Güncelleme Tarihi:
1- BEYNİMİZİN SADECE KÜÇÜK BİR KISMINI KULLANIYORUZ
1907’de ünlü psikolog William James, “Zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızın sadece küçük bir kısmını kullanıyoruz” dedi. Daha sonraları bir gazeteci onun bu sözlerini çarpıtarak sıradan bir insanın zihinsel kapasitesinin yalnızca yüzde 10’unu kullanabildiğine dönüştürdü. Bununla birlikte beyin taramaları beynimizin her kısmını kullandığımızı, fakat bu kısımların hepsini eşzamanlı çalıştırmadığımızı gösteriyor (kusura bakma Morgan.) İşte bu yüzden beynin herhangi bir bölümünün aldığı hasar (genellikle inme sonucu) genelde zihinsel ve davranışsal etkilere yol açıyor.
2- BEBEKLERE KLASİK MÜZİK ÇALMAK ONLARI DAHA AKILLI HALE GETİRİYOR
Georgia eyaleti 1998’de çocuk sahibi olan ailelere klasik müzik CD’si dağıtmaya başladı. Her CD’de validen bir de mesaj vardı: “Umarım siz de bebeğiniz de keyif alırsınız ve ufaklık hayata akıllı bir başlangıç yapar.” Bu her ne kadar içten bir dilek olsa da, Mozart Etkisi olarak bilinen şey kuşkulu. Bu fikir Irvine’daki California Üniversitesi’nde yapılan bir deneye dayanıyor. Bu deneyde Mozart dinletilen 36 üniversite öğrencisinin, IQ testlerinde, gevşeme egzersizi yapan ya da sessizliğe maruz bırakılanlardan daha yüksek skor elde ettiği görüldü. Fakat bu sonuçları tekrar edebilen olmadı. Hatta 1999’da Harvard Üniversitesi’nin benzer 16 çalışma üzerinde yaptığı inceleme Mozart Etkisi’nin gerçek olmadığını gösteriyor.
3- YETİŞKİNLERDE YENİ BEYİN HÜCRESİ OLUŞMAZ
Yetişkin farelerde, tavşanlarda ve hatta kuşlarda yeni nöronlar oluşuyor fakat bilim insanları, 130 yıldır yetişkin insanlarda yeni beyin hücresi gelişimini saptamada başarısız oldu. Ancak tüm bunlar 1998’de İsveçli bir ekibin, beynin anıları depolamaktan sorumlu hippokampus bölgesinde yeni beyin hücrelerinin oluştuğunu ispatlamasıyla değişiverdi. Ardından İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nden bir ekip 2014’te DNA’daki karbon 14 kalıntılarını hücrelerin yaşını ölçmek için kullandı ve motor denetim ve kavramadan sorumlu striatum bölgesinin yaşam boyunca yeni nöronlar ürettiğini gördü. Beyinlerimiz deli gibi çoğalan hücrelerle dolup taşmasa da, bu hücreler sürekli yenileniyor.
4- ERKEK BEYNİ BİYOLOJİK OLARAK MATEMATİĞE VE BİLİME DAHA YATKINDIR, KADIN BEYNİ İSE EMPATİ KURMAYA
Kadın ve erkek beyni arasında küçük anatomik farklar olduğu gerçek. Hafızadan sorumlu hippokampus genelde kadınlarda daha büyük. Buna karşılık, duygulardan sorumlu amigdala erkeklerde daha büyük. Oysa bu efsaneye göre tersinin olması gerekirdi. Ancak kanıtlar cinsiyetle bağlantılı farkların biyolojiden değil de kültürel beklentilerden kaynaklandığını gösteriyor. 1999’da Ontario’daki Waterloo Üniversitesi’nden sosyal psikologlar erkek ve kadınlara zor bir matematik testi verdi. Testte, iyi bir matematik eğitimi almış kadınların bile erkeklerden düşük not aldığı görüldü. Fakat testin geçmişte herhangi bir cinsiyet farkını ortaya koymadığı söylenince, kadınlar da erkeklerle aynı puanı aldılar.
