Güncelleme Tarihi:
‘Elementary’de Sherlock’un Watson’unu canlandırıyorsunuz. Ne cinsiyetiniz aynı ne de ırkınız... Afalllamaz mı insan rol ilk teklif edildiğinde?
Dünyada milyonlarca hayrana sahip bir hikâye ve karakterleriyle bu kadar fazla oynamak ciddi bir risk. Evet, hayranlar diziden nefret edebilirdi. Ama etmediler. Aksine çok beğenildi. Üçüncü sezondayız. Risk almadan insanları şaşırtamaz, kendini değiştiremez ve ilerleyemezsin. Hayatım kocaman bir riskten ibaret. Uyruğunuza, görüşünüze bakmadan safkan bir Amerikan klasiği olan ‘Charlie’nin Melekleri’nden biri olmaya soyunmak ya da Ally McBeal’da oynamak... Risk almasaydım şu an hâlâ New York’ta Soho’da tişört satıyor olurdum.
Değişikliğin, şaşırtmanın bu kadarı da fazla değil mi?
Değil. ‘Charlie’nin Melekleri’ döneminden beri hep Uzakdoğulu kadın rolleri geliyor. Ben de ısrarla reddediyorum ya da karakter üzerinde oynamalar yapıyorum.
E normal değil mi ki?
Çok beklendik ve çok klişe. Yeni bir proje var ve Uzakdoğulu, genç, seksi bir kadın lazım. Kimi arayalım? Tabii ki Lucy Liu! Bu serbest çağrışımı kırmak için ciddi bir mücadele verdim.
İMAJLA DERDİM YOK
Karşınızda şu an Sherlock’un meşhur Watson’ı duruyor. Sence?
Çin asıllı bir oyuncu olarak “Asyalı karakterlerle özdeşleşmek istemiyorum” ısrarı da kulağa tuhaf gelmiyor mu?
Derdim imajla değil, kalıplarla ve kurulu düzenle. ‘Charlie’nin Melekleri’nde Alex’i ben canlandıracağım diye Asyalı bir soyadı koymaya kalktılar. Karşı çıktım. “Bırakın, böyle kalsın. İnsanları şaşırtalım” dedim. Yine aynı şekilde ‘Lucky Number Sleven’ filminde de... Ben canlandıracağım karakterin (Lindsey) ismini değiştirmeye kalktı. Oyunculuğun özü bu değil ki.
Elementary’deki Sherlock-Watson ilişkisi hikâyenin orijinaline ne kadar sadık?
Watson kadın karaktere dönüşünce diziyi izleyen herkeste bir “Acaba âşık olacaklar mı? İlerde birlikte olurlar mı?” merakı doğuyor tabii...
Olacaklar mı peki?
Dizinin yaratıcısı Rob Doherty, yeryüzündeki en sıkı Sherlock Holmes hayranı olabilir ve hikâyenin orijinaline sadık kalmayı seviyor. Yani bazı ufak detaylar hariç! (Gülüyor.)
‘Charlie’nin Melekleri’, 2000’lerde beyazperdede çoştu; televizyonda yere çakıldı. Neden?
Doğru yer ve doğru zaman kuralı. İlk film çıkalı 15 sene oldu. O zamanlarda dergiler üç kadını bir arada kapağa taşımıyordu. Üçümüzün sıkış tıkış kapak olduğumuz zamanları hatırlıyorum! Şimdi daha fazla kadınların bir arada başrolde olduğu diziler, filmler var. Günümüz televizyonunda ‘Charlie’nin Melekleri’ne yer yok. İhtiyaç yok çünkü.
HASTASI OLDUĞU İKİ DİZİ
Televizyon altın çağını yaşıyor, insanlar saatlerce izlediği dizileri konuşuyor. Hangi diziler hakkında saatlerce konuşsak bıkmazsınız? Elementary hariç!
Kendi dizime bile televizyonda bir kere denk gelemedim ki! Ama, evet, vakit bulduğumda kapanıp tüm bölümlerini peş peşe izlediğim diziler var. ‘True Detective’ mesela! Röportajın tamamını ‘True Detective’ üzerine kurmak istersen ben varım! Sadece oyuncuları değil, hikâye anlatım tekniği de büyüleyici. Onun dışında komedi dizilerine bayılıyorum. ‘Big Bang Theory’nin hastasıyım! Evde bir gün beni konuk oyuncu olarak çağırsınlar diye telefon başında bekliyorum...
“Yeni keşfettim, mutlaka izleyin” diyeceğiniz bir dizi...
Eva Green ve Josh Hartnett’ın oynadığı ‘Penny Dreadful’.