Güncelleme Tarihi:
Bu konulara merakınız nasıl başladı?
-Kenya’da bir midillim vardı. Çiftlikte yaşadığımız ve etraf hep vahşi doğa olduğu için atlar çok önemliydi.
Neden Kenya’daydınız?
-Babam, İkinci Dünya Savaşı’nda orduda görev almıştı. Savaş bitince genç insanların çiftçilik yapması için iyi olanaklar olduğunu duyduğu Kenya’ya yerleşmiş. Ben İngiltere’ye 1963’te 14 yaşındayken döndüm. Atlara ve atçılığa ilgi duyuyordum. Bu konunun tarihini okurken Osmanlı’daki at yetiştiriciliği çok ilgimi çekti.
Türkiye maceranız nasıl başladı?
-Bir hayalim vardı. Türkiye’yi çok merak ediyordum ve hiç bilmiyordum. Oraya gidip bir at bulmak ve o atla Galler’e dönmek istedim. 1987’de ülkenize geldim. Ta Adana’ya kadar gittim ama yolculuğa dayanacak bir at bulamadım. Yola çıktığımda herkes bu hayalin aptalca olduğunu söylemişti. “Haklılar” diye düşünmeye başladım. Denizli’nin Çal ilçesindeyken artık önce İstanbul’a, oradan da Galler’e gitmeye karar verdim. Vazgeçmiştim. Tam bilet alıyordum ki küçük bir çocuk satılık bir at olduğunu söyledi. O at hayatımı değiştirdi. Adını Ahmed Paşa koydum.
Safkan İngiliz Atı Yetiştiricileri ve Sahipleri Derneği Başkanı Levent Sarıkaya, Byerley Turk’ün yavrularının, 300 yıl sonra bile hâlâ koştuğunu söylüyor. Mesela son 100 yılın en iyi atı kabul edilen Frankel, bir Byerly Turk kızından olma...
Neden?
-Atın sahibinin adı Ahmed Zoran’dı. Çok iyi bir insandı. Pazarlık sırasında toprağa 500 bin lira yazdım, üstünü çizdi; 375 bin lira yazdı. Ben de bu güzel insanın ismini unutmak istemedim.
Nerelere gittiniz Ahmed Paşa’yla?
-8.5 ay Denizli, Marmaris, Bodrum, Pamukkale, Efes ve daha pek çok yer gezdik. O zamanlar at hastalıkları yüzünden Türkiye’den Avrupa’ya at girişi yasaktı. Onu Ayvalık’ta satmak zorunda kaldım, korkunç bir gündü. Sonra Yunanistan’a gittim, kesilmek üzere olan bir atı satın aldım. Ama Yugoslavya ülkeye atla girmeme izin vermedi. Onu da mecburen bırakıp İtalya’dan ‘Gonzo’ isimli yeni bir at aldım.
Galler’e hep atla mı gitmek istediniz?
-Evet. Gonzo’yla gittim de.
‘Byerley Turk’ kitabını yazmak aklınıza ne zaman düştü?
-Türkiye ve Türk atlarıyla ilgili bir kitabı yazmak istediğimi Ahmed Paşa’yla Türkiye’yi dolaşırken anlamıştım. Pazarlarda hep atlarla ilgili aksesuvarlar, takılar görüyorduk. Çok at kalmamış olsa bile bu ülkenin eskiden gerçek bir atçılık ülkesi olduğu belliydi. Aklımda hep Byerly Turk hakkında çalışmak vardı. Bu, bir Türk savaş atı. 1991’de İngiltere’de bu atı araştırmıştım ama çok bir şey yoktu. Türkiye’ye geldim çünkü her şey burada başlamıştı. Müzeleri, kütüphaneleri gezdim, o zamanki Türk atlarını ve Türkleri araştırdım. Osmanlı’daki tımar sistemini inceledim. Tımar sahiplerinin arasında at yetiştirme konusunda rekabet olmuş, böylece de ellerinden gelenin en iyisini yapmak durumunda kalmışlar.
VİYANA KUŞATMASINDAN İNGİLİZ KIRLARINA BYERLEY TURK
İngiliz ressam John Wootton’ın çizdiği bu tablonun, Byerley Turk’un görüntüsünü en doğru yansıtan tablo olduğu düşünülüyor.
‘Byerley Turk’, Osmanlı ordusuna ait bir attı. Viyana ve Budin kuşatmalarında kullanıldı, savaş sırasında Kutsal Roma İmparatorluğu’nun çağrısıyla orada olan İngiliz yüzbaşı Robert Byerley tarafından savaş ganimeti olarak alındı. Robert Byerley, atına ‘Byerley Turk’ adını koydu. Bu at İngiltere’ye getirildiğinde ülkede at yarışı daha yeni yeni başlamıştı. O süreçte İngiltere, bu tür atlardan ülkeye daha fazla getirip damızlık olarak kullanmaya başlamıştı. Çünkü ülkedeki atlar yeterince güçlü ve büyük değildi. Jeremy James’in anlattığına göre İngilizler bu atları getirerek yeni bir yarış atı ırkı yarattı.