Güncelleme Tarihi:
Moda’daki değişimi, bir anda tüm şehir dergilerini, Instagram hesaplarını, kent yazarlarının köşelerini istila etmesini başlarda “Çok gördük bunları” hafifliğiyle karşılamak mümkündü. İstanbul bu. İllaki her dönem bir semt ‘yükselişe’ geçer, kafe istilasına uğrar, üç-beş yıl sonra anahtarı Kahve Dünyası’na/Simit Sarayı’na teslim eder çıkar. Cihangir ile başlayan, son 10-15 sene içinde Asmalı’nın, Şişhane’nin, Karaköy’ün başına gelenleri hatırlayın. Hızlı bir Moda turu sonrası karşınıza çıkanlar, ilk bakışta her ‘yükseliş’te olan semtin başına gelenlerden farksız: Kahve kokusundan bayılanı, ‘organik’ten yıkılanı, ille de tasarım diye tutturanı, simitçisi, kahvecisi, gazozcusu, her şeyin mutlaka ‘yandan çarklı’sı. Zira, asıl mevzu Moda’da yeni açılan kafeler, ‘hip’ restoranlar değil; mahalledeki kökten ve sancılı değişim.
KİM BU YENİ MODALI?
Zeynep Erekli
Telefonla konuşurken bir yandan birilerine “Pardon şu şemsiyeyi açabilir miyiz” diye rica ediyor, diğer yandan “Bak, nasıl da tipik bir Modalı cümlesi kurdum” diyor. Aileden/ezelden Modalı, seyahat yazarı Zeynep Erekli, Moda Spor Kulübü’nde, havuzdan yeni çıkmış, telefon kulağında, kısa süre öncesine kadar kendi halinde, sakin, hafif ve tenha bir hayat sürüp giden Moda’nın son 5-10 senede yaşadığı ışık hızındaki değişimi, dönüşümü anlatmak için serin bir gölge bulma telaşında. Bir St. Joseph Lisesi mezunu olmasından başlıyor, Kadıköy Anadolu’da, St. Joseph’te okuyan herkesin içindeki Moda aşkından bahsediyor: “İlginç olan şu: Gençliği burada geçmesine rağmen, yıllar boyunca genç kuşaktan kimse buraya taşınmaya yanaşmadı. Çünkü yolun sonudur Moda. Burundur. Çıkmaz sokaktır. Yol biter, deniz başlar. Otoparkı yoktur, arabanı park edecek yer bulamazsın. Burna girdin mi saatlerce çıkamazsın. Genç profesyonellerin, beyaz yakalıların işine hiç gelmedi Moda’ya taşınmak. Bu yüzden kendi havzasında, nüfusunda yaşadı gitti. Şimdi bakıyorum, etrafımda kreatif alanda çalışan onlarca insan Nişantaşı’ndan, Cihangir’den kalktı, buralara taşındı. Freelance takılan, yazan çizen tayfa için şahane bir düzenek olarak yükseldi. Yeni jenerasyon burayı anlayarak, severek geliyor.”
“BİTİRDİLER BEYOĞLU’NU, CİHANGİR’İ”
Bu semtin alametifarikarından biri de bisiklet.
Artan Moda nüfüsunu üç-beş kafeye, cupcake/pizza dükkânına bağlamak zayıf bir çıkarım. Moda, bir anlamda sosyalleşmeyi seven İstanbullunun artık son kalesi. Kentsel dönüşüme boyun büken Nişantaşı ve çevresi; mahalle baskısından bunalan Cihangir/Tophane ve civarı; Arap yatırımcı istilasına uğrayan Etiler ve Levent’ten kaçan, soluğu Moda’da alıyor. Bunlardan biri de 12 sene boyunca Cihangir’de, Tophane’de, Beyoğlu’nun her köşesinde oturmadık köşe bırakmayanlardan; ezelden 212’li, yoga hocası Sinem Er. Ona göre Cihangir çevresinde dönen “Buralar artık iyice yaşanmaz oldu” lafları ‘Gezi’ sonrası iyice arttı, her gün bir sokağında yaşanan itiş kakış ve ‘yaşam tarzına müdahale’ en sevenini bile bölgeden bezdirdi. Aynı sebepten Moda’ya taşınanların sayısı 100’den fazla”.
Yoga eğitmeni Sinem Er, ‘yaşam tarzına müdahale’den bıkanların Moda’ya taşındığını söylüyor.
Yeni taşınanların, Moda sokaklarına sığınanların hikâyelerinden çıkan tablo şu: Moda’ya taşınmak aslında bir ‘paket’. Hayatına bir anda sahil, bisiklet, kedi-köpek gibi kavramlar giriyor. Araba yerine vapura, bisiklete biniyorsun. Ya kedi ya köpek alıyorsun. Mümkünse ‘freelance’ bir düzene geçiyorsun. Akşamları illaki mahalledekilerle buluşuyorsun.