5- KOMADA OLMAK UYUMAK GİBİ; DİNÇ VE SAĞLIKLI UYANIYORSUNUZ
Filmlerde komalar zararsızdır. Saçı başı taralı bir hasta aylarca yatakta yattıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi uyanıverir. Gerçek hayattaysa komadan uyananlar genelde sakatlıklar yaşar ve rehabilitasyona ihtiyaç duyar. Beyin taramaları bunun nedenini gösteriyor. Fransız Bilimsel Araştırma Ulusal Merkezi’nden bilim insanları 2012’de beynin yüksek trafikli, yani uykudayken bile etkin olan bölgelerinin koma hastalarında karanlık olduğunu gördüler. Buna karşılık beynin başka bölümleri açıklanamaz biçimde faaldi. Çoğu koma 2-4 haftadan fazla sürmüyor, o yüzden Grey’s Anatomy’de gördüğünüz her şeye (aslında hiçbir şeye) inanmayın.
6- BULMACA ÇÖZMEK BELLEĞİ GELİŞTİRİYOR
Eğer siz de pazar bulmacasına takılıp kaldıysanız müjdemiz var. Sinirbilimciler bulmaca çözmenin (sıkı durun) size çengel bulmaca çözmekten başka hiçbir konuda faydasının olmadığını buldular. Albert Einstein Tıp Koleji’nin 2011 tarihli araştırması, bulmacaların 75-85 yaş arasında hafızanın zayıflamasını geciktirdiğini, ancak bilinmeyen bir sebepten ötürü, bunama belirtisi görülen insanlarda bunu hızlandırdığını ortaya koydu. Günümüzde ise çoğu sinirbilimci bulmaca çözmenin zararsız olduğunu kabul ediyor. Fakat pazartesi anahtarlarınızı nereye bıraktığınızı hatırlamanıza bir faydası olmayacaktır.
7- ÖĞRENCİLER, ÖĞRENME YÖNTEMLERİYLE ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ UYUŞTUĞUNDA DAHA İYİ ÖĞRENİYOR
Dersler görsel ya da sözel olunca daha mı iyi öğreniyorsunuz? Kusura bakmayın ama bunun aslı yok. 2006’da Santa Barbara’daki California Üniversitesi, öğrencilerin talimatlar tercih ettikleri yöntemle verildiğinde test başarısında değişim olmadığını kanıtladı. 2009 tarihli bir makale ise hem öğrenciler hem eğitimciler arasında popüler olan bu iddiayı, yani öğrenim ve öğretim yönteminin uyuşması gerektiğini destekleyen tek araştırma bile bulamadı. Bununla birlikte herkesin konuları daha iyi öğrenmesini sağlayan bazı temel ilkeler mevcut: Tekrarlama, sınav ve derslerin aralıklı yapılması.
8- ALKOL İÇMEK BEYİN HÜCRELERİNİ ÖLDÜRÜYOR
3-4 kadeh şarap yuvarladıktan sonra duyduğunuz o baş dönmesinin nedeni beyin hücrelerinizin öbür dünyayı boylaması değil. Danimarka’daki Bartholin Enstitüsü alkolizmden ölenlerle hiç alkol tüketmeyenlerin beyinlerini kıyasladı ve nöron sayısının aynı olduğunu gördü. Tıpkı diğer maddeler gibi alkol de yüksek dozda alındığında beyin hücrelerini, özellikle de gelişmekte olan fetüsün hassas beyin hücrelerini öldürüyor. Fakat az kullanımda böyle bir şey olmuyor. Bununla birlikte alkol, nöronların iletişimini sabote ediyor ve insanların konuşma, yürüme, karar verme becerisini etkiliyor. Gerçi bunu bilmeyen mi var?
