Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta foto muhabiri arkadaşım Murat Şaka ile Ankara’ya doğru yola çıktık. Üç gün boyunca eroin, kokain, bonzai bağımlısı 10 kişiyle ‘Uyuşturucu Madde Bağımlılıkları ve Alkolizmle Mücadele Federasyonu’nun ‘Bağımlı Beslenme ve Barınma Merkezi’nde kalacak, bağımlıların hayatlarına girecek, onların kurtulma mücadelelerine tanık olacaktık. Ümitköy’deki merkeze gittik. İçeride yaşları 18-39 arasında değişen 10 erkek vardı. Kimi yemek yapıyor, kimi bornozuyla saunadan çıkmış duşa giriyor, kimi namaz kılıyor, kimi televizyon seyrediyor, kimi oyun oynuyordu.
İlk saatler, tedirginlikten kaynaklı kaçamak bakışlarla geçti. Sonra bizim için hazırladıkları sofrada yemeğe oturunca yavaş yavaş açılmaya başladılar. Hemen hepsi çok küçük yaşta, neredeyse ilkokulda başlamıştı uyuşturucuya. Hiçbiri dertten değil özenti, meraktan... Biraz da büyüdükleri ortamdan sebeplenmişlerdi. Maddeyi ilk kullandıkları anları anlatırken Freudyen laflar ettiler, hayatlarını mahveden şeyi allı pullu laflarla betimleyip durdular. Stanley Edgar Hyman’ın yazdığı gibi ‘Uçan Halı’ hikâyeleri bile dinledim. Köpeğine extacy verip, ölümüne neden olanı da gördüm, papağanına bonzai üfleyip uyutanı da...
Sonra uzaklara daldı gözleri, lanetler okudular başladıkları güne, onlara ilk uyuşturucuyu verenlere... Bir gün önce gelen 18 yaşındaki bir gencin bonzai krizine, kapının önünde nasıl tir tir titrediğine şahit oldum. Sevdiklerine çektirdikleri için vicdan azabı duyanlar yanımda hıçkıra hıçkıra ağladılar. Hemen hepsi suçluydu. Sadece uyuşturucu kullanmak değil, satmışlardı da. Ailelerinin, tanımadıklarının eşyalarını, paralarını çalmışlar, arkadaşlarını uyuşturucuya alıştırmışlardı. Çocukları, eşleri, aileleri var. Yaşadıkları ve yaşattıkları cehennemden çıkmak, şeytanlarından kurtulmak, sevdiklerine koşmak, çocuklarının bugüne kadar duymadıkları kokularını duymak istiyorlar. Ve birazdan okuyacağınız hayatı unutmak, yenisine başlamak... İşte ibret dolu gencecik hayatlar...
MEHMET CAN CAĞŞIRLI (24)
Öleni bırakır gidersin, uyuşturucuya kulluk edersin
Adana’da yaşıyorum. Her şey dokuz sene önce başladı. Vanlı bir arkadaşım vardı. Eroinin safı evlerine geliyordu, babası yapıyor, Adana piyasasına sürüyordu. Biz de öyle başladık. Zaten eroin Adana’da peynir ekmek gibi... Daha önce esrar ve hap içiyordum. Terörle mücadele polisi vardı Doğulu. Babası alıp malları inceliyormuş evinde. Bize bir gün sigara getirdi, “Abi evde başka bir şeyler de var” dedi. “Ne var” dedik, toz getirdi, biz iyice alıştık. Çizikten folyoya, folyodan iğneye... Her türlü suçu işledim. Hırsızlık, gasp... Çaldığım malları bebek arabasına koyuyordum çakılmasın diye, bir gün yakalandım. Denetimli serbestlikten faydalandım. Zaten bizim mahallede herkes esrar kullanırdı. Şu bir gerçek, madde kullanan kişinin kendisiyle değil şeytanıyla konuşursunuz. Dostluk yoktur, madde arkadaşlığı vardır. Beş kişinin olduğu yerde bir kişi ölür, onu orada bırakır gidersin. Uyuşturucuya kulluk edersin. 15 gündür buradayım. Eniştem beni çok seviyor, kurtulmamı istiyor. Elimden geleni yapıyorum. İlk geldiğim günlerde çok yoksunluk çektim, şimdi iyiyim.
