Güncelleme Tarihi:
◊ 19 yıl sonra tiyatroya döndünüz. Neden bu kadar uzun süre tiyatro yapmadınız?
- Tiyatro sürekli vardı hayatımda ama sadece yönetmenlik yaptım. Gönüllü işlerde çok çalıştım, burslu okuttuğum çocuklarımın işlerinde çalıştım. Benim anladığım disiplinde ve azimde tiyatro yapmak için gerçekten boş alanının olması gerekiyor. Dizi setiyle birlikte bunu yapmak zordu. Eski bir işkoliğim. Kendimi tedavi ettiğimi düşünüyorum çok şükür. Bununla birlikte tiyatro gerçekten başka bir emek, disiplin, sabır ve konsantrasyon gerektiriyor. Hele ki böyle tek kişilik oyun gibi 2 saat sahnede olacağın performanslarda hem fiziksel, hem zihinsel hem de ruhsal olarak full konsantre olman gerekiyor. Ben 19 sene içinde bazen 2 sinema filmi bir dizi, bazen 2 dizi bir oyun rejisi gibi çalıştığım için öyle bir fırsatım olmadı. Çok da heyecanlanacağım bir text de gelmedi. En sonunda kendi derdimizi anlatalım deyip oturdum yazmaya.
◊ Bu oyun nasıl çıktı ortaya? Kafanızda ne zamandır böyle bir fikir vardı?
- Ben 3 sene önce TED konuşmalarında “âşık ol, inan ve dönüş” başlıklı bir konuşma yaptım YouTube’da. O bayağı izlenmiş. Bir gün öğrencilerim aradı “hocam Tiktok’tasınız” dediler. “Tiktok’ta ne işim var çocuklar” dedim. Orada hayat dersleri üzerinden anlattığım aktarım vardı. Onlardan birinde şöyle dedim: Kurbağayı öptüğünde sadece bir kurbağa öpmüş oluyorsun. O prense dönüşmüyor, zorlama. Bu sözlerim viral olmuş. Onun üzerine düşünmeye başladım. Bu sene meslekte 30’uncu yılım. Ve ben konservatuvar birinci sınıftan itibaren de asistanlıkta hocalık yapmaya başladım. Yani eğitmen olarak da 30’uncu senem. O benim bu hayatta en zevk aldığım rollerimden biri. Dolayısıyla sürekli yeni gelen jenerasyonla o öğretmenlik hocalık ilişkisinde bir yerden sonra aile gibi oluyorsun. Onların aşk hikâyeleri, kendi hemşireler takımımın aşk hikâyeleri. Bir de kendi özel hayatımızdan mütevellit...
◊ Bu 25 karakterin hepsi gerçek yaşanmışlıklardan çıktı yani...
- İsim vermiyoruz ama hepsi gerçek. Onlardan yola çıkarak erkek tipolojilerini anlatıyoruz. Hangi kurbağa ne şekilde geliyor hayatına, ne yaşatıyor sana, sonuç ne oluyor, sen bundan nasıl kurtulursun gibi komikli şakalı bir text oluşmaya başladı. Mitolojik bir yerden başlıyor hikâye çünkü günümüzde bu coğrafyada zaten kadın olmak bir mesele. Hele ki tek başına yaşıyorsan... Evliyken iki katı çünkü artı koca ve çocuk var. Boşanmışsan başka bir hal var. Yani tektaşını kendi alan kadınların bu hayatta nasıl ayakta kaldığı ama kurbağalarla sınavının ne olduğu üzerine çıktı oyun.
◊ 25 farklı karakteri yazıya dökmesi ne kadar zamanınızı aldı?
- 1.5 ay sürdü yazımı. Konsantre olup odaklandığımda hızlı yazıyorum. Prova süresi yoğundu. 3.5 ay boyunca günde 6 saat, 16 pont topuklu ayakkabı üstünde öyle bir prova sürecinden geçtik. Yönetmenimiz Cenk Tunalı Tiyatro Kılçık’ın sahibi, 23 senelik dostum. Kılçık ekibinden Umut Demirkır şakalar ve espriler konusunda destek oldu. Pınar Ataer muazzam bir iş çıkardı. Topuklu ayakkabıyla Beyonce gibi iki saat performans, bunun içinde 25 karakter, dans ve şarkı var. Herkes bunu nasıl başarıyorsun diyor, bütün alkışları Pınar Ataer’e yönlendiriyorum. Koreografi konusunda muazzam bir iş çıkardı. Şu da çok kıymetliydi benim için; set sinema başka bir alan. Bununla birlikte tiyatroyu ben safkan aşk diye adlandırıyorum.
