Işıltının altındaki derin yalnızlık

Güncelleme Tarihi:

Işıltının altındaki derin yalnızlık
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2015 01:06

‘Dr. Jivago’, ‘Arabistanlı Lawrence’, ‘İbrahim Bey ve Kuran’ın Çiçekleri’ gibi filmleriyle tanınan Ömer Şerif, 83 yaşında aramızda ayrıldı. Mısırlı aktör muhteşem ve yalnız bir hayatın sahibiydi. İşte bu ilginç serüvenden kimi unutulmaz dönemeçler...

Haberin Devamı

‘Işıltılı hayatların ardındaki derin yalnızlıklar...’ Bu klişe cümle, onun serüvenin bir özetiydi adeta. Ama bundan asla gocunmadı; kabul etti, bu gerçekle yaşadı ve cuma günü geçirdiği kalp krizi sonucu “Benden bu kadar” diyerek çekip gitti.

Ömer Şerif ya da gerçek ismiyle Michel Chalhoub, Mısır’ın dünya sinemasına armağan ettiği en belirgin yüzdü. 10 Nisan 1932’de İskenderiye’de doğdu. Babası Joseph varlıklı bir kereste tüccarıydı. Annesi Claire de bu varlıklı ortamda zamanı öldürecek çareyi kumarda buluyordu. “Gerçekten sıra dışıydı” diye tarif ediyor Ömer Şerif annesini. “İyi bir eğitim almamı, bir an önce İngilizce öğrenmemi istiyordu. Ki İngilizce benim için hayatta her kapıyı açan anahtar oldu. Tiyatroda, sinemada onun sayesinde aşılması en güç virajları döndüm, hayal edemeyeceğim noktalara ulaştım...”

Haberin Devamı

Annesinin ısrarlarıyla Victoria Koleji’ne adım attı. Oyunculuk da okul yıllarında ruhuna işledi. Fark edilmenin ve alkışın tadını ve zevkini erken kavradı. ‘The Invisible Duke’ oyunuyla sahne tozunu yuttu. Oysa oyun boyunca bir kutunun içinde duruyordu. Finale doğru dışarı çıkıp seyircinin coşkulu alkışlarını görünce kararını verdi: Bu yolda yürüyecekti... Lakin babası bu işe bozuldu, oyuncu olmasını yasakladı. Ama bu durum onu kararından vazgeçirmedi.

ASIL ADI MICHEL CHALHOUB'TU

1954 Londra’daki tiyatro okulu RADA’nın yolunu tutmuşken, Mısır sinemasının uluslararası sularda en bilinen yönetmeni Yusuf Şahin’dan teklif aldı ve ‘Sahranın Şeytanı’yla beyaz perdeye adım attı. Aynı yıl yine Şahin’in bir başka filmi olan ‘Siraa Fil-Wadi’de rol aldı. Bu iki yapım onu sadece yedinci sanatla değil, her daim “Hayatımın kadını” dediği Faten Hamama’yla da tanışıp yakınlaşmasını sağladı. Özellikle ‘Siraa Fil-Wadi’deki (ki Batı’da ‘The Blazing Sun’ olarak bilinir bu film) öpüşme sahnesi büyük ses getirdi. Babasının bu sahneden utanacağını düşünen Michel Chalhoub, adını Ömer Şerif olarak değiştirdi.

Işıltının altındaki derin yalnızlık

İlk filminde tanıştığı ve uğruna Müslüman olduğu Faten Hamama, ‘Hayatının kadını’ydı.

Haberin Devamı

Ömer Şerif Katolikti ama âşık olduğu ‘Arap sinemasının leydisi’ unvanına sahip Müslüman Hamama’yla evlenebilmek için İslam’ı seçti. Bu birliktelik geride bir oğul ve sayısız film bıraktıktan sonra 1965’te sona erdi. Çünkü ‘Arabistanlı Lawrence’da rol almış ve ünü tüm dünyaya yayılmıştı. Artık Hamama’ya sadık olamayacağını düşünen Ömer Şerif, tüm dürüstlüğüyle “Yolları ayıralım” dedi ve boşandılar. Sonrasında hiç evlenmedi ama Tuesday Weld, Diane McBain, Ingrid Bergman, Barbra Streisand, Barbara Parkins, Barbara Bouchet, Alexandra Bastedo, Joan Severance gibi isimlerle beraber oldu.

