayla da Raya Organik Gıda’yı kurdum.
Organik sektörüne girmek nereden aklınıza geldi? -12 yaşından üniversite bitene kadar İngiltere’de yaşadığım için organiğin geleceğini görebildim. Türkiye’de organik tarım yapılabilir mi, araştırmak için sekiz ay dolaştım. Gitmediğim şehir, görüşmediğim çiftçi kalmadı. Sonunda toprağını dört sene dinlendirdikten sonra organik tarıma geçmiş çiftçiler buldum. Başladığımda babam bile bana inanmıyordu. Bir kuruş vermedi. Şimdi ortak olmak istiyor ama ben ‘hayır’ diyorum. Üç yıl önce organik kuruyemişle piyasaya girdim. Şimdi yumurtadan makarnaya, baklagillerden zeytinyağına 100 çeşit ürünüm var. En çok satan ürünüm yumurta. Benimle 22 kişi çalışıyor. Türkiye’deki yaklaşık 100 üreticiyle kontaktayız, sürekli denetlemeye gidiyoruz. Denetim benim için çok önemli. Çünkü bu ürünleri kanser hastaları, hamileler, yeni anneler ve çocuklar yiyor.
Bir markayı sıfırdan yaratmışsınız oysaki dışardan baba parası yiyen zengin kız gibi gözüküyorsunuz. Kimsenin bunlardan haberi yok. -“Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zor” demişler, ne kadar anlatmaya çalışsam da herkes düşünmek istediğini düşünecek biliyorum. Bu, hayatımda verdiğim ilk röportaj. İşimi anlatırken bile yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Ama ne zaman ki marketten alışveriş yaparken bir müşterinin elinin benim yumurtam ya da salçama gittiğini görüyorum işte o an benim için zaman duruyor. Güvenilmek, tercih edilmek inanılmaz bir tatmin. Şirketim geçen seneden bu yana yüzde 400 büyüdü.
Bizim evde kocamın parası geçer
O zaman siz uzun süredir ailenizden hiç para almıyorsunuz, öyle mi? -Üç senedir annemden babamdan tek kuruş para almadım.
Düğününüzü babanız mı yaptı? -Olur mu öyle şey? Altan bu sektörde 13 senedir emek veren çok iyi bir oyuncu. Genç jenerasyonun en çok kazanan aktörlerinden biri. Kimsenin parasına ihtiyacı yok. Bizim evde kocamın parası geçer. Bir de ben insanların sandığı gibi baba parası yiyen şımarık bir kız olsam, Altan gibi bir adamın o tipte bir kadınla değil evlenmek iki saat bile geçireceğini düşünmüyorum.
Siz nasıl tanıştınız?
-Bir yardım gecesinde tanıştık. Onun tasarladığı iskeleti satın aldım. Ama kimin tasarladığını bilmeden. Gecenin sonunda yanıma geldi “Benim tasarımımı siz satın almışsınız, teşekkür ederim” dedi, o zaman farkına vardım. İsmini biliyordum ama hiçbir dizisini izlememiştim. ‘Romantik Komedi’ filminden hatırlıyordum. O kadar soğukmuşum ki Altan’ın dikkatini çekmiş. Kim olduğumu da bilmediği için yanındakilere sormuş. Ona mesafeli davrandım ama tanıştığımız ilk gece yanımdaki kız arkadaşıma “Ben bu adamla evleneceğim” demişim. Bunu da unuttum, evlendiğimiz gün arkadaşım hatırlattı.
Sonra nerede görüştünüz? -Aradan bir ay geçti. Benim iskelet gelmeyince kendisiyle iletişime geçtim. Mesajlaşmaya başladık. İki ay arkadaş kaldık. Tanıdıkça ne kadar ortak yönümüz olduğunu fark ettik. İkimiz de adrenalin seviyoruz mesela. Eksik yönlerimizi tamamladığımızı gördükçe bu duygu bizi yaklaştırdı.
Peki aşk? O ne zaman geldi? -Altan’ın, ailesine benim aileme verdiğim kadar kıymet verdiğini anladığım an ona âşık oldum. Zaten kısa sürede de ailesi ailem oldu. Ailem ailesi oldu. Biz çok başka bir şey yakaladık. Ve bu yakaladığımız şeyi uzatmanın da bir anlamı olmadığını düşündük. Bence insan evleneceği adamı/kadını hemen hissediyor. Yoksa insanlar uzun seneler çıkıyor ve evlenemiyor.