9- AKLINIZDAN GEÇENİ BİLİYORUZ: ESP BİLİMSEL BİR GERÇEKLİK
Duyuötesi algılama (ESP) ya da yaygın adıyla altıncı his, 1930’larda yapılmış bir deneye kadar uzanıyor. Duke Üniversitesi’nde botanikçi olan Joseph Banks Rhine bir kartın boş arka yüzeyi gösterilen kişilerin, testi yürütenin zihnini okuyarak kartın ön yüzündeki şekilleri doğru tahmin edebildiğini öne sürdü. ESP’yi kanıtlayan başka hiçbir test olmasa da, efsane yaşamayı sürdürüyor. Bunun bir sebebi de Soğuk Savaş döneminde medyum casuslar çalıştıran CIA. Casus efendileri, ESP diye bir şey olmadığına nihayet karar verip 1995’te psişik casus ağını kapattı.
10- KİMİ İNSANLAR BEYNİNİN SOL TARAFINI (MANTIK) KULLANMAYA YATKINDIR, KİMİLERİ SAĞ YANINI (YARATICILIK)
1960’larda California Teknoloji Ensitüsü’nde nöropsikolog olan Roger Sperry, bir dizi epilepsi hastasında nöbetleri azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacıyla beynin iki yarıküresini bağlayan lifleri kesti. Sonra yaptığı bir deneyde hastaların ya sağ ya da sol gözüne harfler, ışıklar ve diğer uyaranlar tuttu. Sperry, beynin sol yarıküresinin sözel bilgiyi daha iyi işlediğini, sağ yarıkürenin ise görsel ve uzamsal bilgide daha iyi olduğunu buldu. Aradan geçen yıllar içinde bu bilgiler özellikle de kişisel gelişim kitaplarında yanlış yorumlandı. Baskın yarıküreye göre kişilik tipi benimsemenin hiçbir kanıtı olmadığı gibi, aksini söyleyen bir sürü araştırma var. Söz gelimi 2012’de British Columbia Üniversitesi’nden psikologlar yaratıcı düşünmenin beynin iki tarafını da kullanan yaygın bir sinir ağını etkinleştirdiğini gösterdiler.
BEYİN SAĞLIĞINIZ İÇİN 3 ÖNEMLİ İPUCU
Çengel bulmaca çözüp klasik müzik dinlemek insanı daha zeki yapmasa da, beyninizin potansiyelini ömrünüzün sonuna kadar zirvede tutmak için kullanabileceğiniz, geçerliliği kanıtlanmış üç strateji var.
1- KAN AKIŞINI ARTIRIN
2014’te Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nin bir araştırması 6 ay boyunca haftada iki kez birer saat tempolu yürüyüş yapan (fakat ağırlık kaldırmayan ya da egzersiz yapmayan) kadınların beyninin, düşünme ve hafıza kontrol alanlarında hacim artışı olduğunu ortaya koydu.
2- YEŞİLLİK YİYİN
Hemşireler Sağlık Araştırması’ndan bir ekip, 13 bin 388 kadını onlarca yıl takip etti ve yapraklı yeşil sebze tüketimi arttıkça, öğrenme ve bellek testlerindeki performansın da arttığını ortaya çıkardı. Bunun bir sebebi sebzelerdeki folik asit olabilir. Minnesota’da 60 Roma Katolik rahibesi üzerinde yapılan uzun vadeli araştırma da, folik asidin bunamayı geciktirmekte kilit rol oynadığını gösterdi.
3- İNSANLARLA KONUŞUN
2004’te Johns Hopkins Üniversitesi’nden bilim insanları sosyal etkileşim arttıkça, 50 yaş üstünde bilişsel gerilemenin azaldığını keşfettiler. Ayrıca yaşlılarda ölümün önde gelen risk faktörlerinden biri sosyal izolasyon. Yani yalnızlık insanı gerçekten öldürebiliyor.
BU İÇERİK