Sinemadaki en derin izi ise kuşkusuz bir David Lean klasiği olan ‘Doktor Jivago’yla bıraktı. Boris Pasternak’ın ünlü romanından yapılan uyarlamada Ömer Şerif, şair-doktor Yuri Jivago adlı bir karaktere hayat veriyordu. Yani Yusuf Şahin’in keşfettiği Şerif, David Lean’in iki başyapıtıyla (‘Arabistanlı Lawrence’ ve ‘Doktor Jivago’) bir dünya yıldızına dönüşüyordu. Şimdiki zamanın seyircileri ise onu ‘Top Secret’ ya da ‘Hidalgo’ gibi yapımlardan hatırlar genellikle.

Haberin Devamı

BAKKAL İBRAHİM...

Işıltının altındaki derin yalnızlık

‘Bakkal İbrahim’ rolüyle ‘César’ aldı.

Yaşadığımız coğrafyayla sinemasal ilişkisine gelince: Fransız yönetmen Henri Verneuil imzalı ‘Mayrig’de (Yapım yılı 1991) oynamıştı Ömer Şerif. 1917’deki ‘malum’ olaylar sırasında Türkiye’den Marsilya’ya göç eden bir Ermeni ailesinin reisi Agop’ta izledik onu. Daha sonra yine bir başka Fransız yönetmen, François Dupeyron’un 2003 tarihli filmi ‘İbrahim Bey ve Kuran’ın Çiçekleri’nde karşımıza çıktı. Bu kez renkli öğeleriyle Paris’te küçük bir sokağın demirbaşları arasında yer alan ve Arap sanılan ama aslında Türk olan bir bakkaldı (ismi de İbrahim) Ömer Şerif. Film, bakkal İbrahim’le Yahudi çocuğu Moiz arasındaki dostluğu anlatıyordu ve öykünün yolu, finalde Türkiye’ye düşüyordu. Bu rol Şerif’e, ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında ‘César ödülü’ de getirecekti.

Haberin Devamı

Hamama’yla birlikteliğinden olan oğlu Tarık, bu yılın başlarında babasının Alzheimer olduğunu ve Kızıldeniz kıyısındaki bir otelde hayatını sürdürdüğünü açıklamıştı. İlginçtir Ocak 2015’te Faten Hamama vefat etmişti, anlaşılan Ömer Şerif onun yokluğuna birkaç ay dayanabildi ve menajeri Steve Kenis, cuma günü ünlü aktörün kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldığını duyurdu. Nasıl derler, kendi gitti, filmleri ve olağanüstü ilginç yaşamı kaldı yadigâr...

Işıltının altındaki derin yalnızlık

Arabistanlı Lawrence’da Peter O’Toole’la

AŞIRI TUHAF HİKAYESİNDEN NOTLAR

- Gerçek bir dünya vatandaşıydı. Tam altı dil (Arapça, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Yunanca) biliyordu.

Haberin Devamı

- Annesinin kumar tutkusu ona da geçmişti. Bir keresinde rulet oynarken bir gecede 750 bin pound kaybetmiş, akabinde Paris’teki evini satmak zorunda kalmıştı.

- Briçi çok severdi. Bazen gazetelere sayfalarında, briç oynarken görüntülendiği fotoğraflara rastlamak mümkündü. Önemli briç turnuvalarına katılmak için film çekimlerini ertelerdi. Birkaç briç kitabı yazmıştı ve onun adını taşıyan bir briç bilgisayar oyunu var. Konuya ilişkin en özlü sözü de şuydu: “Kötü bir film çekmektense briç oynamayı tercih ederim.”