Sana ilk “Seni seviyorum” dediği ânı hatırlıyor musun?-Bir balıkçıya gittik, o zamanlar basına çıkmıyoruz. Ben işlerim hakkında, ailem hakkında bıdır bıdır konuşuyorum. Dinledi, dinledi ve bana “İlk defa böyle bir şey söyleyeceğim ama sen benim tahmin ettiğim gibi biri değilsin, tanımasam çok şımarık bulabilirdim. Sen sıcacıksın, ben seni çok sevdim” dedi. Ben kıpkırmızı.
Peki nasıl evlenme teklif etti?-Arkadaşlarımı eve çağırmış. Evde sık sık parti verdiğimiz için yine onlardan biri zannettim. Sonra babam da geldi. Onu da doğal karşıladım. Çünkü babamla Altan kısa sürede çok yakın oldular. Neyse dans ediyor, eğleniyoruz. Birden pat diye diz çöktü, müzik kesildi, yüzüğü açtı, ben ağlamaya başladım. “Hayatının sonuna kadar benimle olur musun?” dedi. Unutulmaz bir andı.
Birlikte olmaya başladığınız günden bu yana hakkınızda çok şey yazılıp çizildi...-Evet, çok üstüme gelindiği zamanlar oldu. Hiç konuşmadım. Ben öyle bir terbiye gördüm. Annem, anneannem, kayınvalidem hepsi yanımda oldu. Ama bazı haberler kasti ve bilerek yapıldı.
"Altan’ın, ailesine benim aileme verdiğim kadar kıymet verdiğini anladığım an âşık oldum"
Mesela hangisi? -Evliliğimizin 14’üncü günü telefonlarımız sabahın yedisinde çalmaya başladı. Onlarca cevapsız aramayla uyandık ve “Eyvah ailemden birine bir şey oldu” dedik. Annemin kanser olduğunu yeni öğrenmişiz paniğimizi siz düşünün. Yataktan fırladık resmen. Meğerse gazetenin birinde hakkımızda “Boşanıyorlar” başlıklı bir
haber çıkmış. İster inanın ister inanmayın biz Altan’la bir yıldır birlikteyiz, bir kere birbirimize sesimizi bile yükseltmedik. Hiç kavga etmedik. Evlilik kurumu çok saygın bir kurum. Arkasında duramayacak olsak niye evlenelim? Birbirimizden çok emin olduk, çok sevdik, çok güvendik, birbirimize unutulmaz anlar yaşattık ve evlendik. Bir kadın gazetecinin yazdığı yalan ve iftira dolu bir haber yüzünden çok üzüldük. Haberin çıktığı gün annemin ilk kemoterapi günüydü. İşin kötüsü annemin böyle bir hastalık içinde olduğunu bile bile böyle bir haber yazdı. Kendisine buradan çok teşekkür ediyorum.
Ne teşekkürü? -Çünkü sayesinde birbirimize daha çok kilitlendik. Sağ olsun.
Engin Altan Düzyatan iki hafta önce Hürriyet Pazar’a “Ortada bir mağdur varsa o da Neslişah’tır” dedi. -Bir düşünün. Bir adamla tanışıyorsunuz. O adam sevgilisinden beş ay önce ayrılmış. Siz âşık olup birlikte olmaya başlıyorsunuz ve birden onları birbirinden ayıran kadın ilan ediliyorsunuz. Eşimin söylediği gibi gerçek mağdur benim. Benim yerimde kim olsa ya çatlamıştı ya da dayanamayıp konuşmuştu.
Çocuk istiyor musunuz? -Annem iyileştikten sonra. Allah izin verirse tabii ki düşünüyoruz.
Anneniz nasıl? -Kemoterapisi devam ediyor ama çok şükür, morali iyi. Boğaz’da yürüyüş yapınca kendini iyi hissediyor. Biz de bol bol yürüyoruz.
"Eşimin söylediği gibi gerçek mağdur benim. Benim yerimde kim olsa ya çatlamıştı ya da dayanamayıp konuşmuştu"