R.H. (28)
Kokain için uyuşturucu kuryeliği yaptım
Ankara’da doğdum. 6 yaşına kadar babamı görmedim, yurtdışında çalışıyordu. Zor yaşıyorduk. Ablamla ikimiz bir yumurtayı ikiye bölüp yiyorduk. Babam gelince İstanbul’a taşındık. 13-14 yaşına kadar her şey normaldi. Sadece fazla hırslıydım, zengin olmak istiyordum. 15 yaşında arkadaş ortamında esrar kullandım. 10 sene sürdü. Sonra extacy... Tabii benim ailem fakirdi, para bulmam gerekiyordu. Önce araba kaçakçılığıyla ilgili evrak taşıma işi yaptım. Sonra kuryeliği şehirler arası kokain taşımaya kadar götürdüm. Kazandığım parayla dükkân, araba, ev aldım. 20 yaşında 1 trilyonluk servetim vardı. Ailem hepsinden habersiz, Eskişehir’de üniversite okuduğumu zannediyordu. Altı-yedi yıl önce bir akşam arkadaşlarla Reina’ya gittik. Orada tanıştığımız kadınlarla Üsküdar’da bir villaya kapandık. Bir bayan arkadaş toz kokain denetti bana. Hoşuma gitti. Ertesi gün nasıl tekrar temin ederim diye kendisini aradım. Deli gibi kokain içiyordum. Amsterdam’a gidip partiliyorduk. Para tükendi. Önce dükkânımı sattım, sonra araba ve evi. Babamın kredi kartını, annemin bileziğini çalmaya başladım. Sonra askerlik...
Krediyle kokain
Konya’da askeriyeye girerken yanımda 2 bin TL’lik kokain vardı. Meğer içerisi kaynıyormuş. Askerden döndükten sonra annemler Ankara’ya taşınmıştı. İlk altı-yedi ay para bulamadığım için kokain içemedim, esrarla yetindim. Dönüp bir GSM şirketinde işe girdim. Fena para kazanmıyordum. Tabii parayı bulunca tekrar kokaine başladım. Geçen Ağustos’ta sevdiğim kızla evlendim. Evlenmeden bir ay önce yine bıraktım, sadece iki ay sürdü. Sonra düğünde takılan takıları çaktırmadan bir bir satmaya başladım. Kredi çekip kokain alıyordum. Gece yarıları eşimi yatakta bırakıp madde peşinde koşuyordum. Yanıma eli yüzü düzgün bayan arkadaş alıyor, elimdeki çantayı Eskişehir gibi üniversite kapasitesi yüksek yerlere götürüyordum. Artık işin içinden çıkamıyordum. Tek aşkım oydu. Ama kendimden de nefret ediyordum. Babamla araba almıştık, araba benim üstümeydi, gittim onu da sattım. O parayla eşimin bileziklerini yerine koyacak, küçük bir iş kuracaktım. Nerdeee... Parasını aldım, taksiye bindim, doğru torbacının yanına...
İntihar edecektim...
En son buraya gelmeden üç gün önce annemin bir miktar parası olduğunu öğrendim. Evi talan ettim, kriz halindeydim, buldum. Kokaini alacak, içecek ve evdeki silahla intihar edecektim. Hepsini yaptım, tetiği çekerken içeri eşim girdi. Ortalık karıştı. “Ne istiyorsanız yapacağım” dedim. Buraya geldim. Şimdi yaptığım her şey için vicdan azabı çekiyorum. İki gün öncesine kadar her gün ağladım. Anneme de eşime de söz verdim, buradan aslanlar gibi çıkacağım.
