İnsanlık tarihinin en heyecan verici dönemini yaşamaya başladık

Güncelleme Tarihi:

İnsanlık tarihinin en heyecan verici dönemini yaşamaya başladık
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2016 15:25

NASA’dan iki ‘Olağanüstü Başarı Madalyası’ alan, asteroit madencilik şirketi Planetary Resources’ın kurucusu Chris Lewicki’ye göre Jetgiller’i aratmayan bir hayat çok yakında. Sanayi bölgeleri Mars’a taşınacak, yeryüzü sadece yerleşke alanı olacak. Dünyada her yere bir saatte ulaşabilecek, Mars’a git-gel yapabileceğiz. Ve tüm bu projelerin önünü açan gelişme yine onun eseri: Uzay madenciliği ve mekikler için 2020’de açılacak ‘yakıt istasyonları’.

Haberin Devamı

Hayatımda daha havalı bir meslek duymadım. Uzay madenciliği yapan bir şirketin CEO’su... Kulağa oldukça fütüristik geliyor...

-Pek fütüristik sayılmaz aslında. Şirketimiz Planetary Resources’ı Peter Diamandis ve Eric Anderson ile 2008’de kurduk. Evet, uzay madencisiyim ama aynı zamanda roketbilimciyim, uzay mekiği mühendisiyim. NASA’nın ‘Mars Exploration Rovers’ ve ‘Phoenix Mars Lander’ projelerinin sistem mühendisliğini gerçekleştirdim. Ben ve ekibim 2004’te Mars’ın yüzeyine inen kâşif robotlar Spirit ve Opportunity’yi de yarattık. Pek çok farklı dalda çalışıyorum ama hepsini birleştiren konu, uzay. Ve zincirleme bir şekilde, her keşfimiz farklı ve heyecan verici gelişmelere neden oluyor. Mesela Spirit ve Opportunty’den aldığımız bilgiler, bize astroitlerde bulunan doğal kaynakları ve astroitlerde kurulacak istasyonlarla uzay seyahatini kolaylaştırmanın yollarını açtı.

Haberin Devamı

Asteroitlerde ne tür istasyonlar kurmayı hedefliyorsunuz?

- Bunları bir nevi benzin istasyonu gibi düşünün... Mesela uzun bir yola çıkıyorsunuz. Benzin istasyonlarında durup yakıt, su almanız, yağ değiştirmeniz, lastiklere hava basmanız gerekir. Biz de uzay mekikleri için böyle istasyonlar kuracağız. Ve bu istasyonlarda astroitlerden elde ettiğimiz doğal kaynakları kullanacağız.

İnsanlık tarihinin en heyecan verici dönemini yaşamaya başladık

Chris Lewicki, İş Yatırım 20. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle İstanbul’da  bir konferans verdi.

Peki bu ne işe yarayacak?

-Uzayda seyahatin iki önemli amacı var:  Uzaya daha fazla insan yollama ve daha az gereksiz yük taşıma. Mars’a gidip dönemiyoruz. Yolculuk sürecinin çok uzun, tüm kaynaklar gidişte kullanılıyor. Çünkü mekiğin de demin anlattığım gibi ‘istasyona giderek’ yakıt ikmali yapması, bozulan parçalarını tamir ettirmesi gerekir. Bu yüzden Mars’a ya da Ay’a yaptığımız yolculuklarda ekibin tüm ihtiyaçlarını mekikte depolamak zorunda kalıyoruz, bu da süreci yavaşlatıyor. Ama astroidlerde kuracağımız istasyonlarla, yakıt ikmalinden parça değişimine her şeyi yapabileceğiz. Böylelikle uzay seyahati hız kazanacak.

Haberin Devamı

Yani ‘Mars’a git-gel’ yapabileceğiz... Peki oradaki teknik ekip nasıl sağlanacak, insanlar mı çalışacak?

-Hayır tabii ki. Geliştirdiğimiz robotlar, her türlü sorunu çözecek kapasitede. Doğal kaynaklar da zaten astroitlerde emrinize amade. Kesintisiz güneş enerjisi zaten var, hava var, su var, demir var.

Nasıl yani?

-Şu elimde tuttuğum parçaya bakın. C-tipi asteroit’in bir parçası. İçinde su, oksijen, metan ve başka birçok şey var. Bunları kuracağımız istasyonlarda elde edebiliriz. Göstereceğim diğer bir parça da demir göktaşından...  Bunun içinde ise safa yakın demir, kobalt ve nikel var. Bu malzemeleri 3 boyutlu yazıcıya koyup istediğiniz her parçayı yapabilirsiniz. Bu da heyecan verici: çünkü uzayda yer çekimi olmadığından böyle ağır bir parçayı kaldırma, yükleme zorunluluğu yok. Halihazırda uzayda üretileceği için, bir uzay mekiğinin içine sığacak küçüklükte de üretmek zorunda değiliz. Yani sınırımız yok.

