Güncelleme Tarihi:
Barış Bebek
BİR TANE DE OLSA BACAĞI OLSUN İSTERDİM
“Babam köyde korucuydu. Görevi sırasında mayına basıp iki bacağını da kaybetti. Bize annem baktı. Yaptığım bu bebekte bir bacak var. Çünkü ben öyle hayal ettim. Babamın bir tane de olsa bacağı olsun çok isterdim... Ve annem, o babamın arkasında duruyor. Hayatta gördüğüm en fedakar insandı.”
KIZ DOĞURDUKÇA DAYAK YEDİM
Beni çok ufak yaşta evlendirdiler. Daha 14’ümdeydim. Sonra hamile kaldım. Sonra bir daha, bir kez daha... Hep kızım oldu. Her kız doğurduğumda şiddet gördüm, aşağılandım. Eşimin ailesi “Bunda iş yok” deyip üzerime kuma getirmeye kalkıştı. Beşinci bebeğime hamileydim. Ve artık teknoloji gelişmiş, bebeğin cinsiyeti anlaşılır olmuştu. Yine kız olacağını duyan kocam beni yerlere atarak dövdü. Neyse ki bebeğimi kaybetmedim. Çok çile çektim, şimdi kızlarım büyüdü. Kocamla aynı evde yabancı gibiyiz. Kızlarım her şeyim. Oğlum olsa bu kadar destek olmazdı. Babalarının ne yaptığını biliyorlar ve beni koruyorlar.
ELİMDEKİ ZİNCİRLERİ OKULU BİTİRİNCE KIRIP ATACAĞIM
Biz 7 kardeşiz. Beşimiz kızız. Hiçbirimiz okumadık. Zaten kız çocuklarını okutmamak burada bir gelenektir. Okuyamamamın nedeni annem ya da babam değil, amcamdı. Ama inat ettim. Tüm itirazlara rağmen dışarıdan okudum. 22 yaşındayım, liseye kadar geldim. Ben Necla Bebek, ellerim zincirli. Onları okulumu bitirdiğimde kırıp atacağım. Aileler bizi insandan saymıyor. Erkekleri kendi elleriyle dersaneye götürüyor, biz nasılsa evleneceğiz diye önemsemiyorlar. Ama ben azmettim, başaracağım.
YIRTMACI BÜYÜK, KOLLARI AÇIK!
17 yaşındaydım. Bir arkadaşımla yürürken adamın biri peşimize takıldı. Arkadaşımın üzerine gelmeye başladı, ben de onu korumak için araya girdim. Üzerime saldırdı, boğazımı sıktı. O gün güzelliğin aslında kötü bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Bir gün arkadaşım şarkıcı Bergen’in hikâyesini anlattı. Güzelliğinden ötürü sevgilisinin yüzüne kezzap attığını duyduğumda kendimle özdeşleştirdim. Bu bebeğe ‘Bergen’ adını koydum. Bergen hayatımı değiştirdi. Ona hayat verince yaşadıklarımın üstesinden geldim. Elbisesini dikerken yırtmacını büyük, kollarını açık yaptım. Bunu bir zafer olarak gördüm.
ÖLMEDİĞİM İÇİN BENİ DÖVDÜ
28 yaşında bekardım. Ailem evlenmem için baskı yapıyordu. Sonunda evlendim. İki çocuğumuz oldu, eşim çalışmıyordu. Boşanmak istedim, boşanamadım. Eşimin kumar parasını bile cebine koymak zorunda kaldım. 40 yaşında göğüs kanseri oldum ama onu yendim. Meğer eşim ölmemi istiyormuş. Başka evlilik planları yapmış bile. Ölmeyeceğimi öğrendiğinde feci şekilde dayak yedim.
