Yenal Bilgici
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2016 12:41
Beş yıl boyunca her gün Kolombiyalı uyuşturucu kartellerinin tepe isimleriyle bir arada yaşadı. Özel jetlerde uçuyor, geceliğine servet ödediği otellerde sabahlıyor, Rolls-Royce’tan aşağısına binmiyordu. Gizli ajan Robert Mazur, ‘köstebek’ olarak sızdığı Escobar’ın çetesinin finans kaynaklarını bu ‘tatlı hayat’ı yaşayarak kuruttu. “Hiç mi korkmadınız” diye sorduk... Anlattı.
Silah yok... Cekete, pantolona saklanan kayıt cihazı yok. İşler ters giderse devreye girecek, yakında bekleyen bir ekip de yok. Bu, teke tek bir buluşma. Her şeyin göze alındığı, en ufak aksiliğin bedelinin canla ödeneceği cesur bir randevu... Bu, Kolombiya kartellerinin içine rüşvetçi ve yoz bir işadamı kisvesiyle sızan maliye ajanı Robert Mazur’un, ya da ‘köstebek’ ismiyle Bob Musella’nın, kendini dünyanın bir numaralı uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın gözünde temize çıkarma operasyonu. Tüm bahisler ortada. Ya hep ya hiç...
Robert Mazur bana, e-mail üzerinden artık çoktan geride kalmış o Miami gecesini anlatıyor. 1980’lerde Kolombiyalı Escobar’ın dünyayı saran uyuşturucu ağının finans kaynaklarını kurutmak ve nihayet karteli çökertmek için düzenlenen ‘C-Chase Operasyonu’nun en korkutucu saatlerini: “Medellin Karteli’nin tepe isimleriyle Paris’te birkaç gün geçirmiştim. 100 milyon dolar aklamamız gerekiyordu. New York’a döndükten sonra kartelin kuryelerinden bir-iki milyon dolarlık teslimatlar almaya başladım. Hassas bir görevdi; New York ekibimizin de duruma uygun davranıp kendini gözlerden olabildiğince uzak tutması için dua ediyordum. Ama biraz agresif çıktılar ve kendilerini belli ettiler; karteldekiler de kanun adamlarının işe bulaştığını anladı. Durum, Escobar’ın sağ kolu Gerardo Moncada’ya bildirilince, o benim de bir ajan olduğuma kanaat getirdi. Kendimi koruyabilmenin tek yolu, birebir görüşme istemekti. Moncada’nın adamıyla Miami’deki otelde, gece geç saatte bu yüzden bir araya geldik. Teke tek.”
Mazur’un (sağdaki) az sayıdaki karesinden biri.Baronların altıncı hissi kuvvetlidirMazur (ya da Bob Musella) otel odasında bekliyordu. İçinde Moncada’ya göndereceği belgelerin olduğu çanta, bir kayıt cihazıyla birlikte dışarıda, arabasındaydı. Beklediği kişi nihayet geldiğinde doğrudan çantayı görmek istedi. Mazur dışarıya çıktı; çantayla geldiğinde kayıt cihazını da çalıştırmıştı. Masada karşılıklı oturdular. Adam şüpheli bir şekilde Musella’yı süzüyordu. En ufak bir yanlışlıkta ipler kopacaktı. Gerçek bir gerilim filmine yakışır şekilde, aksilik ortaya çıkmakta gecikmedi. Mazur çantayı açınca, kayıt cihazı gizli bölmesinden fırlayıp, evrakların arasına düştü. Mazur’un beyni “Her şey bitti” dediyse de, elleri cihazı sakin hareketlerle toplayıp bölmeye yerleştirdi. Çantanın kapağı dik olduğundan hiçbir şey göremeyen ve sabırsızlanan muhatabı kalkıp yanına geldiğinde, Mazur cihazı saklamayı becermişti. Yarım saniye... Mazur’un hayatını işte o yarım saniye kurtardı. Koca bir uyuşturucu kartelini de o yarım saniye yıktı.
Bazı hayatlar için “
Film gibi” dersiniz. Bazıları da daha demeye kalmadan film olur.
Robert Mazur böyle bir hayat yaşıyor. New York’ta doğup büyüyen Mazur, Amerikan Gelirler İdaresi’nin Cezai Soruşturma Bölümü’ne girdiğinde kendisini heyecanlı anların beklediğini biliyordu ama fazlasını buldu. Küçük çaplı uyuşturucu tacirleriyle karşılaştığı ilk görevlerinde bile makineli tüfekler ve el bombalarının; borcunu ödemeyenlere kendi mezarını kazdıranların dünyasına girdiğini anlamıştı. Sonra Amerikan gümrük birimleri ile çalıştığı ‘gizli ajanlık’ dönemi başladı. Uzakdoğu’ya sevkıyatları, bir defada yapılan milyonlarca dolarlık ödemeleri not aldı Mazur. Söylediğine göre bu tip mevzular onu daha da motive etti. En büyük görevine henüz başlamamıştı ama ufak tefek gizli ‘işler’le buna hazırlanıyordu. “Her gün ölüm korkusu yaşadınız, kurtlar sofrasında hiç mi korkmadınız, hiç mi paranoyaya kapılmadınız” diye sorduğumda “Hayır çünkü çok iyi eğitim aldım” diye cevap veriyor bana. “Beni en iyiler eğitti. Eski gizli ajanlar, psikologlar... Uyuşturucu işindekilerin altıncı hissi çok gelişkindir; en ufak bir anormallikte duruma uyanırlar. Bunları en iyilerden öğrendim.”