H.Z. (28)
İstanbul’a götürüp ‘iyi mi kötü mü’ diye eroin denetiyorlardı
Çorumluyum. İlkokul birinci sınıfa kadar köydeydik, sonra Ankara’ya geldik. Buradaki arkadaşlar farklıydı. Onlara uyum sağlamaya çalıştım. Sonra samimi olduk. Sigara içmeye dokuz yaşında başladım. Üç ay sonra alkol geldi. Lise bitince çalışmaya başladım. Kızılay’da işportacılık yapıyordum. Bir-iki abi vardı, görüyordum, çalışırlarken ortadan kaybolup geliyorlar, bir değişik oluyorlardı. “Ne içiyorsunuz?” diye sordum, esrarı gösterdiler. Ben de denedim. Sonra başladım, bir buçuk sene içtim. Esrar tezgâhında extacy de vardı. İlk başlarda cesaret edemedim, sonra alıştım. 2008’de askere gitmeden önce burada bir parkta beş-altı arkadaş içerken narkotik baskın yaptı. Korktum, bir ay sonra askere gittim. Askerde hiç içmedim. Döndüğümde, bir işe girdim. Güzel para kazanınca yine esrara koştum. Sonra yine extacy, yine alkol... Bir gün mahalledeki arkadaşlar eroini denettiler. Bir hafta her gün içip bıraktım, hemen hastalandım. Eroin içmediğim için olduğunu söylediler. İçtim, düzeldim. Ben artık bir bağımlıydım.
Ben satmasam başkası satar
İlk başlarda bir-iki paket içiyordum, sonra gram almaya başladım. Arkadaşlar önce verir, sonra alırlar. Bayanlar fuhuş yaparak daha kolay buluyorlar uyuşturucuyu ama inanın imkânımız olsa belki de yapardık. Satacak her şeyimizi sattık çünkü. Hırsızlık yapmaya kendi evinden başlıyorsun. O yüzden dışarıda rahatlıkla sürdürebiliyorsun. Baronların kendisi sigara bile içmez. Çoğu hacca gitmiş adamlar, “İçmesinler. Ben satmasam, başkası satar” diyorlar. Bizi İstanbul’a götürüp eroin iyi mi kötü mü diye denetiyorlar, cebimize de kıyak olarak 20-30 gram koyuyorlardı. Deney faresi gibiydik. 21 gündür buradayım. Şu an gelecek için bir şey söyleyemiyorum, sadece kurtulmayı düşünüyorum. Ama mutluyum ki yeniden rüya görmeye ve o rüyaları hatırlamaya başladım.
YAKUP ÇAKIR (22)
Karısını torbacıya bırakanı gördüm
14 yaşındaydım. Ankara Doğantepe’de büyüdüm. Büyüdüğüm mahallede hemen herkes kullanıyordu. Ortaokula gidiyordum, sürekli evden kaçıyordum. Zaten lisede terk ettim. Bir mesleğim yoktu, hangi işe girsem kısa süre çalışıp çıkıyordum. Boşluktaydım, kimseyle konuşabilen biri değildim, içekapanıktım. Esrara başladım. Üç-dört sene kullandım. Yetmedi. İçtikçe başka şeyler denemek istiyordum. Extacy’ye döndüm. Onlar da yetmeyince eroine başladım.
Öleceğimi sandım
Dört sene kullandım. Her şeyini, pisliğini de, krizini de bilerek başladım. Param yoktu ve madde almak için para kazanmam gerekiyordu. Normal bir işte çalışamayacağım için torbacı oldum. Kendi eroinimi temin edebilecek parayı kazanabilmek için arkadaşlarımı da eroine alıştırdım. Öyle bir şey ki maddeyi bulmak için karısını torbacılara rehin bırakanları gördüm. Şeytan seni çok yokluyor. Ailemin tatil için biriktirdiği parayı çaldım. Babam telefon alıp satıyordu, onun telefonlarını çalıp sattım. Benim hep borcum vardı. Askere gittim, bir arkadaşımın babası Diyarbakır’dan eroin getiriyordu ona. Zaten adamın kendisi de satıcıydı. Oğlunun içtiğini de biliyordu. Kimse önemli değil, çocuğuna bile içirebiliyorsun. Kız kardeşini uyuşturucuya alıştırıp, onu torbacılara verip, karşılığında mal alanları gördüm. Bir zaman geldi, uyuşturucuyu o kadar abarttım ki, öleceğimi sandım. Başka hiçbir şey düşünemiyordum.
