Güncelleme Tarihi:
Modaya yeni bir bakış kazandıran ve bir kültürü baştan aşağı değiştiren Coco Chanel’in ardında bıraktığı miras her geçen gün daha da büyüdü.
20'nci yüzyılın en önemli 100 kişisinden biri olarak görülen Gabrielle Bonheur “Coco” Chanel, çağına aykırı duran kısa saçları, kırmızı ruju ve kendi doğrularından taviz vermeyen tavrıyla bir ikona dönüştü.
Adı Fransa’da “moda” kelimesiyle özdeşleşen Coco Chanel, ülkenin önemli simgelerinden biri olarak görülüyor.
Birinci Dünya Savaşı öncesine damgasını vuran ve kadınları “kısıtlayan” korse kullanımını tarihe karıştıran Chanel, gündelik şıklığı ön plana çıkaran sportif bir stil ile büyük ses getirdi. Standartları reddeden bir moda anlayışını düstur edinen Chanel, çağdaşlarından çok farklı bir kulvar çizdi.
Son olarak, Coco Chanel'in yaşamını ve moda mirasını konu alan "Moda Manifestosu" sergisi İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Victoria ve Albert Müzesi bünyesindeki Londra Enstitüsü Sainsbury Galerisi'nde açıldı.
PARİS’TEN SONRA SIRA LONDRA’DA
1 Ekim 2020'den 18 Temmuz 2021'e kadar Paris'teki moda müzesi Palais Galliera'da gösterilen "Moda Manifestosu", Londra'daki sergide ek 122 yeni kıyafetle meraklılarıyla buluşuyor.
Sergide Chanel'in günümüze ulaşan en eski tasarımı olan1916 yılından kalma yakalı bir bluzdan 1920'lerin günlük elbiselerine, 1960'ların "gece pijamalarından" 1971'deki son koleksiyonuna kadar pek çok eser sergileniyor.
Sergiyi görenler Chanel'in yaratıcılığından ve bir döneme yön veren tasarımcı ruhundan etkilenmemenin mümkün olmadığını söylüyor.
Peki ama kimdir Gabrielle Chanel?
TAKMA ADINI SÖYLEDİĞİ ŞARKIDAN ALDI
Gabrielle Chanel, 19 Ağustos 1883 tarihinde Fransa’nın Saumur şehrinde doğdu. Sokak satıcısı Albert Chanel ve Eugénie Jeanne Devolle’nin çocukları olarak dünyaya gelen Gabrielle Chanel, küçük yaşta annesini kaybedince babası tarafından 11 yaşındayken yetimhaneye bırakıldı.
Aubazine yetimhanesinde kaldığı 6 sene içinde dikiş dikmeyi öğrenen Chanel, terzi olarak çalışmaya ve La Rotonde kabaresinde şarkıcılık yapmaya başladı. Takma ismi olan ‘Coco’yu da söylediği şarkılardan biri olan Qui Qu’a Vu Coco?’dan aldı.
1905’te soylu bir aileden gelen Etienne Balsan ile tanıştı. Chanel, Balsan ailesinin şatosuna yerleştiğinde yeni kapılar yavaş yavaş kendisine açıldı. 1908 yılında Etienne Balsan’ın arkadaşı Arthur Edward “Boy” Capel’ın tavsiyesi üzerine bir şapka butiği açan Chanel, burada bir süre isim yaptıktan sonra hayatını değiştirecek bir adım atarak Paris’e taşındı.
Paris moda dünyasında yavaş yavaş isim yapmaya başlayan Chanel, 1910’da lisanslı şapka tasarımcısı oldu ve Paris 21 Rue Cambon’da Chanel Modes adını verdiği butiğini açtığını duyurdu. Bu tarihten sonra dünya çapında popülerleşti ve daha da önemlisi ürettikleriyle kültürel hayatı bütünüyle değiştirdi.
Kadınlara çizilmiş standart kalıplardan sıyrılarak, zamanında erkek kıyafeti olarak tanımlanan giysileri, kadınların vazgeçilmezi yapmayı başaran Chanel, günümüzde kullanılan birçok ürünün de yaratıcısıydı.