Başta kendisi o ekibin en büyük görevlerinde nasıl çalıştığını, bizde ‘
Escobar’ı Deviren Muhbir” ismiyle henüz yayımlanan (Beyaz Baykuş Yayınları) kitabında anlatıyor Robert Mazur. Beş yıl boyunca, soluk soluğa süren bu görevde Mazur, Kolombiya’nın uyuşturucu kartellerinin tepe yöneticileri arasına sızdı. Trafiği yöneten bankacılar ve işadamlarıyla arkadaş oldu ve gizli planını ilmek ilmek örerek, kirli işleri besleyen para çarkının önemli bir bölümünü durdurdu. Tüm sırlarını öğrendiği, o zaman dünyanın yedinci büyük bankası konumundaki BCCI, operasyon sonrası bir gecede kapandı.
İsmini mezar taşında bulduÂlemlere, bir mezar taşında gördüğü Bob Musella ismiyle daldı Mazur. İşbirliğine aç ve her türlü ahlaksızlığa açık işadamı kisvesiyle küçük çaplı kuryeden, Escobar’ın sağ kolu Moncada’ya aşama aşama herkesin güvenini kazandı. Onlarla birlikte ‘tatlı hayat’ yaşadı. Bob Musella, gecesi bin dolara otellerde sabahlıyor, özel jetlerde uçuyor, Rolls-Royce’tan aşağısına binmiyordu. Bir yandan da görüp duyduğu her şeyi kaydediyor; para aklama operasyonlarını bizzat üstlenerek sistemin bütün girdisi çıktısını öğreniyordu.
“Bu hayat biçimi hoşunuza da gitmedi mi” diye soruyorum. Gaza gelmiyor, girmiyor topa. “Böyle olması gerekiyordu” diye yanıtlıyor. “Organize suça bulaşmış, İtalyan kökenli bir Amerikalıydım onların gözünde. Bob Musella’ydım. Bob’un yaşadığı o şatafatlı hayat ilgimi çekmiyordu. Daha çok bu hayat sayesinde ulaştığım bilgiler beni motive ediyordu. Esas önemli bulduğum, Escobar’a doğrudan bağlı Gerardo Moncada ile Fernando Galeano’nun rollerini ortaya çıkarmak ve kara para aklama sistemini çökertmekti. ”
Sahte düğündeki tuzakMazur’un hayat hikâyesini anlattığı kitaptan bir de film çıktı. Başrolünde ‘Breaking Bad’ dizisinden tanıdığımız Bryan Cranston’ın oynadığı ‘The Infiltrator’ yakında Türkiye’de de gösterilecek. Mazur/Musella’yı hafızalarımıza Cranston’ın suretiyle kazıyacağız. Başka türlüsü mümkün değil zaten. Güvenlik gerekçesiyle yüzünü göstermiyor. Cranston hariç. Onunla tanışmışlar; oyuncu, eski ajana bayılmış. O kadar ki, “Bu adamın her gün böyle bir işi yaptıktan sonra eve, karısı ve çocuklarına dönüp, çöp falan döktüğüne inanamıyorum” diyor Cranston.
İşin sırrı, ailesinin de bu çifte hayatı yaşamasıydı. Çocukları, baba telefondayken çıt çıkarmamayı öğrenmişti. Karısı da alışmayı... Ama mutsuzdular. Miami’deki o geceden sonra operasyonda fişin çekilmesine biraz da bu kronik mutsuzluğun başsağlığı dileklerine dönüşme tehlikesi yol açtı.
Sonrası tıkır tıkır işledi. 1988’in ekim ayında Musella, yine bir ajan olan ‘sahte’ nişanlısıyla, Tampa, Florida’daki evlilik törenine kartelin ileri gelenlerini davet etti. Yüz binlerce dolarlık hediyeleriyle birlikte baronlar geldi. Sonra da tek tek enselendiler...
Tepe isimlerin bildiklerini açıklaması ve bankacıların yakayı ele vermesiyle Escobar’ın kara para aklama operasyonu büyük yara aldı. ‘
Narcos’ esaslı bir darbe yemişti. Escobar’ın 1993’te, Medellin’de bir çatı katında öldürülmesine giden yol da böylece kısalmıştı.
Karteller tarafından başına 500 bin dolar ödül konulan Mazur / Musella’ya “Nasılsınız şimdi” diye soruyorum. “Stres bitti mi?” “Stresten tümüyle arınacağım günü bekliyorum hâlâ” diye yanıtlıyor. “Gerçi bu dünyada bunu başaran çok insan yoktur. Yine de elimden geleni yapıyorum.” Elinden epey iş gelen bir adam bu. Neden olmasın?
Mazur’un hayatını anlattığı ‘Muhbir’ Türkiye’de yeni yayımlandı.