Güncelleme Tarihi:
SİSTEMİN MUTLULUK TUZAĞINA DÜŞÜYORUZ
Dr. Alper Hasanoğlu (Psikiyatr)
Mutlulukla ilgili bunca bilgiye rağmen insanlık mutluluğa bir dirhem bile daha yakın değil. Peki bu nereden kaynaklanıyor? Çünkü durmadan mutluluk peşinde koşmamamız gerektiğiyle ilgili verinin ön kabulle doğru olduğunu sanmak, içinde bulunduğumuz psikolojik bir tuzaktır. Mutlu olmak için çabaladıkça daha da mutsuz oluyoruz. Buna mutluluk tuzağı diyorum. Bu tuzakta mutluluğu bir araba ister gibi istiyoruz. Yani gerekli koşulları yerine getirirsek mutlu oluruz. Gerekli beklentileri yerine getirdiğimizde araba sahibi olabiliriz ama mutluluk bu anlamda yapılabilen bir şey değildir. Mutluluk araştırmacıları, mutluluğu kendi hayatımızı sürekli olarak dolu, manalı ve rahat olarak algılıyor olmamız olarak tarif ediyorlar. Ne talep ama! Oysa bu devamlılığı aradığımız müddetçe duvara toslayıp kalacağımızı garanti etmiş oluruz. Çünkü mutlu olmak bu sayılanlardan daha fazlasıdır.
Pozitif psikoloji bugün muhafazakâr bakışın kalbinde yatan birçok doğruyu mutluluğun önkoşulları olarak sıralıyor. Evli ve dini inançları doğrultusunda yaşayan insanların diğer insanlardan daha mutlu olduğunu söylüyor örneğin. Buradaki kritik nokta, pozitif psikolojinin söylemlerinde, hayatından memnun olmakla mutluluğu bir olarak tutmasıdır. Yani belli bir maddi sıkıntı içinde değilseniz, toplumsal kurallara harfiyen uyuyor ve bununla ilgili hiçbir sıkıntınız yoksa, toplumsal haksızlıklar sizi pek de rahatsız etmiyor ve kişisel huzurunuzu her şeyin önünde tutuyorsanız, kolayca ulaşabileceğiniz bir ruhsal durumdur memnuniyet ve mutlusunuz demektir.
Mutsuz olmamanın tek koşulu inançlı olmak ve dinin belirlediği manevi değerlere göre yaşamak değildir tabii ki. Birey belli bir dini inanca sahip olmadan kendi etik değerlerini yaratıp, kimseye bilerek kötülük yapmadan, içinde bulunduğu toplumun yararına bir hayat sürdüğünde bu iç huzuruna ulaşır. Ama bu etik değerleri tek başına yaratabilmek, içinde yaşadığımız tüketim toplumunda çok kolay değildir. Mutluluğun başarıdan geçtiği, başarının en önemli kriterinin de ‘olmak’ değil, ‘sahip olmak’ olduğu ön kabulünü iliklerimize kadar işleyen günümüz düzenine içsel olarak karşı durabilmek oldukça zordur. Komşumuz cipe binerken küçük bir arabayla dolaşmaya devam etmek, kendimizi başarısız hissetmemize ve dolayısıyla mutsuz olmamıza neden olabiliyor maalesef.