Kürşat Başar: 'Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar'

Güncelleme Tarihi:

Kürşat Başar: Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2016 11:16

Romanlar yazdı, televizyon programları hazırladı, caz albümü bile çıkardı. Şimdi kendi hayatını anlattığı yeni kitabıyla karşımızda. Başar’la hayat hikâyesini kaleme aldığı ‘Aslında Hayal’i konuştuk.

Haberin Devamı

Bu kitabı niye yazdınız?

-Yıllardır bana “Bu kitapta siz var mısınız”, “Bu romanda kahraman siz misiniz” diye çok soruyorlar. Bu, bir röportaj kapsamında tam anlatılacak bir şey de değil. Bari oturup yazayım; hem ben de neler yaşadığımı unutmayayım dedim. “Kitaplar yazılırken ben ne yaşıyorum” sorusundan yola çıktım ama tabii o, insanı çocukluğa, müziğe götürüyor, hepsi iç içe geçmiş çünkü...

Adını neden ‘Aslında Hayal’ koydunuz?

-Hepimizin geride kalan hayatı bir şekilde hayal oluyor. Benim yaptığım işlerin de hepsi hayal. Yazmak, müzik hep hayalle ilgili.

 

Kürşat Başar: Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar

Haberin Devamı

Aslında HayalKürşat Başar, Everest Yayınları, 270 sayfa


Sizin için hep ‘aşkı anlatan, kadınları bilen adam’ diyorlar. Rahatsız oluyor musunuz?

-Bir ara rahatsız ediyordu ama şimdi çok umursamıyorum. İnsanlar sizi ne yaparsanız yapın, ne yaptığınızdan çok, kendi istedikleri şekilde algılıyor. Kendinize yeni bir algı yaratmak için çok uğraşmanız gerekiyor. Ben uğraşmadım, “Öyle diyorlarsa desinler” dedim.

Sizin kadınları anlama gibi bir iddianız olmuş muydu?

-Hiç olmadı. Köşe yazılarım genelde memleket meseleleri üzerinedir, aşk üzerine konferanslara da gitmem. Neden öyle bir algı çıktı, bilmiyorum.

 

Kürşat Başar: Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar

 

Size göre aşk ne?

-Bir yerde, “Beyin, kalp ve cinsel organ arasında gerçekleşen eşsiz bir uyum” demiştim. Hepimiz sayısız kez tanımlamaya çalışsak da, aşkın tanımı körlerin fili tarifi gibi hep eksik kalıyor. Belki ‘Başucumda Müzik’te yazdığım gibi, “Birini sevmek için elle tutulur bir neden bulamıyorsan âşıksın”dır.

Gençlik yıllarınızda sevgilinizin ailesi, sizi ayırmak için kızlarını alıp tatile gittiğinde, giysilerinizi eskiciye satıp aldığınız parayla yanına gitmişsiniz.

Haberin Devamı

-Bu aşk. Ama sözcükle tanımlamak zor. O kadar çok çiğnenmiş bir şey ki... Artık aşk üzerine konuşmaktan da korkuyorum çünkü reklamlarda sucuklu yumurta bile aşkla tarif ediliyor. İnsanlar da sürekli “Ay aman âşık oldum” diye dolansa da bence o kadar basit bir duygu değil. Aşk, bir tür kaza. İyi mi kötü mü belli olmaz. Bir de bizim toplumumuzda sanki çok mutluluk veren bir şeymiş gibi algılanıyor. Bir kız internete “Âşık oldum” yazıyor, arkadaşları da altına “Keşke ben de olsam” yazıyor.

 

Kürşat Başar: Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar

 

E ne güzel işte, olsun herkes.

-Olsun ama bu çok yüksek bir duygu, belki de bir sanatçının yaratı sürecindeki gibi yanılsamalarla dolu bir durum... Bir sörfle çok yüksek bir dalgaya çıktığında ne kadar büyük heyecan duyuyorsan inişi de o kadar sert olabilir. Aşk sonsuza dek süren bir durum olsaydı kimse aile kuramaz, iş yapamaz, çocuklarını da büyütemezdi.

Haberin Devamı

Peki, ne yapmak lazım?

-Hiçbir şey. Dedim ya kaza bu.

İlla düşeceğiz yani?

-Tabii, o kazayı illa geçireceksiniz.

Bundan korunmanın yolu yok mu?

-Bana göre biz çok fazla kavga ediyoruz. Bir şeyi korumak için ona çok değer vermek, onu beslemek gerekir. Bu böyle “Âşık oldum, oraya da gidelim, buraya da gidelim, kavga da edelim ne olacak ki” gibi bir şey değil. Annem ve babam ölene kadar birbirlerine âşık iki insandı. Ama birbirlerine inanılmaz özen gösteren bir çiftti. Şimdi insanlar ağzına geleni söylüyor. Sabretmek, biraz alttan almak, düşünmek, anlayışlı olmak artık yok.

 

Kürşat Başar: Sucuklu yumurtayı bile aşkla tarif ediyorlar

 

Size aşk hayatını anlatan oluyor mu?

Haberin Devamı

-Bana söyleneni bir başkasına anlatmadığım için çok insan gelip anlatır.

 Aşk acısı olana tavsiyeniz ne?

-Şöyle diyorum: Ne olursa olsun, bu da sizin için bir dönem ve belki de başka iyi bir dönemin başlangıcıdır. İnsanın biraz kendiyle kalması lazım, arkadaşlarıyla vakit geçirmesi ama bu konuyu konuşmaması lazım. Film seyretmeli, kitap okumalı. Sadece aşk acısı için de değil, ben üzüldüğüm zamanlarda müzikle uğraşırım, eski seyrettiğim filmleri yeniden seyrederim.

Şimdi zamanınızın çoğunu kitap ve müziğe ayırıyorsunuz. Müzik yeni bir ifade biçimi mi sizin için?

-Çocukluğumdan beri bu ikisi zaten hep hayatımdaydı ve benim nefes almamı sağladılar. Şimdi müzikle daha çok uğraşıyorum. Yazmak yalnız başına yaptığınız bir şey. Müzikteyse arkadaşlarımla birlikteyim. Kitap yazarken onun nasıl okunacağını bilemiyorsunuz tam olarak. Ama çalarken insanlar karşınızda dinlerken yüzlerinden bile anlıyorsunuz. Canlı bir şey.

Haberin Devamı

Terör örgütlerinin hedefiydik

İki yıl çalıştığınız Tempo için şöyle yazmışsınız: “Yaptığımız haberler yüzünden terör örgütleriyle de, mafyayla da, polisle de başımız çok derde girdi. Daha önce herkesin sevdiği, kimsenin düşmanlığını kazanmamış bir yazar olarak Tempo macerasının sonunda başıma gelmeyen kalmamıştı.”
-Gazetecilik zor ve pis bir iş; eğer düzgün gazetecilik yapacaksan ona buna bulaşıyorsun. E onlar da sana bulaşıyor. O zaman Tempo’da hep ses getiren haberler çıkıyordu. O sırada Türkiye’de organize suç meselesi de daha yüksekti, polis şu anki kadar da kuvvetli değildi, terör örgütlerinin hep hedefiydik.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!