Ezelden Modalıların derdi, sonradan taşınanlardan çok hafta sonu kalabalığı, günlük yerli turist yoğunluğu. Kadıköy- Kartal metrosunun açılması sonrası iki dondurmacısı, üç kafesi, dört sokağıyla mutlu ve naif bir yaşam süren Moda, bir anda ‘neye uğradığını’ şaşırıyor; Ali Usta Dondurmacısı’nın önünde 125 metre kuyruk, parkta, sahilde hummalı çekirdek çitleme ayini başlıyor. “Bu duruma en çok da ‘Moda elitleri’ kızgın” diyor Erekli.
MISIR VE DENİZ YAĞI KOKUSU
Eskiden Burun’dan denize de girilirdi.
Moda elitleri: ‘Cihangir entelektüeline kıyasla hayatla daha barışık, yumuşak, ılıman politik ve ‘Nişantaşı eliti’ne nazaran ağır salon adabından çok hafif balkon misafirliğine inanan. Belki de Adalar’dan esen hafif rüzgârı etkisinden, gençliği ve yeniliği daha kolay kucaklayan; huzuru, ılık bir yaz akşamı üzerine hafif bir şeyler alıp yürüyüşe çıkmakta bulan... Moda elitlerinden biri de kendi tabiriyle 100-120 yıllık Modalı, iletişim uzmanı Feride Edige. Bir aile geleneği olarak Moda’da yazlığı olan, buralara sadece yazları sayfiye yaşantısı için gelen bir kuşaktan. ‘Buralar hep yazlıktı’ sıcaklığını en güzel o aktarıyor: “Herkesin birbirinin çocuğunu kolladığı; her evinin balkonundan, bahçesinden zakkumlar ve morsalkımlar sarktığı bir yerdi burası. Gençliğimiz Moda Deniz Kulübü’nde geçti. Geceleri konser iznimiz olmadığı zamanlar, kayık kiralar, gizlice açılır, denizin üzerinde dinlerdik Ayla Dikmen’i, Durul Gence’yi. Bir de nefis bir açık hava sinemamız vardı. Filmden önce Barış Manço, Beyaz Kelebekler konser verirdi.” Edige’nin “Yazın gelişini kokusundan anlardın. Mısır ve deniz yağı kokusu sarardı tüm mahalleyi” sözleri kulağınızda Moda’yı dolaşmaya kalkarsanız küçük bir hüsran yaşama olasılığı yüksek. Mısır yok, ‘pancake’ var, deniz tuzu kokusunuysa ağır kahve aroması bastırmış durumda.
NESİ FARKLI?
İşlevi değişse de (şimdi bir kafe- restoran), Moda İskelesi yıllardır bir istikrar sembolü gibi yerinde duruyor.
‘Büyük fotoğraf’ şunu söylüyor: Asmalı’nın, Karaköy’ün, Cihangir’in farklı zamanlarda yaşadığı değişimin, dönüşümün toplamını Moda, eşzamanlı bir şekilde daracık bir bölgede yaşıyor. Parseller ufak olunca, muhit çok da enine genişlemeye müsait olmayınca sıkıntı başlıyor. Aynı anda Barlar Sokağı yürünecek hale gelmiyor, mahalle barlarında ‘kapı politikaları’ devreye giriyor, esnaf topyekûn sokağı ‘üçüncü dalga kahveci’lere devredip çıkıyor. Erekli’nin annesi kasabının, Edige ise Moda’nın simgesi şilteci Mehmet Amca’nın gidişine yanıyor.
Karaköy, 3-5 sene evvel kafe istilasına uğramış; hafta sonu kalabalığıyla başı dönmüşken grafiti duvarlarına sahip çıkacak mahallelisi yoktu. Asmalı’da masa kaldırma operasyonuyla başlayan değişim o kadar hızlı ve tepeden inmeydi ki yerellere hareket şansı tanımadı. Moda’da durum farklı: Başka hiçbir İstanbul semtinde görülmeyen birlik durumu, kenetlenme hali hâkim Facebook gruplarıyla, Instagram hesaplarıyla iyice güçlendirilmiş bir örgütlenme bu. Facebook’ta 34710 adlı mahalle grubu, Instagram’da 27 bin küsur takipçisi olan ‘Mahalle Moda’ hesabı... Yeni doğum yapan Safinaz’ın yavru kedilerine ev bulma telaşı da dükkânı kapanmış esnafa yer bulma meselesi de aynı gayret ve seferberlikle çözülüyor. Tek ses olmak işe yarıyor da. Sahil yoluna, manzaranın tam ortasına konan konteynir tuvalet elbirliğiyle yerinden oynatılabiliyor misal.
ASIL O ÇEKİRDEĞİ NE YAPACAĞIZ?
Sokak aralarında kafeler tasarımlarıyla dikkat çekiyor.
