Güncelleme Tarihi:
Gazeteci Kemal Özer, doğa tutkunu bir fotoğrafçı aynı zamanda... 55 yaşında, yaklaşık 25 yıldır Munzur dağlarında, ormanlarında, vadilerinde dolaşarak Tunceli’nin doğasını fotoğraflıyor. Kimi zaman bir yabankeçisi, kimi zaman başı karlı dağlarda açan bir çiçek, kimi zaman bir orman yangını takılıyor objektifine...
Yıllarca vaşakları gürüntülemenin hayalini kurmuş ancak görmesi çok zor olan bu canlıyı teknik yetersizlikler nedeniyle fotoğraflamayı başaramamış: “O zamanlar makinem onları görüntülemek için yeterli değildi. Ta ki geçen yıl oğlumun hediyesi olan fotoğraf makinesi Almanya’dan gelene kadar...”
Gece avlandıklarından gündüz görüntülenmeleri çok zor olan bu canlıyla nihayet geçen hafta bir kez daha rastlamış Özer. ‘Büyük buluşma’ şöyle yaşanmış: “Ovacık’tan dönüyorduk araçla. Çok fazla kar vardı. Her şey çok ani oldu. Aracı kullanan arkadaşıma “dur” diye haykırdım. Az daha kaza geçirip uçuruma yuvarlanıyorduk. Arkadaşım ne olduğunu anlamadan frene basmıştı. Sonra dışarı fırladım ve sonunda vaşakları fotoğrafladım. Ben de arkadaşım da inanılmaz mutlu olduk.”
EN BÜYÜK DERT AVCILAR
Özer’in kendi söylemiyle ‘doğaya olan aşkı’ daha çocukluk yıllarında başlamış. Babası ava gidermiş. Hatta av malzemeleri satan bir dükkân bile açmışlar bir dönem. Babasıyla birlikte Munzur dağlarını, vadilerini, ormanlarını gezmiş. Daha çocuk yaşındayken neredeyse Tunceli’nin tamamını dolaşıp, ayak basmadık yer bırakmamış. Ava giden babası sayesinde doğa aşkı başlayan Kemal Özer’in başı ne gariptir ki en çok da avcılarla dertte... “Bölge insanı da av yapar. Bir tane keklik vurur, iki tane vurur en fazla ve avı bırakır. Başka illerden gelenler ise dur durak bilmiyor. Özellikle de dağ keçilerinin üreme dönemi olması ve kışın da etkisiyle vadilere indiği bu günlerde Türkiye’nin her yerinden insanlar buralara gelerek kaçak avcılık yapıyor. Bazen katliam düzeyinde avlar oluyor. Dur durak bilmeyenler var” diye anlatan Özer, bir ava müdahale etmek için gittiği bir olaydan sonra ‘teşhir’ edildikleri gerekçesiyle bir grup avcının saldırısına uğramış.
“Elbette ki bunlardan yılacak değilim. Burası yaşaması zor ama son derece güzel bir yer. Zorluk ne olursa olsun doğayı korumaktan vazgeçmem” diyor ve ekliyor: “Nasıl vazgeçebilirim ki! Zaten Dersim Kültürel ve Doğal Mirası Koruma Girişimi’nin yönetimindeyim ve ayrıca doğaya âşığım. Şehirde kalmayı sevmiyorum. İnsanın insanla sorunu bir şekilde çözülür ama doğayla insanın sorunu çözülemezse hayat devam etmez. Bu nedenle benim için de muhabirliğini yaptığım Evrensel gazetesi için de çevre haberleri daima önceliklidir. Bu da benim sürekli doğada olmamı, insanların nerede bir şey görse beni arayıp haber vermelerini sağlıyor. Ben de ne olursa olsun gitmeye çalışıyorum. Bazen hayati riskleri dahi göze alarak... Bir de şehirde sıkılıyorum, daralıyorum. Sürekli dedikodu, stres, sıkıntı... Doğa bana huzur veriyor. ”
LEOPARIN ÖLÜSÜNÜ ÇEKTİ SIRA DİRİSİNDE
Bu yıl Munzur Nehri kıyısında bir leoparın ölüsünü görüntülediğini, bir gün canlısını da fotoğraflayabilmeyi umut ettiğini belirten Özer, “Munzur dağlarında leoparın da yaşadığını biliyorum. Bununla ilgili de daha önce köylüler beni aradı. Bir kedinin 12 koyunu boğarak öldürdüğünü söyleyen, iki metre sıçrayarak bir ağaca çıkan yavrulu bir leopar gördüğünü söyleyen köylüler oldu. Ben de leoparın buralarda yaşadığına inanıyorum. Zaten daha önce ölüsünü çekmiştim.. Umarım bir gün dirisini de çekeceğim” diyor.
Fotoğrafçı "Dersim'de yabandomuzları hiçbir zarar vermeden insanlarla iç içe yaşıyorlar. Neredeyse evcilleşmiş durumdalar" diyor. Bu kare oturduğu mahallede çekilmiş.