Işıltının altındaki derin yalnızlık

Briç, onun hayattaki en büyük tutkusuydu.

- Kumar tutkusundan vazgeçmek onun için hiç kolay olmadı. “Ellerimde bir deste kağıt olmadan yaşayabileceğimi sanmıyorum” diyordu. 2003’te Paris’te, Enghien-les-Bains adlı kumarhanede 20 bin pound civarında para kaybetti, olay çıkardı, bir polise kafa attı. Hapse mahkûm edildi, cezası ertelendi. Sonradan olayı kendi cephesinden şöyle aktarmıştı: “Bu beni Fransa’da kahraman yaptı, çünkü bir polise kafa atmak her Fransız’ın rüyasıdır...” Sözkonusu olay aslında onun vakası değildi, daha önce de Yunanistan’da bir restoranda eşyaları parçaladığı için gözaltına alınmıştı Şerif. Ayrıca Beverly Hills’te bir park görevlisine yumruk attığı için mahkeme ‘öfke terapisi’ görmesine hükmetmişti. Bu vakada da polis Şerif’le tartıştığı krupiye arasına girmeye çalışıyordu. Ayrıca atlara da tutkusu vardı.

Işıltının altındaki derin yalnızlık

‘Doktor Jivago’ onu tüm dünyayı tanıttı.

- 1992’de bypass oldu. 1994’de kalp krizi geçirdi. Bypass’a kadar günde 100 sigara içiyordu, sonrasında bıraktı.

- Hayatına ilişkin kimi saptamaları ise şöyleydi: “Ben otellerde bavullarıyla yaşayan yalnız bir adamdım; ne zaman kimseyi tanımadığınız yeni bir yere gelseniz (aslında tanınmış bir kişi de olabilirsiniz) gidebileceğiniz tek yer ‘casino’dur. Casino’ya girersin, kendi başına yemeğini yersin, kimse eleştirmez, kimsenin umurunda olmazsın. Sonra tek başınalığın verdiği sıkıntıyla baş etmek ve kendini birazcık heyecanlandırmak için az biraz kumar oynarsın. Hepsi bu...”

- Ya kadınlarla son dönemdeki ilişkisi? “1996’dan beri bir kadınla yaşamadım. Zamanım otellerde geçti, restoranlarda yedim. Mutlu bir hayatım oldu. Şikâyet etmiyorum. Mütevazı bir hayat yaşadım ve korkudan, önerdikleri her filmi kabul ettim. İstemediğim filmleri bile... Çünkü ‘Hayır’ demeye korkuyordum. Benim ülkemde kadınlar utanıp kızarırlar. Ben bundan hoşlanırım, çünkü buna alışkınım. Tuhaftır ki, Amerikalı kadınlar kızarıp bozarmıyor.”

Işıltının altındaki derin yalnızlık

‘Funny Girl’deki rol arkadaşı Streisand’a âşık oldu.

- Peki Amerika hakkında neler düşünüyor? “Orada uzun süre yaşadım; insanların sadece yüzde 10’unun pasaportu var. Yani, yüzde 90’ı Amerika dışına çıkmamış. Hiçbir şeyden haberleri yok. Sıradan bir Ortadoğulu, bir Amerikalıdan çok daha zekidir.”

- Yönetmen Yusuf Şahin’in yanı sıra Mısırlı aktör Ahmet Remzi (2012’de vefat etti) en yakın arkadaşlarındandı. Keza 1987’de intihar ederek aramızdan ayrılan ünlü şarkıcı Dalida’yla da sıkı dosttu.

- Şerif, dine ilişkin görüşlerini ise bir TV röportajında şöyle açıklıyordu: “Tanrıya inanıyorum fakat dinlerle ilişkim tartışmalı. Mesela bir Yahudi kendisinin cennete, onun inancının dışındaki herkesin de cehenneme gideceğini düşünüyor. Keza bir Müslüman da aynı şeyi kendisi için düşünüyor. Ben Tanrının böyle bir ayrım yapacağını sanmıyorum.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!