Kalp krizinden korunmanın formülü, 13 soruda sağlıklı yaşam!

Güncelleme Tarihi:

Kalp krizinden korunmanın formülü, 13 soruda sağlıklı yaşam
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2016 01:05

Kalp sağlığı yeniden gündemde. Hangi besinlerin kalbe iyi geldiği, hangilerinin yasaklılar listesinde olduğu zaten uzun zamandır tartışma konusu.

Haberin Devamı

Bunlara bu hafta spor yapmalı mıyız, yapacaksak ne zaman yapmalıyız meselesi eklendi. 30 yıldır ABD’deki Cleveland Clinic hastanesinde çalışan kardiyolog Prof. Dr. Murat Tuzcu’yla kalp sağlığındaki gelişmeleri masaya yatırdık, sohbete spor ve ani ölüm arasındaki ilişkiden girdik, cinsellikten çıktık.

Kalp krizinden korunmanın formülü, 13 soruda sağlıklı yaşam

Spor, sağlıklı olmak için yapılan bir aktiviteyken yolu ölümle nasıl kesişiyor?
-Spor yapan insanın daha sağlıklı olduğu, daha uzun yaşadığı bilimsel bir gerçek. Spor yaparken ölüm riskinin arttığı da bir gerçek.

Yüksek bir risk mi?
-Değil, aksine çok düşük. Düzenli olarak koşan 8 bin orta yaşlı kişinin izlendiği bir araştırmadan bahsedeyim. Bu araştırmada bir yıl içinde sadece bir kişinin ani olarak öldüğü saptandı. Buna karşılık haraketsiz yaşam sürenlerde yapılan araştırmalar ani ölüm riskinin yedi kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

Herkes spor yapabilir mi peki?
Kesinlikle evet. Sporun ne denli önemli olduğunu vurgulamak için bir örnek vermek isterim. Kalp nakli bekleyen hastaların durumlarına uygun düzenli spor faaliyetlerine katılmalarını istiyoruz. Bu yolla tedaviye cevaplarının daha iyi gittiğini biliyoruz. Bu ifademde kilit kelimelere dikkat çekmek isterim: “Durumlarına uygun düzenli spor.” Yoksa hangi yaşta ve hangi durumda olursa olsun ayakkabısını kapan hafta sonunda halı sahada futbol oynamaya gidebilir demiyorum.

Haberin Devamı

Kalp krizinden korunmanın formülü, 13 soruda sağlıklı yaşam


İdeal dediğiniz bir spor çeşidi var mı?
-Herkes için ideal spor çeşidi kişinin düzenli olarak keyifle yaptığı spordur. Birçok 30 yaşındaki kişi, 15 dakika hızlı bir yürüyüş yapamazken 70 yaşında her gün 10 kilometreyi rahatça koşan insanlar var. Yani önemli olan kişinin sağlığı ve vücudunun fiziki olarak iş yapma gücü.

Mustafa Koç’u sabah sporunu yaparken kaybettik. Bu vefatın akabinde spor yapmayı bırakan insanlar oldu.
-Merhum Mustafa Koç’un sağlık durumu ve vefatıyla ilgili ayrıntılara sahip değilim. Bu konuda yorum yapmam mümkün değil. Ama bilimsel veriler düzenli yapılan sporun, hangi yaşta olursa olsun, ömrü uzattığını, beden ve ruh sağlığını iyileştirdiğini, kalp damar hastalıkları, diyabet ve Alzheimer gibi kronik hastalıklardan korunmak için en etkin yöntem olduğunu gösteriyor. Kalp hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet gibi sorunları olanlar spordan en büyük yararı gören grubu oluşturuyor. Yeter ki spora başlamadan ve belli aralıklarla doktor denetiminden geçsinler.

Size göre spor yapmak için en uygun zaman dilimi ve hatta gün hangisi?
-Bu soruyla sanırım sabah koşmak, spor yapmak tehlikeli mi diye soruyorsunuz?

Evet.
-Sabah saatleri tansiyonun daha yüksek olduğu, kalp krizlerinin daha sık görüldüğü saatler. İster koşuyor, ister oturuyor olun sabahları ani ölüm riskinde çok küçük de olsa bir artış olur. Haftanın ilk iş günü olan pazartesi de diğer günlere göre biraz daha riskli. Bu riskler spor yapmamanın yanında solda sıfır kalır. Elimizde “sabah veya haftanın belli bir gününde spor yapmayın” demek için ciddi bilimsel veri yok.