◊ Bu tempoya nasıl dayanıyorsunuz peki, özel bir beslenme düzeni filan oluşturdunuz mu?
- Son 4 aydır gerçekten Ronaldo oldum. Bayağı milli maça çıkar gibi protein barlar, aminoasitler, badem sütleri böyle ciddi bir beslenme düzeni oluşturdum.
◊ 19 Mayıs’taki prömiyer nasıl geçti?
- Müthişti. Gelen bütün seyircilerimize sonsuz teşekkürler. Seyirciyi zor çıkardık salondan, alkışlar bitmedi. Dışarı çıktık yine alkış kıyamet. 1.5 saat boyunca dışarıda kimse gitmedi. Senin kurbağan hangisi, benimki hangisi diye konuştular. Bununla birlikte şunu çok önemsiyorum ben; 19 sene sonra sahneye çıkıp böyle bir şey yapabiliyorsam, hayalimi gerçekleştiriyorsam, herkes de inandığı şeyi çabalarsa yapabilir. Oyunu izledikten sonra cesaretlenen kadınlar olduğunu öğreniyorum. Buna vesile oldukça oyun, o alkıştan daha fazla tatmin oluyorum.
◊ Oyunda canlandırdığınız kurbağalardan sizi en çok etkileyen hangisi?
- Bad boy (kötü çocuk) kurbağa.
◊ Peki ya en nefret ettiğiniz?
- Narsist herhalde. Narsist kurbağaya çok tahammülüm yok. Bad boyların özgüvenli hali havalı bir durum. Ama onlar da düzen kurmakta başarısızlar.
◊ Aşkta tutkuyu seviyorsunuz o zaman...
- Tutku olmazsa, kalp çarpmıyorsa olmuyor. Aşkta tutku çok kıymetli. Kadın erkek ilişkisinde çekim yoksa uzun vadeli bir şey olacağına çok inanmıyorum ben. Bununla birlikte sanıyorum asıl mesele gönül meselesi.
◊ Kendinizi bu kurbağaların yerine koyduğunuzda siz hangi kurbağaya benzeyen sevgilisiniz?
- Oyunda kendimi ciddi deşifre ediyorum. Ben dış dünyada ejderhaların anası ve atası Lilith’im. 30 sene tek tabanca dağları deldik bir başımıza. Çok şükür bununla birlikte âşık olduğumda ben de her Lilith gibi bir Havva’ya dönüşüyorum. Mesele zaten burayı görüp farkındalıkla ikisini dengeleme meselesi. Kadınların ben bu noktada gerçekten ikisi arasında gidip geldiğini düşünüyorum. Çünkü bir kadın tek bir sistemden gitmiyor. Biz daha dijitaliz. Çoklu işletme sistemimiz var bizim. Bukalemun gibiyiz. Ortama uyum sağlayabildiğimiz için zaten hayatta kalmayı çok iyi beceriyoruz. O çok kadınsal bir özellik o yüzden erkeklere göre daha çok değişip dönüşebiliyoruz.
◊ Oyunda kadın erkek ilişkilerini geçmişten bugüne ele alıyorsunuz. Siz nasıl buluyorsunuz şimdiki aşkları?
- Bence biraz kafa karışıklığı, biraz hızlı tüketim var. Özellikle metropollerde insanların derinleşmeye vakitlerinin kalmadığını düşünüyorum. Çünkü bir insanı tanımak, bilmek anlamak zaman gerektiren bir şey. Dolayısıyla o yüzden insanların daha sığ ilişkiler yaşadığını gözlemliyorum.
MAHMUT HOCA GİBİ BİR EĞİTMENİM
◊ Yeni bir oyun yazsanız konusu ne olurdu?
