Güncelleme Tarihi:
Çöp karıştırmaya nasıl başladınız?
- Gazetecilik mezunuyum ama iletişim sosyolojisi üzerine mastır yapıyorum. Bavul dergisinde çalışmaya başladım. Dergimizin diğer mecralardan farkı, ‘sokak’ konsepti ve bu konseptin ana fikri ‘salt gerçeklik’ üzerine kurulu. Yayın yönetmenimiz Önder Abay bu işe çok önem verdi. İnsanlar çöp karıştırmak istemez ama benim için ilginçti, alanımla da ilgiliydi. İlk analizimi de İzmir Çeşme’de yaptım.
Sizi çöpleri karıştırırken görenler bir şey demedi mi?
- İlk önce polis geldi. Çeşme’deki çöplerden bira şişeleri çıkmıştı, onları topluyordum. Yanımda da fotoğrafı çekmek için kardeşim vardı. Polis, “Gençler ne yapıyorsunuz” diye sordu. “Çöplerden semt analizi yapıyoruz” dedim, “O ne demek” dediler. “Çöplerden, sosyolojik tüketim alışkanlıklarını çözüp dergi yazısı yazıyoruz” dedim. Şişeleri sordular ve polislerden biri “Sosyoloji okudum, hayatımda böyle bir şey görmedim, sen kimi kandırıyorsun” dedi. Meğer molotof hazırlığındayız zannetmişler. GBT’mize baktı, “Şişeleri kenarda bırakmayın, mümkünse kırın” diyerek gittiler.
TEYZELER CAMDAN İZLİYOR
Başınıza gelen tek ilginç şey bu olmasa gerek...
- İstanbul Üsküdar’da teyzeler pencerelerden çıkıp “Ne yapıyorsun” diye soruyor, anlatınca anlamasa da “Hee iyi iyi, kendine dikkat et” diyor. Bir gün de Bakırköy’ü geziyordum. Bir teyze elimde eldiven olmasına rağmen, daha kalın olduğu için bana kendi evindeki bulaşık eldivenini verdi. Beni tanımıyordu ama getirdi. Balat’ta “Madem ne yiyoruz, ne içiyoruz araştırıyorsun, gel eve anlatayım, çöp kötü kokar” diyen oldu.
Daha tehlikeli bir şey?
- Nuruosmaniye’de ramatçılar (çöpten değerli metal toplayanlar) var ve onların çöpüne bakamazsın. Bağcılar’da ise kâğıt toplayıcıları var... Sokağa ilk kim girdiyse, çöpü o karıştırır. Arabalarını çöpe bağlarlar, bağlıysa da giremezsin. Beşiktaş’ta, bir arabayı bağlamışlardı; başka bir çöpçü geldi, “Beni koru, ben de senin gibiymişim gibi davran, bana sıkıntı olmasın” dedi. Kâğıt toplayanların birçoğu eski hükümlü ya da mültecidir.
Çöpe gitmeden önce araştırma yapıyor musunuz?
- Zaten kafamda belli başlı şeyler oluyor. Mesela Bağcılar’a gittiğimde, çok çocuklu bir semt olduğunu biliyorum. Fatih Çarşamba’da da keza öyle. Ama Fatih Çarşamba’daki çocuklar, tuvalet alışkanlığını daha geç yaşlarda kazanıyor. Bağcılar’dakiler de hemen sokağa salındıkları için küçük yaşta tuvalet alışkanlığını kazanmış oluyor.
İğrenmiyor musunuz?
- En çok kokan çöpler, evsel atıkların çok olduğu çöplerdir. Yani evde yemek pişiyorsa o çöp çok kokuyor. Ama yine de çöpü karıştırırken “Bu çöp, pislik, mikrop yuvası” diye bakmıyorum. O yüzden şimdiye kadar hiç iğrenmedim. Sadece bozulmuş yemek bir anlık bir çekinceye neden olabiliyor. “İğreniyorum, bu çöpü geçeyim” desem, belki orada benim yönümü değiştirecek bir şeyi kaçıracağım. O yüzden mutlaka bakıyorum.
Kaç konteynir geziyorsunuz bir semt için?
- Bazı yerlerde birinci konteynire baktım, yumurta kabuğu, muz kabuğu, şarj aleti çıktı. İkincisine bakıyorum, benzer şeyler. Üçüncüde de benzer şeyler çıkarsa, 10 taneden fazlasına bakmıyorum. Ama aynı sokaktaki iki çöpte birbirinden çok bağımsız şeyler varsa, orada ya bir taşınma olmuştur ya da bir işyeri, esnaf vardır.
YUMURTA VE EKMEK ORTAK
Tüm semtlerde ortak ürün hangisi?
- Yumurta ve ekmek.
Bir yerde çok görüp, başka bir yerde bir tane bile görmediğiniz ürün?
- Moda’da çok viski gördüm ama Bağcılar’da bir tane bile görmedim. Bakırköy’de malt bira çıkıyor, Beşiktaş’ta cinsel güç arttırıcı haplar çıkıyor. Bağcılar’da prezervatife hiç rastlamadım. Balat’tan da Bağcılar’dan da kuru fasulye çıkıyor ama Balat’tan etli fasulye çıkıyor.
GELİR SEVİYESİYLE BİRLİKTE ÇÖP DE DEĞİŞİR
Umut Yiğit’le önce Küçük Armutlu’daki, sonra da Etiler’deki konteynerleri inceledik. Bu iki yeri seçmemizin nedeni, birbirlerine çok yakın olmalarına rağmen bambaşka gelir seviyesinden insanların yaşamasıydı. Küçük Armutlu’da en çok soğan artığı bulduk. Bu, evde yemek yapıldığını gösteriyordu. İki litrelik gazlı içecekler de burada daha çok ailelerin yaşadığını ve/veya evdeki nüfusun kalabalık olduğunun işaretiydi. Küçük Armutlu’dan Etiler’e geçtik ve kutu sütler birden günlük süte döndü. Sigaralar kaçak değil; en pahalı markaydı. Üst gelir sınıfına hitap eden süpermarketten alınan dört liralık ekmek artıkları vardı. Buna karşılık Etiler’de de bulaşık deterjanı piyasadaki en ucuz markaydı. Yiğit, “Zengin de olsanız, fakir de olsanız, bulaşık deterjanı misafirin görmediği bir şey. O yüzden zenginler de ucuzunu alır” diyor. Küçük Armutlu’da ayçiçek yağı 5 lt.’lik tenekesiyle, pirinç çuvalla alınırken, Etiler’de her ürün litrelik veya kiloluk çıktı. Gelir seviyesi yükseldikçe, peynir çeşidi de arttı.
ÇÖPÜN DİLİ
** Çöpte bulduğunuz iç çamaşırlarının rengi siyah veya kırmızıysa, aktif cinsel yaşamın olduğu bir semttesiniz demektir.
** Mide sorunları sosyal-ekonomik statü tanımıyor, her çöp konteynırından mide ilacı çıkıyor.
** Rakı şişeleri Yeşil İzmir markaysa, orada yaşayanlar Egeli’dir.
** Meşrubat şişeleri iki buçuk litrelik çıkıyorsa orada aileler yaşıyordur.
** Kapsül kahve atıkları, beyaz yakalı nüfus göstergesi.
** Toz çay çıkıyorsa, evde sabahları kahvaltı yapılıyordur.