Utanç ve gurur
İntihar etmeyi düşünecek noktaya gelmiştim ki, aileme açıldım, “Kurtulmak istiyorum” dedim. Burayı buldular, altı aydır temizim. Yakında sertifikamı alacağım. Artık başka bağımlıları kurtarmaya çalışıyorum. Bu işe kendimi adadım. Eskiden utanç duyuyordum, şimdi yardım edebileceğim için kendimle gurur duyuyorum.
A.Y. (18)
Marketlerden çocuk maması çalıp karşılığında eroin alıyorduk
Konya’da yaşıyorum. Ortaokul yıllarında müdüre bıçak çektim, okuldan atıldım. Başka okula geçtim, orada bir arkadaş ortamı oldu. Önce esrara başladım. 14-15 yaşında arkadaşın biri hap getirmiş, merak ettim, denedim. Zaten beynim uyuşmuş. Zamanla altı-yedi hapa çıkardım. Bize eroini extacy ile verdiler, şimdikilere bonzai ile veriyorlar. Babam öldü, annem farkında ama konduramıyor. Bir gün arkadaşlarımdan biri karşımda eroin içiyor. O arada okulu da bıraktım. Tornacılık yapıyorum. “Oğlum onlar pislik. Gel sen bundan iç” dedi. Kendisi parayı karşılayamadığı için illa karşısındaki birine aşı verecek, bizim üzerimizden de ekmek yiyecek. “Getir” dedim, içtim. Artık eroinmandım. Günde üç-dört paket içmeden yaşayamıyordum. 55 kiloydum.
Çok büyük sınav
Evden çalıyoruz, dışarda dolandırıyoruz. Şöyle düşünüyorum, bir kavga olsun, ben o kavgaya gireyim, biri beni öldürsün ya da ben onu öldüreyim hapse gireyim. Sonra taş kokaine başladım, içmediğimde evde sağlam kapı bırakmıyordum. Bir paketi geçtin mi torbacısın artık. Allah ne düşmanımı, ne beni, ne sevdiğim insanları düşürsün. Çok büyük sınav. Bacak kemiklerim birbirine geçiyordu. Yürüyemiyordum. Dolandırıcıyı dolandırıp, torbacının malını çalıyordum. Eroin içip hırsızlık yapmayan adam tanımadım. Marketlerden çocuk maması bile çalıyorduk. Torbacının çocuğu vardı, onun karşılığında mal veriyordu.
Kız yanımda öldü
Bir gün mahalleye gittim. Bir kız gördüm, krizden gitmek üzere. Herkes içiyor, kıza vermiyor. Bana yalvardı, içim acıdı. Çıkardım malı verdim. Kız kaynattı, iğneyi bir vurdu, nefesi kesildi, öldü. Elim ayağım tutuştu. Dokunduğum sigara izmaritlerini, iğneyi hepsini attım, kaçtım gittim. Bir saatten sonra bünye kaldırmıyor, sonun ölüm. Evdekiler halimi gördükçe perişan ama ben onlardan kopmuşum. Bir gün ablam aradı. Burayı bulmuş, geldim. Altı aydır iyiyim.
A.S. (39)
Torbacım beş vakit namazında bir taksiciydi
Yurtdışında yaşıyordum. Esrara orada alıştım. Türkiye’ye döndükten sonra dükkân açtım. İki sene hiç kullanmadım, sonra arkadaş arasında yine başladım. Hayatımda her şey normalmiş gibi davranıyordum. Akşamları evime gidiyor, iki küçük çocuğum ve eşimle vakit geçiriyordum. Eşim bilmiyordu.
