Güncelleme Tarihi:
◊ Hakan Evrensel’in romanından yine yazar tarafından uyarlanan “Nefes - Yer Eksi İki”, 15 Aralık’ta seyirciyle buluştu ve ilk iki haftasında ‘hafta sonunun en çok izlenen filmi’ olmayı başardı. Neler hissettiriyor size emeğinizin karşılığını görmek?
- Ben bu filmin ses getireceğini, konuşulacağını, gişede de başarılı olacağını daha en başından biliyordum. Zaten Türkiye Cumhuriyeti terörle 50 yıldır uğraşıyor. Daha yeni şehit haberleri aldık. Biz de filmimizde askerlerimizin, şehitlerimizin neler yaşadığını anlattık. Bunun için elimizden geleni yaptık.
◊ Neler hissettiniz çekimler sırasında? Babanız da savaş pilotu. Bir asker oğlu olarak apayrı duygulara kapılmışsınızdır...
- Bir asker çocuğu olarak, bu olaylara çok yakından şahit olmuş biriyim. Babamın harp okulunu bitirdiği 1966 senesinde 17 kişi mezun olmuş. Hayatta üç kişi kaldı, diğerleri şehit oldu. Babam da o üç kişiden biriydi. Ama savaş muhabirliği başka bir şey tabii. Bunun için çalışmalar yaptım.
◊ Nasıl çalışmalar...
- Savaş muhabirleriyle konuştum. Niğde’ye çekimlerden önce gittim. Ama zaten senaryo o kadar detaylıydı ki, bana neredeyse ekstra bir iş kalmadı. Senaryo sahibi Hakan Evrensel de bir asker emeklisi. O kadar iyi yazmış ki, bana sadece senaryomu ezberlemek kaldı. Ben araştırmayı ve çalışmayı çok seven bir oyuncuyum. Bir işe başlamadan önce herkesten önce ezber yapar, rolüme yüzde yüz hazır halde sete çıkarım. Babamın askeri disiplini genetik olarak bana da işlemiş. Tabii bu durum yıpranmama, mesleki deformasyon yaşamama da sebep oldu. Çünkü benim gibi oyuncular aktörlükten başka hiçbir şey düşünmüyor. Genç arkadaşlarımın ve benden sonraki neslin bunu yapması gerektiğini düşünüyorum. Ben 52 yaşındayım. 96 yılından beri sektörde bu şekilde varlığımı sürdürüyorum. Bunları yapamayanlar var olamayacaklar. Herkes bir gün meşhur olabilir. Ama ünlü olmak bir kademe, star olmak bir kademe, süperstar olmak bir kademe.
◊ Siz hangi kademedesiniz?
- Meşhurluk kademesindeyim. Sokaktaki birine sorsak benim ismimi bilemeyebilir. Nedeni ne biliyor musun? Magazinle çok alakam yok. Ama beni görüp de tanımayan olamaz. Bu tamamen magazin ve sosyal medyadaki aktiflikle alakalı.
OYUNCULUK KUTSAL DEĞİLDİR BUNU BÜTÜN PİYASA BİLSİN
◊ Gerçek hayatta bir savaş fotoğrafçısı olabilir miydiniz?
- İlker Aksum olarak yapamayacağım hiçbir iş yok. Yeter ki zora düşeyim. Zora düştüğüm anda her şeyi yaparım. Ama savaş muhabirliği başka bir şey. Muhabirlik yaparken tam sağınızda bomba patlıyor. Kutsal meslek budur. Bizim meslek için kutsal derler. Hayır, değildir efendim. Tiyatro ya da oyunculuk kutsal meslek değildir. Ben annemin öldüğü gün sahneye falan da çıkmam. Benim anneme sevgim tiyatronun üstünde. Kutsal meslek doktorluk, öğretmenlik, savaş muhabirliği gibi mesleklerdir.
FİLMDEKİ OLAYLARI BABAM DA YAŞADI
◊ Çekimlerde yaşadığınız, sizi en çok etkileyen olay neydi?
- Çok şey oldu, çünkü bu benim babamın hayatı aynı zamanda. O yüzden senaryoyu okuduğumda direkt kabul ettim. Helikopterlerle çok sahne var filmde. O helikopterlerin hepsini 90’larda babam kullanıyordu. O sırada Erzincan alay komutanıydı ve çıkarmaları babam yapıyordu. Helikopterin geldiği her sahnede ağlama krizine girdim ve mola verdik. Tayfun Yüzbaşı’nın yaşadıkları, benim babamın yaşadıklarıyla aynı. Ağlamaktan oynayamadığım en az dört sahne var. Elimden geleni yaptım ve şu anda tepkiler çok iyi geliyor.