CHANEL'İN KARİYERİNİ BAŞLATAN GİYSİ
"Moda Manifestosu" sergisinin küratörü olan Oriole Cullen, CNN'e verdiği bir röportajda, "İlk parçaların çoğu 100 yıldan daha eski. Fakat günümüzde kullandığımız popüler ürünlerle aralarındaki bağları görmek gerçekten büyüleyici” ifadesini kullandı. 1916 yılından kalma parçanın önemine değinen Cullen, “Bu kreasyon Chanel'in moda kariyerini gerçekten başlatan giysidir. Çok sade, aerodinamik ve tabii ki ünlü ipek jarse kumaşından yapılmış bir çalışma” dedi.
CNN’in sorularını yanıtlayan "Coco Chanel" kitabının yazarı Justine Picardie, Chanel'in modada rahatlık ve hareket özgürlüğüne odaklanan bir öncü olduğunu belirtti. Chanel'in 1926'da Vogue dergisine kapak olan çalışmasının o dönemin dergilerinde “tüm dünyanın giyeceği elbise” olarak tanımladığını ifade eden Picardie, bu tasarımın 1920’lerle özdeşleşen "caz çağı”ndaki modern kadının, bağımsızlık, güç ve dayanıklılık imajının temelini oluşturduğunu söyledi.
Bu nedenle büyük bir merakla beklenen sergi, moda dünyasının çok daha ötesinde bir yankı uyandırdı. Victoria ve Albert Müzesi Müdürü Tristram Hunt, “Chanel'in 20'nci yüzyılın başlarında cinsiyet kalıplarını yıkması, yaşadığı çağda çok aykırı görünüyordu. Olağanüstü bir kadındı ve hayatı da serginin hikâyesinin bir parçasını oluşturuyor” açıklamasını yaptı.
MÜTEVAZI BAŞLANGIÇLARDAN GELDİ
Picardie, Chanel’in travmatik bir çocukluk geçirdiğini ve kendisini terk eden babasıyla karşılaşmadığını vurguladı. Fakat, Picardie’ye göre bu durum ünlü tasarımcının kaderini kendi ellerine almasına yardımcı oldu. Tasarımcının çocukken kaldığı manastırda rahibelerin siyah-beyaz renklerinden etkilendiğini belirten Picardie, Chanel’in çoğunlukla tek renkli olan kreasyonlarını buna bağladı.
Chanel’in oldukça ses getiren küçük siyah elbisesinin hayatının ilk büyük aşkı olan Arthur 'Boy' Capel'in 1919'un sonunda ölmesinin ardından yaşadığı yas ve üzüntü döneminde ortaya çıktığını söyleyen Picardie, ünlü tasarımcının sadece kendi duygularına değil, bizim duygularımıza da erişebilen tasarımcılardan biri olduğunu belirtti.
Picardie, “Aşk ve kaybetme duygusu karşısındaki güçlü durmaya çabalamak evrensel bir deneyimdir. Bence tasarımlarını ve aynı zamanda parfümlerini bu kadar ünlü, etkileyici, güçlü ve etkili kılan da bu duygusal zenginliktir” ifadesini kullandı.
DÜNYAYI KASIP KAVURAN PARFÜM
Chanel modacı olmanın çok ötesinde anlamlar da taşıyordu. Karakteri, kurnaz ve girişimci bir iş kadını olması onun cazibesini daha da artıran faktörler arasındaydı. İlk butiğini 1910'da Paris'te Rue Cambon'da açan Chanel, hemen ardından Deauville ve Biarritz gibi dönemin ünlü ve “elit” tatil beldelerinde de butikler açmaya başladı.
Bu girişimlerin yarattığı başarıyı dönemsel kreasyonlar takip etti. Büyümek ve dev bir işletme kurmak fikri başarılı modacının zihninden bir an olsun çıkmıyordu. Takvimler 1921 yılını gösterdiğinde daha önce hiçbir moda evinin yapmadığı bir şeyle moda severlerin karşısına çıktı. İleride "dünyanın en çok satan kokusu" unvanını alacak olan No:5 parfümünü piyasaya sürdü.