Bitkisel hayatta gibiydim
Dört buçuk ay önce dükkâna, kasaplara mangal kömürü satan biri geldi. Gözlerinden madde kullandığını anladım. Biz hemen anlarız. Şeytan girdi aklıma, sözleştik. Peşinden gittim ve bonzaiyle tanıştım. O an benim için hayat bitti. Dört saat boyunca arabanın arka koltuğunda bloke oldum. Onlar konuşuyor ama ben sadece bir fısıltı gibi duyuyordum. Bitkisel hayatta gibiydim. Sigara gibi içmeye başladım. Günde üç paket sigaraya boca ediyordum. Sürekli böğürmeye başladım. Ciğer doktorlarına gittim. Su bile içemiyordum. Bir gün yine eve gitmeden dükkânda içtim. Otobüse bindim. Evle dükkân arası yedi kilometre. Otobüsten indim, kilitlendim. Hareket edemiyorum, titreme geldi. Mahallenin gençleri koştu. Taksiyle eve gittiğimde eşim anladı, zaten şüpheleniyormuş. Düzelir düzelmez ertesi gün yine içtim. Torbacım beş vakit namazında taksisi olan biriydi. Taksiyi dümen tutuyordu yani. Acil istediğim zaman da hız motoru vardı, onunla getiriyordu. Bırakamıyordum. O arada eşimin ailesiyle de problem yaşıyordum. Bonzai içerek sorunları görmezden geldiğimi sanıyordum.
Üç kez kan kustum
Bir gün yine dükkânda içtim, lavaboya zor yetiştim. Avucumun içi kan doluydu. Üç kez daha oldu. Tabii her şey ayyuka çıktı. Eşim UBAM’ı buldu. İki aydır buradayım. Dört ay daha kalacağım. Saunada vücudumdaki uyuşturucuyu atarken çok enteresan yüzleşmeler yaşıyorum. Çocuklarımı nasıl ihmal ettiğimi, eşimi nasıl üzdüğümü düşündükçe çok pişman oluyorum. Bir daha içmemekte kararlıyım. Herkese tavsiyem “Ottur günahı yoktur” lafına kanmasınlar.
İ.H. (32)
Komaya girdim, kalbim durdu
Her şey 16 yaşında evdeki huzursuzluktan kaçıp, geceyi dışarda geçirmemle başladı. Babam imamdı. Evde şiddet başlamıştı. Artık dayanamıyordum. Çok sevdiğim çocukluk arkadaşım, o gün beni yalnız bırakmadı. Başka arkadaşlarımızın evine gittik. “Moralin bozuk, iyi gelir” dediler, esrar içtim. Hatta arkadaşıma da sebep oldum. Üç gün, beş gün arayla bir şekilde devam etti. 18 yaşında âşık olduğum kızla evlendim. Evlendiğimde de kullanmaya devam ettim. Yalancı bir keyif veriyordu. Askerde de kullandım. Hatta bir operasyonda yakalanan ve yakılmak için ayrılan esrarı içtik. Hayatımda hiç para sıkıntısı çekmedim. 2011’e kadar ağır esrar içicisiydim. Yedi ay ara verdim. Spora başladım, artık temiz hava soluyordum. Evliydim ama karşı cinse müthiş bir zaaf duyuyordum. Oysa evimde aradığım her şey vardı. Ben mutlu olmamak için ne gerekiyorsa yapıyordum.
