Sibel ARNA / Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2014 01:47
Çocuk sahibi olmakla ilgili hayallerini 38-40 arası rafa kaldıranlar tanıyorum. Yoksa siz de “40’dan sonra imkânsız” diye düşünenlerden misiniz? Yapmayın! Neden mi? İşte size şahane bir sebep. Hem de en şehirlisi, en kariyerlisinden: Yasemin Ahsenböre ilk çocuğunu 43 yaşında doğurdu. Kızı Banu’yu ise sekiz ay önce 51 yaşında kucağına aldı.
Bir kısım gazetecilerin, kadın dergilerinin editörlerinin ve kozmetik piyasasının yakından tanıdığı bir isim Yasemin Ahsenböre... Dile kolay 25 yıl L’Oréal Türkiye için çalıştı. 15 yılını Kurumsal Halkla İlişkiler Müdürü olarak geçirdi. Biz hep zarafetini, güzelliğini konuşurduk kendi aramızda. Annesi İzmirli Fransız ve Rum Levanten’i, babasıysa Fin Türküydü. Genetik mirasından mıydı bilinmez yaşını hiç göstermezdi.
18-30 yaşları arasında 12 yıl süren bir evlilik hayatı olmuştu. 30 ile 42 arasındaysa o kadar çok çalıştı, o kadar çok seyahat etti, o kadar çok eğlendi ki bir daha evlenip evlenmeyeceğini hiç düşünmedi bile. Âşık da oldu, çok da sevdi, uzun süreli birliktelikler de yaşadı ama evlilik hep olmasa da olur kıvamındaydı. Çocuğunun olmaması hayatında bir panik sebebi değildi. Yolda gördüğü çocukların üzerine “Ay ne tatlııı” diye atlayan, yakınlarında biri doğurduğu zaman “Benim niye yok” diye içlenen, “Galiba ben anne olamayacağım” diye hayıflanan kadınlardan olmamıştı hiç. Ara ara aklına geliyordu, o zaman da “Bir gün olur nasıl olsa” deyip konuyu beyinciğinin arka odalarından birine pozitif pamuklara sararak yerleştiriyordu. Her şeyin bir zamanı vardı.
TESADÜF VE SÜRPRİZ
Yasemin Ahsenböre, oğlu Mehmet ve henüz bir yaşını doldurmamış kızı Banu ile Demirciköy’deki evlerinde.
Çocuklarının babasıyla 42 yaşında birlikte olmaya başladı. Çok eski arkadaşıydı, büyük bir arkadaş grupları vardı ve muhtelif aralıklarla grupça sosyalleşiyorlardı. Dile getirmeseler bile birbirlerini hep beğenirlerdi. Karşılaştıklarında iki tarafın da hep farklı ilişkiler yaşıyor olması birbirlerine arkadaşlık dışında bir gözle bakmalarına mani olurdu. Sonra tesadüf bu ya iki tarafın da bekâr olduğu bir mevsim, birlikte yemeğe çıkacakları dört kişinin de işi çıktığı için baş başa buluşmak durumunda kaldılar. Ve masal cümlesi gibi olacak ama bir daha hiç ayrılmadılar.
İkisi de çok yoğun çalışıyorlardı. Biri seyahatten dönerken, diğeri uçuyordu; haftada bir denk getirip bir
yemek yerlerse kendilerini şanslı hissediyorlardı. Ama işte iki arada bir derede nasıl olduysa olmuştu: Yasemin Hanım hamileydi. Hem de 42 yaşında. İkisine de büyük sürpriz oldu. Takkeyi önlerine koşup düşünme zamanı gelmişti. “Aşağı yukarı aynı yaştaydık, ertelemenin riski büyüktü ve bu bebeğin doğmasına birlikte karar verdik. Evlendik ve oğlumuz Mehmet dünyaya geldi. Sorunsuz bir hamilelik geçirdim ve normali beklemek istemediğim için sezaryen ile doğum yaptım” diye anlatıyor
Yasemin Ahsenböre.
Oğlunun doğumuyla birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldı: O zamana kadar hiç yemek pişirmemiş, hiç ütü yapmamış bir kadının annelikle imtihanı!
“Bir evi yönetmek çoğu zaman bir şirketi yönetmekten zor olabiliyor. Evli ve çocuklu hayata alışana kadar ben de zorlandım ama asla isyan etmedim” diyor. Nitekim doğurmaya karar verdiği an işini bırakmış. Şimdi de şahane bir
zamanlama yaptığını düşünüyor: “30’la 42 yaşım arasında geçen 12 yılı düşünüyorum da ekonomik özgürlüğüm vardı. Kimseye bağlı değildim. Nereye istiyorsam gidiyordum. Ne istiyorsam alıyordum, giyiyordum. Sürekli izliyordum, okuyordum, dinliyordum. Maneviyatımı da tatmin ediyordum, dünyevi hazların da tadına varıyordum. Belki o dönemde çocuk yapsam hayatımda yük olacaktı. Heveslerim yarım kalacaktı, çocuğuma da yarım yamalak bakacaktım. Ama başta kariyer olmak üzere pek çok konuda tatmin olduktan sonra çocuk yapınca yüzde 100 çocuğuma odaklandım. Aklım hiçbir şeyde kalmamıştı.”
İkinci çocuğa gelince... “Mehmet klasik bir çocuk talebi olarak kardeş istiyordu. Ama benim yaşım 50’ye yaklaşıyordu. Her şeye sıfırdan başlamak korkutuyordu. Olurdu olmazdı, kardeşsiz kalmasa keşke derken yaşım 50 oldu. Çılgın bir projeydi ama deneyelim dedik. Bir kere mikroenjeksiyon yaptık ve tuttu.”
EVHAM DA YOK TAKINTI DA
Altın saçlı, deniz gözlü, güzeller güzeli Banu 2014 Nisan’da, Yasemin Hanım 51 yaşındayken doğdu. Şimdi oğlu 8 yaşında, kızı 8 aylık... Bütün doğum kilolarını vermiş durumda, incecik ve çok güzel gözüküyor. Demirciköy’deki evlerinin bahçesinde kendi sebze ve meyvelerini yetiştiriyorlar. Ama öyle aşırı bir sağlıklı yaşam takıntısı da yok. İçkisi de var sigarası da hiç spor yapmıyor ve lezzet ayırmıyor. Evhamlı değil eskilerin tabiriyle düşe kalka çocuk büyütüyor. Dörtlü olarak ilk tatillerini Banu 20 günlükken Bodrum’da yapmışlar. O gün bugündür her yere birlikte gidiyorlar. Son olarak “Fazla Pollyanna gibi gözükmek istemem ama hayatı akışına bırakarak yaşayın, gerçekten o zaman su yolunu buluyor. Olması gerekenler olması gerektiği zamanda oluyor” diyor.
Bize de tahtalara vurup maşallah çekmek kalıyor.