10 yıldır Modalı Kaan Sezyum dilinde/gözünde değişim şöyle bir şey: “Terzici şekil bir pancake dükkânına dönüştü. O da tutmadı, oraya Manço’nun oğlu (Doğukan) kafe açtı işte...” Festival havasından, yazları Eski Moda İskelesi ile Kurbağalıdere arasını dolduran sambalar, Latin dansları, ‘birtakım’ akrobatik hareketlerden bahsediyor Sezyum. Aynı anda İstanbul’un diğer semtlerinde görmeye çok alışık olduğunuz sahnelerin, karakterlerin nasıl yeni yeni Moda’ya düşmeye başladığından da... “Dilenciye, tinerciye asla rastlanmazdı Moda’da. Belki de yeni açılan metronun etkisinden, bir anda yüzü değişti, hafif bir ‘Cihangirleşme’ yaşadı.”
Elinizde tuttuğunuz ilavenin azımsanmayacak kadar Modalı editörü, yazarı var: Yenal Bilgici, Mehmet İren, Bahar Çuhadar... Yenal, henüz birkaç senedir orada yaşamasına rağmen değişimi yine de görebildiğini anlatıyor: “Kitapçı kapanıyor, kafe oluyor. Terzi gidiyor, yerine kafe geliyor. Ama bir sanat merkezi yok mesela. Bir kafeden kalkıp ötekine oturuyorsun.”
MESELE MODA DEĞİL, MODALI
Moda’da krep çok revaçta.
Her Moda seferi sonrası bin yıldır dilime dolanmış lafları bu kez yutacak mıyım diye kendimi yokluyorum. Kafesinde, organik tostunda, tasarım dükkânında değil mis kokulu balkonunda, serin bankında, manavıyla bir domates üzerine saatlerce sohbet edebilen mahallelide kalıyor gözüm. Moda’da değil de Modalılarda, Modalı olmakta...
Mahallene sahip çıkmak, birlikten doğan güce inanmak, ‘dışarıdan’ geleni değerlerini hatırlatmak şartıyla buyur etmek, değişimin tadını çıkarırken var gücünle eskiyi de yaşatmaya çalışmak... İstanbul’un, hatta Türkiye’nin Modalıdan öğreneceği çok şey var.
YENİ MODA’DA NELER VAR? DEĞİŞİMİN ÖNCÜSÜ 7 NOKTA
Naan Bakery
Naan Bakery: Her gün fırınından ekşi maya ve çeşit çeşit ekmek çıkaran mis kokulu bir kafe. Caferağa Mahallesi, Moda Caddesi, No: 113
Dört: Küçük duruşuna aldırmayın. İçeride dönen, konuşulan çok daha fazlası. Arada minik kahve konserleri de dönüyor, söyleşiler de sergiler de... Ressam Şeref Akdik Sokak, No: 13
Nun Vintage: Ağırlıklı ikinci el kıyafetler ve tasarım ürünler satan, mahallenin hipster dokunuşlu ‘vintage’ dükkânı. Moda Caddesi, Atıfet Sokak, No: 12/A
Elta Ada Organik: Tamamı Gökçeada üretimi taze yoğurt, süt, peynir ürünlerinin bulunduğu nokta. Caferağa Mahallesi Yenifikir Sokak, No: 3
Basta Street Food
Basta Street Food Bar: Mahallenin yenilerinden. Her gün değişen salata mönüsüyle biliniyor. Sakız Sokak, No: 1
Volare: Çoğu yapımı, tasarım işi ıvır zıvır tasarım dükkânı. Caferağa Mahallesi, Murat Bey Sokak, No: 3/C
Fahriye Cafe: Adını, Fahriye Abla filminden alıyor, mahallenin nostalji ihtiyacını karşılıyor. Tostu, mantısı ve çay çeşitleri meşhur. Moda Caddesi, Leylek Sokak, No: 3A
Volare
NE GÜZEL SAKİN SAKİN OTURUYORDUK
Mehmet İren, Gazeteci
Benim ömrümün hatırı sayılır bir kısmı “Karşıda geceleri ne yapıyorsunuz”, “Orada yiyecek bir şey var mı” gibi soruları cevaplayarak geçti. Sonra ufak ufak ünlü ağızlardan “Kadıköy, yeni Cihangir mi” yazılarını okur olduk. Bunu bir süre önce mahallemizin çok önemli bir figürü söyleşi yaparken masaya yatırmış ve “Cihangir olmak istediğimizi, bunun marifet olduğunu sanıyorlar” gibisinden yermiştik kendi aramızda. Ayrıca her yer illa Cihangir mi olmak zorunda? Bugün Cihangir’i de geçtik; oturduk “Kadıköy yeni Brooklyn mi” sorusu üzerine kafa patlatıyoruz. Sanki Brooklyn olasımız varmış gibi. 3-4 yıldır süren çılgın dönüşüm sayesinde sabah girdiğiniz dükkânı akşam yerinde bulamıyorsunuz. Zamanın ve değişimin önünde durulmaz. Kahveymiş, pub’mış, ekşi mayaymış iyi şeyler de şurada biz bize, ‘karşı’nın o tatavalı ‘hip’liğinden azade güzel güzel, sakin sakin takılıyorduk.