Dört sene hiç gülmedim
Uyuşturucu bana gülüşümü kaybettirdi. Her kullandığımda pişman oluyordum, üç çocuğumun yüzüne bakmakta zorlanıyordum. Beraber olduğum kadınların bir kısmı da uyuşturucu kullanıyordu. Bu arada alkolün de suyunu çıkarmıştım. Yüksek derece kullanıcı olduğum için artık esrar da bana yetmiyordu. Bonzaiyle tanıştım. Duygu adına birkaç kırıntı kaldıysa onu da bonzai aldı götürdü. Dört sene hiç gülemedim, içimden gelmedi. Bayılıp arabanın içinde kaldığım oldu. Başka kadınlarla birlikteyken eşime yakalandım. Artık her şey yavaş yavaş ayyuka çıkıyordu. Beni hastaneye yatırdılar. 14 gün kaldım, çıkar çıkmaz yeniden başladım. Artık iyice yavaşlamaya başlamıştım. Telefonlara bile cevap veremiyordum. Çalışmakta zorlanıyordum. Çocuklardan uzaklaştım. Sürekli kulaklık takıp film izliyordum. Yine dışarıda başka kadınlarla başka hayatlar yaşıyordum. Artık üç paket sigaranın her birine bonzai koyup içiyordum.
Son yalanımı söyledim
Bir gün evde içtim, ölüm tribine girdim. Koltuğa yıkıldım. Hayal meyal eşimi görüyorum karşımda. Ambulansın siren sesini duyuyorum arka planda. Komadayım, ölüyorum. Zaten kalbim durmuş, yeniden çalıştırmışlar. Acile yatırdılar, bir süre hastanede kaldım. Çıktığımda bile zor yürüyordum. Ölüm otuyla dibi gördüm. İki ay önce buraya geldim. Çocuklarıma buraya gelirken son yalanımı söyledim, “Zayıflamaya gidiyorum” dedim. Benim için yeni bir hayat başlayacak.
DENİZ DEMİR (36)
Çocuklarımın kokusunu bilmiyorum
12 yaşında bali kullanmaya başladım. Babam alkolikti. Pek başımızda durmadı, annem bize baktı ama nereye kadar? Mutluluğu hep dışarda aradım. Arkadaşlarımı ailemin üstünde tuttum, onlar ne yaptıysa aynını yaptım. Bali çektim, sonra alkol kullandım, esrar, eroin... Uyuşturucu alacak param olmadığı için hırsızlık yapıyordum. 16 yaşında cezaevine girdim. 18 yaşında çıktım.
Sokaklarda yatıyordum. Askere gittim, geldim, sevdiğim kızı kaçırıp evlendim. O bilmiyordu, sonradan öğrendi. İki çocuğumuz oldu. Daha kokularını bilmiyorum. Çünkü hiç ayık gitmedim eve. Kadınların altın kolyelerini çalıyordum. Buraya gelmeden önce gasptan yargılanıyordum, cezaevine girmemek için altın vuruş yapmayı düşündüm. Eroin bulmak için ucunda ölüm bile olsa her şeyi yapmaya hazırdım. Zaten tüm pislikleri yedim. Biz bağımlılar bu illetten kurtulsak Türkiye’de suç oranı yüzde 40 azalır. Kurtulacağım. Ben “İçmiyorum” demeyi öğreniyorum. Çok yalan söylediğimiz için kimsenin gözüne bakamazdık. Şimdi her gün iki buçuk saat birbirimizin gözüne bakıyoruz. Buradan çıkacağım, ilk yapacağım şey, çocuklarımı lunaparka götürmek olacak.
C.F. (25)
Bir kız arkadaşım esrarı, bir diğeri bonzai’yi denetti
Özel bir liseye gidiyordum. Orada müzik grubundaydım. Batı kültürüne özentilik vardı. Ama hiçbir zaman aklıma uyuşturucu gelmezdi, cesaret edemezdim. Bir kız arkadaşımın doğum günü partisi vardı. Kız esrar sardı. 16 yaşındayım, bir kızın içmesi beni tahrik etti. “Ben de içerim” gibi bir düşünce içine girdim. Devamı geldi. Sürekli esrar içer oldum.