Diyelim ki bir kişi kalp ameliyatı geçirdi. Yaptığı spor, ameliyat geçirmemiş bir kişinin yaptığı spordan farklı mı olmalı?
-Spor sağlıklıdır derken bir kalp hastası her türlü sporu, istediği gibi yapabilir demek istemiyorum. Kalp hastası olan ya da kalp ameliyatı veya stent takma gibi bir işlem geçirmiş kişinin dikkatli bir muayeneden geçirilerek kalbinin çalışma gücü, kanlanmasının yeterli olup olmadığı, kalbin çalışma düzeni değerlendirilmeli. Daha sonra tıbbi gözetim altında ‘kardiyak rehabilitasyon’ denilen programdan geçirilip forma girdikten sonra, kişi vücudunun iş yapma kapasitesine uygun her türlü sporu yapabilir.

Sizce yürümek bir spor mu?
-Hem de fevkalade bir spor. Haftanın 5 günü 30 dakika tempolu yürümenin kalbi kuvvetlendirdiğini, daha yavaş ama verimli çalışmasını sağladığını, tansiyonu normal düzeye çektiğini, kilo vermeyi kolaylaştırdığını, şeker hastalığını önlediğini, iyi kolosterolü yükselttiğini, damarlarda tehlikeli pıhtı oluşumunu engellediğini, stresi azalttığını biliyoruz. Yarım saat sürekli yürüyemezseniz günde 3 kere 10 dakika yürüseniz bile hiç yoktan iyidir. Tabii ki gezinti yapar gibi yavaş yürümekten söz etmiyorum. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta da 30 dakikalık yürüyüşün normal günlük faaliyetlere ek olarak yapılması gerektiği.

Nasıl yani?
-Yani “Ben zaten işte çok yürüyorum” ya da “Ev işi yapmaktan oturmaya zaman mı kalıyor” bahanelerini bir tarafa bırakıp yürümek için yürümeli.

Misal, spor sırasında kendimizi kötü hissettik, çarpıntımız var.
-Hemen sporu kesip dinlenin. Eğer birkaç dakika içinde kendinizi daha iyi hissetmeye başlamazsanız, çarpıntınız yavaşlamıyorsa derhal bir hastanenin acil servisine gidin. Durumunuz kısa sürede düzelmiş bile olsa mutlaka doktorunuza görünüp kontrolden geçmeniz ve ne düzeyde spor yapabileceğiniz konusunda fikrini aldıktan sonra spor yapmaya dönmeniz en doğru yoldur.

Haberin Devamı

Kalp krizinden korunmanın formülü, 13 soruda sağlıklı yaşam


1-2 KADEHİ GEÇMEYİN

Bir günlük yiyecek tüketimimizde mutlaka yememiz gereken besinler neler?
-Gazetelerde sık sık belli bir besinin ömrü uzattığını, insanı gençleştirdiğini okuruz. Halbuki hiçbir besinde mucizevi özellikler yoktur. Çağdaş beslenme bilimi tek tek besin çeşitleri üstünde değil beslenme tarzları üstünde durmamız gerektiğini söylüyor. Her gün dengeli beslenip yeterli protein, yağ ve karbonhidrat, vitamin ve mineralleri içeren besinleri tüketmeliyiz.

Sizin ideal beslenme programınızda neler var?
-Şimdiye kadar ömrü uzattığı, kalp damar ve beyin sağlığını koruduğu, kanseri önlediği gösterilen tek beslenme tarzı Akdeniz mutfağı. Bu nedenle, meyve, sebze, baklagiller, kepekli tahıllar ve badem, fındık, ceviz gibi kuruyemişlerden zengin, zeytinyağının temel yağ olarak kullanıldığı, kırmızı etin yasaklanmadığı ama balığın tercih edildiği, süt ürünlerinin nispeten az tüketildiği, yemeğe bir kadeh şarabın eşlik ettiği Akdeniz usulü beslenme programını uyguluyorum.

İçki tüketiminin ideali ne kadardır?
-İdeal içki tüketimi diye bir kavram yok. İçkinin sağlığa yararlı olsun diye içilmesi için yeterli bilimsel veri yok. Elde olan bilgiler, 1-2 kadeh içki içen erkeklerin ve 1 kadeh içki içen kadınların sağlıklarının olumsuz etkilenmeyeceğini hatta kalp damar sağlığına yararlı olacağını düşündürüyor. Ama az miktardaki içkinin bile insan sağlığını uzun vadede olumsuz etkilediğini gösteren araştırmalar da var. Kısacası içmiyorsanız, kalbe yararlı diye başlamayın. İçiyorsanız 1-2 kadehi geçmeyin.

Ağzınıza bile sürmeyin dediğiniz şey?
-Bir çok ülkede yasaklanan trans yağlar… Şeker ve undan yoğun besinleri, salam sosis, sucuk gibi işlenmiş etleri, hazır yemekleri de çok aza indirmenizde yarar var.