Haberin Devamı

TÜRKİYE ÖNEMLİ ROL OYNAYABİLİR

Peki tüm bunlar ne zaman gerçekleşecek? 70-80 yıl sonra mı?

-Hayır, süreç başladı bile. Şirketimiz geçen yıl geliştirdiğimiz ilk uyduyu asteroitlerdeki doğal kaynakların saptanması ve araştırması için yolladık. İki ay içerisinde de iki uydu daha yollayacağız. Bunlar ‘deneme’ görevleri. 2020’de de ilk üssü nerede kuracağımızı belirleyecek mekiği yollayacağız. 10 yıl içerisinde de demin bahsettiğim ilk  uzay madenini açmayı planlıyoruz. Küçük bir istasyon açıp, yavaş yavaş işleri geliştiririz. Her işletmede olduğu gibi...

Bu kaynakları Dünya’ya getirme gibi bir misyonunuz var mı?

-Tabii böyle bir potansiyel var. Çünkü uzayda bulunan bu malzemelerin gücü, dünyadaki madenlere kıyasla 100, hatta 1000 kat fazla.

Haberin Devamı

Peki bu doğal malzemeler kime ait? ‘Bulanındır’ felsefesiyle mi hareket edecek? Uzay madenciliğine yatırım yapmayan ülkeler ne yapsın?

-Bir yerde evet. Gezegende 60 milyon asteroit var, biz bunun sadece yüzde 1’ini keşfettik. Uzayın bir sahibi yok, doğal kaynaklarla da dolup taşıyor. Ay nasıl hiçbir ülkeye ait değil ama oraya gidip malzeme toplamak serbestse burada da aynı mantık geçerli. Asteroitler de kimseye ait değil ama onlardan elde edilecek kaynaklar bulanındır. Bizim şirketimiz herhangi bir ulusa amade bir şirket değil. Mesela yakın zamanda Lüksemburg’la anlaşma yaptık. Bunun gibi farklı ülkeler ya da bireysel firmalarla anlaşma yapabiliriz.

Haberin Devamı

Tüm bu olup biten içerisinde Türkiye’nin rolü ne olacak sizce?

-Şöyle örnek vereyim. Atatürk Havalimanı, dünyadaki en önemli havalimanlarından biri. Türkler ne uçağı ne de havaalanını geliştirdi ama böyle bir merkez yarattı. Bahsettiğim uzay istasyonları, madenler hızla gelişecek. Türkiye de büyük bir istasyona sahip olabilir. Uzay trafiğinde kritik rol oynayabilir.

Önümüzdeki 20 yıl için öngörüleriniz nelerdir?

- Şu an Seattle’dan İstanbul’a ulaşmam 18 saati buluyor, ama uzay mekiğinin hızıyla gelseydim 45 dakikada burada olurdum. 20 sene içerisinde dünyada her yere 1 saat içerisinde gidebileceğiz. Ekonomimiz uzaya sıçrayacak; uzayda yolculuk farklı bir boyut kazanacak. Geride bıraktığımız bin yılı ele alacak olursak, şu an insanlık çağının en heyecan verici dönemini yaşıyoruz. Bin yıl sonra insanlık geriye baktığında “Tüm gelişmeler bu dönemde yaşanmış” diyecekler. Size ‘inanılmaz’ gelebilir ama teknoloji çok hızla gelişiyor. Geliştikçe enerji, bilgi erişimi ve seyahat ile ilgili önemli değişiklikler oluyor. 10 sene önce kullandığımız akıllı telefonlar bile yoktu... İnternetin gelişimine bakın. Bunları hayal edebilir miydik? İşte şu an anlattıklarım da böylesine büyük çaplı bir değişimin başlangıcı.

Küçüklüğümüzde bir çizgi film vardı: Uzayda yaşayan bir ailenin maceralarının yaşandığı  ‘Jetgiller.’ Bizi öyle günler mi bekliyor?

-Kesinlikle. Amazon’un CEO’su Jeff Bezos’un temmuz ayında yaptığı konuşmayı anımsayın. Sanayi bölgelerinin Mars’a taşınacağını, Dünya’nın  da daha ziyade yaşama alanı olarak kullanılacağını öngördü. Ben de aynı kanaatteyim. Dünya’ya yük olan, kirlilik yaratan endüstrileri uzaya taşıyacağız. Uzaydaki potansiyel sayesinde artık ‘kaynakların tükenmesi’ diye bir sorunumuz da olmayacak. Sınırlar önemini yitirecek, bir aile olacağız.

Hemen yanı başımızda ‘sınır’ meselesi yüzünden bu kadar kan dökülürken bu söyledikleriniz biraz hayal ürünü geliyor...

-Olayları son birkaç aya göre değerlendirmeyin, büyük resmi görün. Kristof Kolomb’un keşfi insanlık tarihini nasıl değiştirdi? Ya da arabanın icadı? İşte böyle bir dönem yaşıyoruz. Umudunuzu kaybetmeyin, nefes kesici şeyler olacak.   

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!