Fransa’da artırdım
Lise sona geldiğimde bonzai içtim. Zaten ortama girince tüm maddelerle tanışıyorsun. Bonzai’nin kafası esrarın 10 katı. Lise bitti, Fransa’dan kabul geldi, üniversite okumaya gittim. Orada da esrar bulmak için aranmaya başladım, tabii ki buldum. Alış o alış, bütün harçlığımı uyuşturucuya vermeye başladım. Fransa’da kaldığım iki sene boyunca en fazla bir hafta okula gitmişimdir. Bütün vaktim uyuşturucuyla geçiyordu. İstanbul’a dönüp burada üniversiteye girdim. Ailemin durumu iyiydi ama uyuşturucuya para yetiştiremiyordum. Herkesin yaptığı gibi evden para çalmaya başladım.
Vicdanımı da öldürdü
Bir kız arkadaşım esrarı, bir kız arkadaşım extacy’yi, bir başkası da bonzai’yi denetmişti. Kurtulmak istiyor, kurtulamıyordum. İntihar etmeyi düşünüyor, ona da cesaret edemiyordum. Her gece yalvarıyordum Allah’a, al canımı diye. Babam benim yüzümden kalp krizi geçirdi. Sekiz sene boyunca ailemi ne kadar üzdüğümü hiç düşünmedim. Uyuşturucu vicdanımı da öldürmüştü. Buraya geleli 15 gün oluyor, sürekli vicdanımla yüzleşiyorum.
A.E. (19)
Bonzai’yi ilk kullandığımda inşaattan atlıyordum
Çok güzel bir ailem var. Beş vakit namazındalar. Abim Süleymancılar Kursu’nda okudu. Ben lise bir terkim. Okulda çok kavga ettim. Mesela bir çocuğu bakkala gönderiyordum, gitmiyordu, dövüyordum. Yapamadım, okulu bıraktım. Yedek parçacı olan babamın yanında çalışmaya başladım. İstanbul Ataşehir’de oturuyoruz. Ailemin maddi durumu gayet iyi. İlk esrarı dört yıl önce içtim. Zararı yokmuş gibi geliyordu. Kısa bir süre sonra Serkan diye bir arkadaşım “Yeni bir şey var” dedi. Allah onun belasını versin. Bonzai’ymiş, ilk içtiğimde inşaattan atlıyordum. Bilincimi yitirdim. Her zaman boş bir inşaatta içerdik. Sonra işim gücüm iyi oldu. Elime düzgün para geçmeye başladı, arabam oldu. Arabayla hız yaparken içer olmuştum. Üç buçuk senedir bu illeti içiyorum. Gayet iyi görünürken, eridim.
Annemin yanında bile içiyordum
İçiyorum, yarım saat uyuyup, uyanıyor tekrar içiyordum. En son iki gün önce gelmeden içtim. Bu işin tribi vardır. Kimse seni sıksın istemezsin. Abim üç gün önce “Hadi kalk iftar vakti, yemek yiyeceğiz” deyince kalktım ama nasıl, kıpırdamakta zorlanıyorum. Banyoya gittim, biraz orada açılayım diye vakit geçirdim. Gözler gitmiş, kıpkırmızı. Çok kötü oldum. Zar zor kapıyı açtım, abim beni görür görmez anladı. Aileme itiraf ettim. Aslında annemin yanında evde bile içiyordum, kadıncağız anlamıyordu ki, sigara içtiğimi zannediyordu. Arkadaşımın papağanına bile uyuşturucu üflüyorduk, hayvan artık uyur olmuştu. Benim başımı kötü arkadaşlar, bir de kızlar yaktı. Kızlar, “Hadi içelim” diyordu, erkeklik bizde kalsın diye içiyorduk. Kızlar çok içiyor. Niye içtim bilmiyorum, hiçbir derdim yoktu. Ailem dün buraya getirdi. Kurtulmak istiyorum. Çıkınca evleneceğim, sevgilim var. Ailelere tavsiyem, çocuklarına fazla para vermesinler, telefonlarını da kontrol etsinler.
NASIL KURTULUYORLAR
Yöntemi Türkiye’deki bağımlılara İtalyan eğitmen Vinicio Colombo anlatıyor. Biz gittiğimizde merkezde derse girmişti. Kendisi de eski bir eroin bağımlısı.
