Güncelleme Tarihi:
Hamuru sanatla yoğurulmuş bir aileden gelen James Franco için bu işlerin içinde yer almak sürpriz olmamış. Ailesinde yazarlar, oyuncular ve hatta sanat galerisi sahibeleri varken armudun dibine düşmemesi tuhaf olurdu zaten. Franco çocukluk yıllarında ailesinin oldukça özgürlükçü ve seküler bir yetiştirme metodu izlediğinin altını çiziyor. Büyüdüğü evin kitaplarla kaplı bir yer olduğundan da bahseden Franco’ya göre sadece orada büyümek bile onu bir entelektüel yapmaya yetmiş, yine de hakkını yemeyelim, genç Franco ailesinin yanından ayrılana dek yüzlerce kitap okumuş.
JAMES DEAN ROLÜYLE İLK ÖDÜLÜ ALMIŞTI
Franco ilk sinema rollerini de bu dizi sonrasında almaya başladı. “Never Been Kissed” (1999) ve “Whatever It Takes” (2000) yakışıklı aktörün sinemaya adım attığı roller oldu. Onu bir yıldız yapan rol ise bir televizyon filmi oldu. Mark Rydell’in yönettiği “James Dean” (2001) adlı yapımda genç yaşta hayata gözlerini yuman aktörü o kadar iyi canlandırdı ki, o sene kariyerinde ilk kez aday olduğu Golden Globe’u rakiplerini geride bırakarak kazandı!
DÜNYA ONU NASIL TANIDI?
Tüm dünyanın kendisiyle tanışması ise 2002 yılında çekilen “Spider-Man” filmiyle oldu, bu filmde canlandırdığı Harry Osborn rolüyle eleştirmenlerden iyi yorumlar alan Franco artık bir dünya yıldızıydı. Genç yıldızın menajerinin ofisine gelen proje tekliflerinin ardı arkası kesilmiyordu ve Franco’nun film setleri arasında mekik dokuyacağı yıllar başlamıştı.
“Sonny” (2002), “City by the Sea” (2002), “The Company” (2003), “Spider-Man 2” (2004), “The Great Raid” (2005), “Annapolis” (2006), “Tristan & Isolde” (2006), “Flyboys” (2006), “The Holiday” (2006), “Spider-Man 3” (2007) ve “Camille” (2008) ile 6 yıl içinde sinemaseverlere adını dünya çapında ezberletmişti.
SÜTLÜ: SEAN PENN'LE OYNADI
James Franco bu yapımlarda rol aldıktan sonra “Freaks and Geeks” kadrosundan kankası olan Seth Rogen, Jason Segel ve Martin Starr’la birlikte “Knocked Up” (2008) filmi için kamera karşısına geçti. Aynı yıl Seth Rogen’la ortaklığını ilerletip bu kez de “Pineapple Express” filminde rol aldı. Sean Penn, Josh Brolin ve Emile Hirsch gibi yıldızlarla aynı kadroda yer alarak müthiş yönetmen Gus Van Sant’ın “Milk” (2008) adlı filminin dördüncü yıldızı oldu. Bu filmdeki rolüyle Independent Spirit ödülünü “en iyi yardımcı erkek oyuncu” kategorisinde kazanmaya layık bulundu.
Sinemaya kısa bir süre ara veren Franco aynı zamanda yapımcılarından biri olduğu televizyon dizisi “General Hospital”da rol almaya başladı. 2009 yılında da “30 Rock” dizisinde bir sezon boyunca devam eden rolde kendisini canlandırdı ancak televizyondan sıkılıp yeniden sinemaya dönüş yapmaya karar verdi.
TEK BAŞINA
“Date Night” (2010), “Eat Pray Love” (2010) ve “Howl” (2010) ile Hollywood’a hızlı bir dönüş yapan Franco’nun hayatında dönüm noktası olacak rollerden biri gelip kapısını çalmıştı en nihayetinde. Oscar ödüllü yönetmen Danny Boyle’ın tek kişilik film projesi “127 Hours” (2010) James Franco’yu uzun zaman sonra yeniden eleştirmenlerin gözdesi hâline getirmişti.