Döneri, kebabı, eti de seven bir toplumuz.
-Bilimsel veriler daha çok bitki kökenli beslenmenin yararlı olduğunu gösteriyor. Balığın kırmızı ete tercih edildiğinde sağlığın olumlu etkilendiğini gösteren araştırmalar çok. Buna karşılık et yoğun beslenmenin uzun vadede sağlığa yararlı olduğunu gösteren hiç bir bilimsel kanıt yok. O halde ne yapmalıyız? Kırmızı etin az yağlısını sınırlı miktarda yemeliyiz. Bilimsel araştırmalar her öğün veya her gün et yeme alışkanlığından vaz geçmekte yarar olduğunu düşündürüyor.


ŞİDDETE MARUZ KALANLARIN KALP KRİZİ RİSKİ YÜKSEK

Kendimizi stresten korumanın kesin bir yolu var mı?
-Bir miktar stres hayatın olmazsa olmaz bir parçası. Önemli olan onunla baş edebilmek, stresi yönetip olumsuz etkisini en aza indirebilmek. Bunun için kişinin kendisi için en uygun gevşeme yöntemini bulması gerekir. Kimi için bu bir sabah yürüyüşü olabilir, kimi için yün örme veya ilginç bir hobiyle uğraşma... Meditasyon, yoga, gibi yöntemlerin stresin olumsuz etkilerini azaltmada etkin olduğu biliniyor. Mümkün olduğunca stresli ortamlardan kaçınmakta yarar var. Yetkinin az olduğu ama kişinin taşıması istenen sorumluluğun çok olduğu durumların çok stres yarattığı unutulmamalı.

Ülke gündemi karanlık, art arda ölümler yaşanıyor. Böyle bir ülkede yaşamak, kalp sağlığımızı nasıl etkiliyor?
-Savaş, çatışma ve şiddet ortamı büyük stres kaynakları. Bizzat şiddete maruz kalanlarda ve tanıklık edenlerde kalp krizi ve ani ölüm riskinin yükseldiğini gösteren birçok araştırma var. Şiddeti yaşayanlarda aylar, hatta yıllar sonra, ‘travma sonrası stress hastalığı’ dediğimiz birçok ruhsal sorunun yanı sıra kalp ve diğer birçok fiziki hastalıkların da görüldüğü tablo ortaya çıkar.

Ya bizzat şiddetin içinde olmayan ama uzaktan tanık olanlarda?
-Endişenin, kendini güvende hissetmemenin kalp sağlığını olumsuz etkilediğini biliyoruz. Haberlerde her gün insanın içini karartan görüntülerin kalp damar sistemimize olumsuz etki yaptığından şüphem yok.


TEK TEHLİKE YAKALANMAK DEĞİL

Cinsel kuvveti artırıcı ilaç kullanıp kalp krizi geçirenler oluyor.
-Reçetesiz satılan, cinsel gücü arttırıcı olduğu söylenen destek ürünlerinin içinde hangi maddeler olduğunu çoğu zaman bilmiyoruz, bu ilaçlardan uzak durmalı. Bir de doktor muayenesinden sonra reçeteyle verilen, erkeklerin sertleşme sorununu iyileştiren ilaçlar var ki doktorun tavsiyelerine uyulduktan sonra kalp üstüne olumsuz etkileri yok.

Aşk ve cinsellik kalbi nasıl etkiliyor?
-Aşk kalbin dostudur. Kalp krizi geçirenlerin mutlu bir evliliği varsa iyileşmeleri daha hızlı olur, ölüm riskleri daha azdır. Yalnız yaşıyorlarsa riskleri aksine artar. Cinselliğe gelince, sağlıklı cinsellik hayatı tamamlayan, mutlu edici bir unsur olduğu için kalbe iyi gelir. Cinsel ilişki sırasında ölüm ve inme çok ender görülür. Japonya’da yapılan bir araştırma bu tip ani olayların çoğunlukla karılarından başka bir kadınla yabancı bir mekanda ilişki kuran erkeklerde görüldüğünü ortaya koydu. Anlaşılan o ki, gayri meşru ilişkinin tek tehlikesi yakalanmak değil.


SORUN GÖZ ARDI EDİLİYOR

Türklerin kalp hakkında doğru bildiği en büyük yanlış sizce ne?
-Kalp damarlarında var olan her darlığın baypas ameliyatı veya stent takılarak düzeltilmesi gerektiği sıkça tanık olduğum yanlışların başında... Benzer bir yanlış kanı da, baypas ameliyatından veya stent takıldıktan sonra ‘motorun yenilendiği’ ve artık hiçbir sorun olmadığı düşüncesi. Halbuki bu işlemlerle yapılan, sorun çıkaran ağır darlıkların yarattığı kan akımı sorununu çözmek. Altta yatan ve damarıların bir çok bölümünü tutan, dikkat edilmezse yeni darlıklara yol açacak olan damar sertliği sorunu göz ardı ediliyor.

 

 

BAKMADAN GEÇME!