◊ Babanız filmi izledi mi?
- İzledi, ağlamaktan mahvoldu. Şunu da belirteyim, babacığım Bülent Aksum’un cefasını çeken anneciğim Nurten Aksum’dur. Ben ilk çocuklarıyım, benden 5 yıl sonra doğan ikiz kardeşlerim var. Babam hiçbirimizin doğumunu görmedi. Beni 6 ay sonra gördü, kardeşlerimi 2 ay sonra.
◊ Sizin hayatınız da film gibiymiş...
- Evet. O zamanlar terörün en sıcak dönemleriydi.
O yüzden Allah Türk Silahlı Kuvvetleri’ne zeval vermesin.
MESLEKİ DEFORMASYON YAŞIYORUM
◊ 2023 sizin için “film yılı” oldu desek, yanlış olmaz sanırım...
- “Nefes: Yer Eksi İki” ve “Oyun Bitti” vizyona çıktı. İki filmim rafta, dijitalde başka işlerim var. Şimdi “Çocuk Kalbi” adlı filmim çıkacak. “Sadık Ahmet” filminde de konuk oyuncu oldum. Ama bu filmler daha önce çekildi. Pandemi, deprem derken sadece rafta kaldı.
◊ Televizyona iş yapmayı düşünmüyor musunuz?
- Yakında bir filme daha başlayacağım. Biraz yoruldum. Mesleki deformasyon yaşıyorum, biraz durmak istiyorum. Ama beni çok etkileyen bir iş olursa hayır diyemem tabii.
◊ Nasıl bir role hayır diyemezsiniz?
- Neredeyse oynamadığım rol kalmadı. Özel tip oynamak isteyebilirim. Mesela Dustin Hoffman “Rain Man” (Yağmur Adam) filminde bir otizmliyi canlandırmıştı. Sean Penn, “I Am Sam”de (Benim Adım Sam) engelli bir bireye hayat vermişti. Russell Crowe “A Beautiful Mind”da (Akıl Oyunları) şizofreni oynamıştı. Aras Bulut İynemli de “7. Koğuştaki Mucize”de engelli bir bireyi canlandırmıştı. Böyle rollere hayır diyemem.
AKLA İLK GELEN 10 ERKEK OYUNCU ARASINDAYIM
◊ Dediğiniz gibi neredeyse canlandırmadığınız karakter kalmadı. Jön olarak da projelerde yer aldınız ama bunun devamlılığı olmadı. Sizin tercihiniz miydi?
- Benim tercihim. Karakter oyuncusuyum. Kötü adamdan romantik komediye, komediden drama birçok rolü canlandırdım. Bu ülkede akla ilk gelen 10 erkek oyuncu arasında yer aldığımı düşünüyorum.
◊ Bir röportajınızda sektörde yeteneksiz çok oyuncu olduğunu söylemişsiniz...
- Yeteneksiz oyuncu demedim ama yeteneksizlik de hakaret değildir. Ben mesela bir Cin Ali resmi çizemem. Şu anda dünyanın en çok kazanan aktörü, bir vücut geliştirmeci olan Dwayne Johnson’dır. Mesela Sylvester Stallone’yi çok seviyorum. Sylvester benim ikonum. Ama onun oyunculukta ismi geçmez. Bizim camiamızda da bir sürü yeteneksiz ama görünümüyle, vizyonuyla işini başarıyla yürütenler var, buna da saygı duyuyorum. Asıl sorun senaryolar, oyuncular, mekânlar birbirinin aynısı. Figürasyon aynı.
FİLİSTİN’E ALLAH KUVVET VERSİN
◊ Röportajımız aracılığıyla vermek istediğiniz bir mesaj var mı okurlarımıza?
- Savaşla çok haşır neşir oldum. İsrail-Filistin arasında yaşanan savaşta Filistin’e Allah kuvvet versin. Savaşın bile kuralları ve bir adabı muaşereti vardır. İsrail hükümetini kınıyorum. İsrail demiyorum, İsrail hükümeti diyorum. Çünkü İsrail halkını bunun içine katmıyorum. Savaşın da bir an önce sona ermesini istiyorum. Allah yardımcıları olsun. Son olarak Atatürk’ümüzün dediği gibi, yurtta sulh cihanda sulh diyorum.