Gerçek bir hikâyeden esinlenen filmde başarılı oyuncunun insanüstü bir performans sergilediği herkesin ortak kanısıydı. Bu filmdeki rolüyle kariyerinin ilk Oscar adaylığının yanında Golden Globe ve SAG Award’a da aday oldu, Independent Spirit ödülünü ise bu kez “en iyi erkek oyuncu” kategorisinde kazandı.
MAYMUNDAN GELDİK
Bu filmin ardından daha eğlenceli projelerde yer almak istediğini söyleyen Franco, Danny McBride ve Natalie Portman’la birlikte fantastik komedi filmi “Your Highness”ta (2011) rol aldı. Bu filmin ardından yolu maymunlar cehennemine düşen ünlü oyuncu, “Rise of the Planet of the Apes” (2011) filmiyle gişede fırtınalar estiren yapımlara geri döndü. 90 milyon dolara mal edilen filmin gişede yaklaşık 500 milyon dolar kazanması ünlü aktörün yakışıklı bir darphane olduğuna delaletti.
Yüksek bütçeli bir diğer başrolüne bürünmeden önce iki bağımsız filmde oynayan Franco, bu hamlesiyle tek derdinin gişe olmadığını da ispatlar gibiydi; “The Letter” (2012) ve “About Cherry” (2012) oyuncunun az bilinen ancak başarılı işlerinden oldu. “Spider-Man” filmlerinde birlikte çalıştığı yönetmen Sam Raimi ile yolları bir kez daha kesişen Franco, “Oz the Great and Powerful”da (2013) fantastik bir serüvenin başkahramanı olmuştu.
KRİZ MASASI
Oyunculuk kadar yönetmenliğe de meraklı olan Franco, Amerikan edebiyatının mihenk taşlarından olan William Faulkner imzalı “As I Lay Dying” romanını sinemaya uyarladı. 2013 yılında ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan film, eleştirmenler tarafından vasat bulunsa da Franco bu yorumları çok umursamadı.
Kankalarıyla tamamen keyfine çalıştığı “This Is the End” (2013), kıyamet gününü hicveden muazzam bir komedi filmiydi. Seth Rogen, Jay Baruchel, Craig Robinson, Jonah Hill ve Danny McBride ile kamera karşısına geçen Franco, izleyenleri kahkahadan kırıp geçirmişti! 2013 yılında bu sefer Cormac McCarthy imzalı “Child of God” romanını sinemaya uyarlayan yıldız oyuncu, eleştirmenlerin yüzünü yine güldüremedi.
2013 yılında rol aldığı “Spring Breakers” ise büyük kitlelere ulaşamasa da kült mertebesinde sayıldı. Vanessa Hodgens, Selena Gomez, Ashley Benson ve Rachel Korine’in cici kız imajından sıyrıldıkları, bir hayli seksi filmde Franco muazzam karakter Alien’ı olağanüstü bir performansla canlandırmıştı. 2014 yılında Amerika ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında diplomatik krize neden olan film “The Interview”da Seth Rogen’la başrolleri paylaştı ve dünya medyasının zirvesine oturdu!
Bu yıl rol aldığı “I Am Michael” ve “True Story” filmleriyle şu sıralar gündemde olan Franco’nun başarılarla dolu kariyerine bir nokta değil virgül koyuyoruz zira yakışıklı oyuncuyu uzun seneler daha seyredeceğimize eminiz!
James Franco’nun bir Lana Del Rey kitabı yazdığını biliyor muydunuz? Şaka değil, Franco “kankam” dediği Lana’yı anlatan bir kitap kaleme aldı. “Flip-Side: Real and Imaginary Conversations with Lana Del Rey” adlı kitap 2016 yılının Mart ayında yayımlanacak. Penguin Random House adlı yayınevinden (penguinrandomhouse.com) kitabı şu anda sipariş etmeniz mümkün.