14 kişilik merkeze kabul edilmek için öncelikle bir ön görüşme yapılıyor. Bağımlının tedaviyi gerçekten istediğine ikna olmaları gerekiyor.
Bağımlı kabul edildikten sonra doktor kontrolü için bir hastaneye gidiliyor ve check-up’tan geçiriliyor. Sonuçlar ve bağımlıların hikâyeleri İtalya’daki merkeze ulaştırılıyor, doktorlar bakıyor. Ve bir program çıkarıyor.
Burada ağrı kesici bile kullanılmıyor.
İlk 15 gün alışmayla geçiyor.Herkes kendi işini kendi yapıyor.
Yoksunluk atlatıldıktan sonra, programa göre sosyal rehabilitasyon yapılıyor. Saunada nasıl duracaklarının, öfkelendiklerinde nasıl kontrol edeceklerinin eğitimini alıyorlar.
Dört buçuk saat saunaya giriyorlar. Vücuttaki uyuşturucuyu toksinlerle atıyorlar. Sadece kaybettikleri mineral ve vitamin takviyelerini alıyorlar.
Mental eğitim iki ay sürüyor. Orada daha önce bırakmış olanlardan mutlu olmanın yollarını dinliyorlar.
Burada kadın yok, çünkü duygusallığa da yer yok. Ancak onlar için de bir merkez açmayı düşünüyorlar. Aynı nedenle müzik dinlemek de yasak. Merkezde rehabilitasyon süresi 6-9 ay arası...
ALKOL BAĞIMLISIYDI
UBAM Genel Başkanı Dila Tezemir’in anne ve babası alkol problemi nedeniyle o daha 9 yaşındayken ayrıldı. Dila Hanım, orta son sınıftayken okumayı bırakıp evlendi. Bir oğlu oldu. Ancak evlendiği kişinin de alkol problemi vardı ve şiddet görmeye başladı. O da tıpkı annesi gibi ayrıldı. Babasını ve kocasını ondan alan alkolü o kadar merak etti ki mutluluğu kadehte aradı. Bu süre içinde tesadüf sonucu şarkı söylemeye başladı, 17 sene sahne hayatı yaşadı. 2006’da bir kez gördüğü ve sahne dönüşü geçirdiği trafik kazasında onu aracından çıkaran İsmail Karakaş ile dost oldu. Dostlukları ilerledi. Dila Hanım, İsmail Bey’in kardeşinin uyuşturucu bağımlısı olduğunu öğrendi. Birlikte Hayat Boyu Sevgi Derneği’ni kurdular.
48 ülkede 250 merkez
Bu arada İsmail Bey, kardeşi için ne yapsa nafile. Sonunda merkezi Amerika’da olan ve dünyanın 48 ülkesinde 250’den fazla bağımlılık rehabilitasyon merkezi bulunan Narconon International ile iletişime geçti. Tamamen ilaçsız olan bu yöntem için program yöneticilerini davet ettiler ve Türkiye temsilciliğini aldılar. Yüzde 84’lük başarı ve İsmail Bey’in kardeşinin kurtulması onları bu yola sevk etmişti. Türkiye’de aynı amaçlı tüm sivil toplum kuruluşlarına ulaşarak aktif olanları bir araya getirdiler, Uyuşturucu Madde Bağımlılıkları ve Alkolizmle Mücadele Federasyonu’nu kurdular. İşte bu federasyona bağlı BAMER’de (Bağımlı Beslenme ve Barınma Merkezi) uyuşturucu bağımlılarını kabul etmeye, Narconon’un programını uygulamaya başladılar. Bağımlılar, Dila Tezemir’e “Abla” diyorlar.
Bağımlıların bir kısmı dindar. Bonzai içip yaptıklarından günaha girdiklerini düşünüyor ve sürekli dua ediyor, namaz kılıyorlar.
Eskiden eroine extacy ile alıştırıyorlardı. Şimdi bonzainin içine koyup satıyorlar.