Chanel’in yarattığı etki her geçen gün büyüyordu. 1950’lerin ikonik figürü Marilyn Monroe'nun, gazetecilerin "Yatarken ne giyiyorsunuz?" sorusuna "Chanel No: 5” yanıtını vermesi markanın etkisini gözler önüne seriyordu.
Chanel markasının tanınırlığında hiç de azımsanmayacak önemi bulunan parfümler, makyaj ve cilt bakım ürünleri serginin “Görünmez Aksesuarlar” bölümünde yer alıyor. Markanın vizyonunu yansıtan reklam kampanyaları da serginin bir parçası. 1960'larda aktör Jeanne Moreau tarafından Cannes Film Festivali'nde giyilen şık takımdan, döneme damga vuran Chanel renklerine pek çok unsur da sergide boy gösteriyor.
CHURCHILL'İN İLGİNÇ NOTU
Ünlü tasarımcının ilişkileri ve arkadaş çevresi de sergide yer buluyor. Örneğin Chanel, Westminster Dükü Hugh Grosvenor ile sevgili olduğu dönemde Dük'ün arkadaşı olan Winston Churchill’in İskoçya'daki Sutherland Malikanesi'nde misafir olmuştu. Churchill'in bu misafirlik sırasında Chanel hakkında kaleme aldığı, “Sabahtan akşama kadar balık tutuyor. Sadece iki ay içinde 50 somon yakaladı” notu da sergideki parçalardan biri oldu.
Serginin küratörü Oriole Cullen, “Bu notun gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Chanel’in tasarımlarının hareket serbestliği vermesi ve katıldığı aktiviteleri engellememesi adına oldukça güzel bir örnek” ifadesini kullandı.
"Aristokrat bir ailenin oğlu olan ve at eğitmenliği yapan sevgilisi Etienne Balsan ile yaşarken at binmeye başlayan Chanel, rahat edebilmek için kendine özel pantolonlar tasarlamıştı” diyen Cullen, “Westminster Dükü'yle birlikte de atıcılığa ve balıkçılığa başlıyor. Dolayısıyla, bunlara uygun gardıropları, kadifeleri, tüvitleri ve örme süveterleri geliştirmeye başladığı bir dönem açılıyor” ifadesini kullandı.
NAZİ İŞ BİRLİKÇİSİ MİYDİ, YOKSA FRANSIZ DİRENİŞÇİSİ Mİ?
Chanel'le ilgili en tartışmalı konu olan Nazilerle ilişkisi de 1940’lı yılların kreasyonları bağlamında sergide tartışmaya açılıyor.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Paris’te kalıp çalışmalarına devam eden Chanel’e, İkinci Dünya Savaşı hiç de iyi davranmadı.
Chanel'in hayatına ilişkin uzun yıllardır tartışılan konulardan biri Alman elçilik görevlisi Hans Günther von Dincklage ve SS-Tümgenerali Walter Friedrich Schellenberg ile kurduğu ilişkiydi. Bu ilişki nedeniyle Temmuz 1941’de Nazi yetkilileri Chanel'i güvenilir bir kaynak olarak kaydetmişti.
Ancak yakın zamanda açığa çıkan ve ve sergide de yer verilen belgeler, Chanel'in 1943 yılında Fransız Direnişi'ne bilgi taşıyan bir casus olduğunu gösterdi.
Picardie, “Coco Chanel” biyografisinde de yer verdiği olayla ilgili, “Chanel hakkında çok fazla efsane var. Onu hiçbir zaman bir Nazi destekçisi olarak görmedim, bu yüzden aslında Fransız Direnişi'nin bir üyesi olduğunu gösteren bu belge ortaya çıktığında, benim için bulmacanın son parçası tamamlanmış oldu” dedi.
“Çoğu zaman insanlar modanın sadece yüzeyine bakıyor” diyen Picardie, modanın derinliklerini keşfetmeden güzelliğin gerçek anlamının farkına varılamayacağını da belirtti ve ekledi: “Chanel gibi bir modacının hayat hikâyesi asla tasarımlarıyla sınırlı değildir.”
CNN'de yayımlanan "Coco Chanel’s fashion legacy lives on. A new exhibition examines why" başlıklı yazıdan derlenmiştir.