KIRMIZI GİYMEK YASAK
Çocukken en sevdiğim renk olan kırmızıyı giyer, kırmızı takılar takardım. 14 yaşıma geldiğimde ailem kırmızı giymeyi, kırmızı ruju, kırmızı takıyı yasakladı. 18 yaşında evlendiğimde kırmızı giyebilecektim, en azından öyle umuyordum. Ancak eşim de dikkat çekmeyeyim diye izin vermedi. Kırmızı elbise benim umutlarımı yansıtıyor ve hayatımın en güzel çocukluk günlerini hatırlatıyor.
HER GÜN ACI ÇEKTİM
13 Yaşında ailemin zoruyla okuldan alındım, imam nikahıyla evlendirildim. Kocamdan devamlı şiddet gördüm. Boşanmayı düşündüm ama ailem ancak çocuklarımı kocama bırakırsam eve dönebileceğimi söyledi. Üç çocuğum vardı, bırakıp gidemedim, her gün acı çektim. Kendimi asla özgür hissetmedim, bu bebek sayesinde beni kocama bağlayan o görünmeyen zincirleri görünür kıldım.
SÜPÜRGE ETTİĞİMİZ SAÇLAR BİZİ BOĞUYOR
Evlendiğim günden beri eşim çalışmıyor. Evlere temizliğe giderek geçimimizi sağlıyorum. İki çocuğumuz var. Yılların verdiği yorgunlukla olduğumdan daha yaşlı görünüyorum. Doğumlar nedeniyle de kilo aldım. Eşim benimle sürekli alay ediyor, aşağılıyor. Evlere temizliğe gittiğimde yalnız olmadığımı gördüm, pek çok kilolu kadın bunu yaşıyor. Kadınlar aileleri için saçlarını süpürge ediyor fakat yine o saçlar onları boğuyor.
BEBEK YAPTILAR VE YAŞADIKLARINI PAYLAŞTILAR
Sabancı Vakfı, Mardin’de pek çok proje yürüttü, kız yurdu kurdu, hatta müze açıp, şehrin çehresini değiştirdi. Bu projeyi seve seve hibe programına dahil ettiklerini söyleyen Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan, kendine güveni gelen, farkındalığı artan ve hayaller kurmaya başlayan her kadın kadar heyecanlıydı: Hedefimiz, projeye katılan 160 kadının bilgilenmesi, ihtiyaç duyanlara danışmanlık verilmesi ve istekli olan kadınların bebek yaparak yaşadıkları şiddeti diğer kadınlarla paylaşmalarıydı. Amacımıza ulaştık.”
EŞİM DEVRİMCİYDİ, BENİ ÇALIŞTIRMADI
Mardin Ortak Kadınlar İşbirliği Derneği Başkanı Hülya Aydın, Mardin’in sayılı ailelerinden birinin kızı. Üniversite mezunu. Devrimci birine âşık olup, evleniyor. Ama kocası onun çalışmasını engelliyor, ailesiyle de sağcı oldukları için görüştürmüyor. Sonra da intihar edip, ölüyor. Dört yaşındaki kızıyla mücadeleye başlıyor. Ve bir kadın merkezi açıyor: “Burada kadınlara haklarını öğretiyoruz. Bu kadınların hiçbiri sevgiyi tanımıyor. Proje kapsamında 160 kişiye eğitim verdik, 140’a yakın bebek yaptık. Sonuçtan çok memnunuz.”
GEÇMİŞTEKİ, ŞİMDİKİ VE GELECEKTEKİ 'BEN'...
Psikolog Nalin Aydın Kılıç, kadınların bu bebekleri yaparken içselleştiremedikleri durumların gün yüzüne çıktığını söylüyor: “Bebekler sayesinde yapılan grup psikoterapilerinde kadına yönelik şiddetin yalnızca kendi hayatlarında olmadığını fark ettiler. En şaşırtan yönü, yapımcıları farklı olsa da, hikâyeler benzerlik gösteriyor ve üç ana grup altında toplanıyor. Geçmişteki ‘ben’, şimdiki ‘ben’, olmak istedikleri ‘ben’.... Zaman algısı, aslında bir anı bir başka anla kıyaslama yöntemidir. Kadınlar, bu yöntemi başarıyla kullandılar.”