- Bir hikâye var yazmayı düşündüğüm. Yine aşkla, ilişkilerle ilgili. 10 senelik bir ilişkinin hesaplaşma gecesi diyebileceğim bir şey. Biraz sert bir hikâye çünkü sevgi bizim hem cennetimiz, hem cehennemimiz. Oranın cennet halinin de cehennem halinin de açılımı olacak bir senaryo var kafamda.
◊ Eğitmen Yeşim olarak nasıl bir karaktersiniz?
- Mütevazı olmadığım tek konu hocalığım. Sertim ama sabırlıyım. Mahmut Hoca durumum var benim, o sıkı disiplin var.
KİLO ALMAM GEREKEN BİR ROL GELİRSE:
ÇOK TEŞEKKÜRLER BEN O GOLÜ ATTIM!
◊ Rolünüz için aldığınız kilolarla bir dönem gündeme geldiniz, sonra da o kilolardan kurtuluşunuzla konuşuldunuz. Şimdi karşımda sanki o kiloları hiç almamışsınız gibi fit ve güzel bir kadın görüyorum. Bunun sırrı nedir?
- Çok dikkat ediyorum, bir kere organik besleniyorum. Uykuma çok özen gösteriyorum. Uygun takviyeleri yapıyorum. 6 ayda bir muhakkak kan tahlili yaptırıyorum. Kadınlara da seslenmek istiyorum, 30 yaşından sonra lütfen 6 ayda bir kan tahlili yaptırın. Özellikle şehir hayatında her zaman organik beslenemeyebiliyoruz. O takviyelerle kanı düzelttiğinde vücut değerlerin başka bir şey oluyor. Bunlarla birlikte doğru su içmenin önemi, doğru uykunun önemi, egzersiz ve spor da bu işin çok önemli parçaları. Bir yandan yoga yapıyorum, güzel havalarda bisiklet sürüyorum. En sevdiğim spor bisiklet. Yüzmeyi, doğayı çok seviyorum. Fabrika ayarlarına uygun yaşama gayretindeyim.
◊ Peki yeniden kilo almanızı gerektirecek bir rol gelse ne yaparsınız?
- Çok teşekkürler, ben attım o golü röveşatadan bir kere. Bir de ben bu yaşa kadar karakter oyuncusu olarak 30 sene çeşit çeşit karakterler canlandırdım. Benim jenerasyonumda tam tersine XS beden olup bu halde gözüken kadın oyuncu çok sık rastlanır olmuyor. Dolayısıyla şimdiki marifet de bu yaştan sonra bu kiloyu korumak. Yoksa en güzel yaşlarımızda 110 kiloya çıkıp 3 sezon oynadık.
İlişkiler anlamında sakin ve dingin dönemdeyim
◊ Aşkta en iyi ve en kötü yönleriniz neler?
- Ben uzun yıllar özel hayatımı geri palana koydum. Benim için önce ailem, sonra işim sonra ilişkilerim geldi. Bu hem hayat şartlarından hem kendi seçimimden ötürü böyleymiş. Şimdi ne eskisi kadar işkoliğim ne eskisi kadar aileme bağımlıyım. İlişkilere yansıması da o anlamda benim açımdan daha rahat oldu. Çünkü o tempoda yaşadığımda benim şartlarıma uymayan hiç kimseye ikinci fırsatı vermiyordum. Şimdi daha anlayışlıyım. Daha sakin ve dingin dönemimdeyim ilişkiler anlamında.
◊ Şu an hayatınızda biri var mı?
- Şu an yok. Gelen teklifleri değerlendiriyoruz diyelim. Benim çay içmeye karar vermem bile 6 ay alıyor.
◊ Aşkta çok seçicisiniz o zaman...
- Hayatta zengin olduğumu düşündüğüm tek konu gönlüm. Onun kıymetini de biliyorum. O yüzden hak edişe bakıyoruz. O hak ediş iki iltifatla, ufak tefek numaralarla olmaz, bize gerçekten gönül gerek. Onu da kişinin hayatın içinde ürettikleriyle tartmak gerekiyor. Yoksa kaşa göze bakarsak onlardan çok var. Onlar bizde çalışmıyor.