Güncelleme Tarihi:
Tablolarınızı üretirken keçe, kâğıt hatta pul kullanıyorsunuz. Bu tekniği nasıl geliştirdiniz?
-1950’ler, 60’lara ait bazen daha da eski kitap sayfaları, kağıt paralar, pullar, çizgi romanlar, giysi dikim patronları, haritalar gibi yaşanmışlığı olan farklı malzemeler kullanıyorum.
İnsanoğlunun ilk örtünme malzemesi olarak bilinen keçeyi -kendi yarattığım özgün bir teknikle bir arada kullanarak, kadına ait duygu kırılımlarına gönderme yapan 3 boyutlu kadın formları meydana getiriyorum. Bu kadın, yaşadığı kitabın içerisinden çıkarak vücut bulan, günümüze ulaşan ve izleyiciye söyleyecek sözü olan bir kadın haline geliyor. Bazı yapıtlarımda 60-70 senelik bir kitap sayfasını, günümüzün ekose desenli, çizgili ya da Liechtenstein resimlerine çağrışım yapabilecek şekilde puantiyeli bir kumaşla bir arada kullanıyorum. Malzemelerin geçmişe dönük aidiyetlerini yitirmeden günümüz sanat anlatımıyla bugüne ait çağ trendleri ve normlarıyla bir bağ kurmasını istiyorum.
Genelde kadın figürleri üzerinden ilerliyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı?
-Bunun çıkış noktası olarak Cem Yılmaz’ın “Erkek analog cihaz, kadın ise dijital!” tespiti üzerinden kolayca açıklanabilir. Kadın ve erkek yaradılışı gereği, olaylara ve kişilere yükledikleri anlamlar açısından son derece farklı duygu dünyalarına sahipler. Günlük hayatta gösterdikleri tepkiler de bu farklı altyapıya göre şekilleniyor. ‘Erkek’ son derece net ve yalın reaksiyonlar verirken, ince ve hassas ayarlara sahip ‘kadın’ ise olup biteni hep birbiriyle ilişkilendiriyor, 360 derece bütünleyip ona göre tepki veriyor. Bir karar anında da, duygularını, vicdanını ve iç sesini dinliyor, zihniyle bütünleştirmeye çalışıyor. Kadının duygu dünyası çok katmanlı ve girift. Bazen bu kompleks sistemde çoğu zaman zorlanıyor. Öte yandan ‘kadın’ üretkenliği, algı ve hislerinin derinliği ile manevi gücü açısından insanın bir üst modelidir diyebiliriz. Ben sanatsal yaklaşımımda bu farka dikkat çekmek istiyorum.
Yeni projelerinizden bahsedebilir misiniz?
-Ben birkaç ay evvel aldığım davet üzerine açılışı 12 Nisan’da Paris’te Saint Germain’deki çağdaş sanat galerisi Corrado Bortone’deki Rencontre- Karşılaşma adlı sergiye hazırlanıyorum. Çalışmalarım Türkiye’de eşzamanlı olarak PG sanat galerisinde de görülebilir.Önümüzdeki mayıs ve yaz dönemininde katılmayı planladığım yurtiçinden ve yurtdışındandan gelen sergi davetleri mevcut. Eylül ayında ise her yıl istikrarlı bir biçimde büyük bir titizlikle düzenlenen benim de her sene yer aldığım Contemporary Istanbul’da eserlerimi görebilirsiniz. Gelecek solo sergimi ise Contemporary İstanbul 2017 ile eş zamanlı gerçekleştirmeyi ve sanatseverler ile buluşturmayı planlıyorum. Aynı zamanda bu sene de çalışmalarımla dünyanın dört bir yanından gelen sanat izleyicisi ve çok sayıda değerli koleksiyonerin takip etiği uluslararası önemli sanat fuarlarında yer alacağım.
Bir Türk sanatçı olarak uluslararası arenada bir ressamın kendini ispat etmesi daha mı zor?
-Hem özgün tekniğim hem de çalışmalarımda kullandığım farklı malzemelerin arasında insanoğlunun ilk örtünme malzemesi olarak da bilinen, geçmişi M.Ö. 3. yüzyıla dayanan keçenin olması yurtdışında fark edilmenize yol açıyor. Bu açıdan Anadolu’da geleneksel el sanatları ürünü olan keçeyi hem bir Türk sanatçı olarak köklerimizin yansıması şeklinde devam ettirmekten hem de geçmiş aidiyeti olan bu malzemeyi çağdaş sanata adapte edebilmekten oldukça mutluyum. Uluslararası sanat arenasında Londra, Paris, New York, Miami gibi sanatın kalbinin attığı şehirlerde eserlerimle yer almış olmam temsiliyet ve bilinirlik açısından benim için çok önemli. Yaptığım çalışmaların yurtdışında da takdir görmesi ve anlamlı koleksiyonlara katılması izlediğim yol açısından doğru yönde olduğumu işaret ettiğinden son derece mutluyum.