Güncelleme Tarihi:
Kampanyayı hangi refleksle başlattınız?
Üniversitemizin öğrenci yayın organlarından itu24 sitesinde, rektörümüzün “Cami yapılacak. Talep olursa sinagog bile yaparız” sözünü okuyunca rahatsız oldum.
Neden?
Sanırım bunun samimi bir ifade olduğuna inanmadığım için. “O zaman bir talep oluşturalım, ne kadar samimi görelim” diye düşündüm ve kampanyayı başlattım. Bu konuya işine geldiği gibi bakmak isteyenler, kampanyanın camiye karşı olduğumuz için yapıldığını düşünüyor. Ancak kesinlikle böyle bir durum sözkonusu değil. Benim istediğim, bir inanışın diğerlerinin üstünde tutulup sadece o dinin mensuplarının ibadet ihtiyacı varmış gibi davranılmaması.
Neden Budist tapınağı?
Madem burası İTÜ, madem burası Türkiye’de elimizde kalan bir elinin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki bilim yuvasından biri, o zaman buranın tüm dinlere eşit uzaklıkta olmak gibi bir sorumluluğu var. Burayı bir siyasi görüşün, bir dinin merkezi haline getirmek buranın yok olması anlamına gelir. Budizmi seçtim çünkü bu, herkesin kendini sıcak hissedebileceği, anti-budizmin biraz zorlama olacağı bir din. Türkiye’de yoga gibi etkinlikler yaparak bu dinin aktivitelerini uyguluyoruz ama Budizmi tanımıyoruz. Bu durumda Budizm, seçilmek için en sempatik yapıydı.
İmzacıların sayısı 20 bine yaklaştı. Bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmiş miydiniz?
Hayır, etmemiştim. Ama İTÜ’lülerin ‘Bütün dinlere eşit uzaklıkta olma gerekliliği’ fikrine bu kadar sahip çıkması beni mutlu etti. Kim ne derse desin, bu dava kimsenin tahmin etmediği kadar çok sahiplenildi.3
Peki, sizi tehdit edenler kimler?
Belli bir siyasi görüşe sahip insanlar… Dikkat ederseniz, belli dine mensup demiyorum; onlar belli bir siyasi gruba aitler. Kampanyamıza ibadethane ihtiyaçları konusunda samimi birçok Müslüman arkadaşımız da destek verdi. Ama bu sahiplenme, belli siyasi çevrenin hoşuna gitmedi. Tehditler de zaten bundan sonra oluştu. İslamofobi kelimesini ağzından düşürmeyenlerin başka bir dinin adının geçmesine bile tahammüllerinin olmadığını görüyoruz, ironik olarak.
Kampanyanın akabinde okul yönetimiyle nasıl bir irtibatınız oldu?
Okul yönetimi benimle herhangi bir irtibat kurmadı. Ben de her şeyi basından takip ediyorum. Birçok dernek ve kuruluş, rektörlüğün “İbadethane, bağışla yapılacak” açıklamasından sonra temas kurdu. Kısacası, bağış sorunumuzun olacağını düşünenler heveslenmesin. Çünkü elimizde şimdiden dev bir Budist tapınağı yapılacak kadar bağış sözümüz var.
Peki, bu süreç size ne öğretti?
Bu süreç bana Türkiye’de korkutulmuş, sindirilmiş, sesi çıkması engellenmiş ne kadar büyük bir kesimin olduğunu gösteriyor. Kampanya o kadar sahiplenildi ki, insanlar ses çıkarmak istiyorlar. Türkiye’nin geçmişinde ‘sessiz çoğunluk’ denen kesim bugün iktidarı ele geçirince diğer tüm kesimleri ezmeye, sindirmeye başladı. Ama şu anda ‘sessiz çoğunluk’ herkesin inanışının ibadetinin kendisini ilgilendirdiğini, bunu şov haline getirmenin hiçbir inanışta yeri olmadığını bilen eğitimli kesim. Bu kişilerin sayısının tahmin edilenden ne kadar fazla olduğunu gördük.
DESTEKÇİLER ANLATIYOR
Türkiye’de 71 bin civarında Budist Türk’ün olduğu tahmin ediliyor.
Genç Budistler rahatsız mı?
Utku Gürçay Borataç: Tam tersi. Bence genç Budistler şimdilerde Nirvana’ya yaklaştı.
Okan Tağ: Rahatsız tabii! Ne sandınız? Benim keyfi inançlarımla devlet uğraşmak zorunda değil mi ya? Laiklik dediğimiz şey devletin dinle uğraşması değil miydi ya? Aslında değilmiş gibi geliyor da hiçbir şey yokmuş gibi yapalım. Laik devlette sembol olarak cami yapılıyor da bizim asıl gerçek din Budizm’in tapınağı niye sembol olarak kampüsün tam orta yerinde yapılmıyor?
Kampanyayı “Tepki için imzalıyorum. Üniversiteler, ibadet yeri değil, bilim yeridir” diyerek destekleyen de var. Okulda bu konu şu sıralar nasıl anılıyor?
O. Tağ: Bu kampanya, çok büyük bir oranda tepki olarak desteklendi. Türkiye’deki Budist sayısının oranına göre İTÜ’deki Budist arkadaşların sayısının oranının çok daha yüksek olacağını sanıyorum. Zaten kampanyanın desteklenmesindeki asıl amaç cami yapılacaksa aynı mantıkla Budizm tapınağı, kilise, sinagog vs. de yapılması üzerineydi. Okulun laboratuvar, kütüphane gibi önemli sorunları var, ayrıca yurt konusunda ciddi eksiklikler sözkonusu. Bütün bunlar ortadayken gündem maddesi olarak camiyle uğraşıyor olmamızın pek akla yatkın olduğunu sanmıyorum.
Kampanya sitesinde “Dini ihtiyaçlarımı yerine getiremiyorum en yakın Budist tapınağı 2000 km ötede kalıyor öğle tatillerinde gidip gelemiyorum” yazdınız.
U. Gürçay Borataç: Evet. Ben söylemek istediğimi çekinmeden söylerim. Aynı düşüncede olmadığım insanlarla da zaten samimi olduğum için iyi anlaşırım. Mesela bir-iki sene önce bir sergide muhafazakâr bir belediye başkanı bir resmime bakıp Allah’ın güzelliklerini gördüğünü söylemişti. Ben de “Bir yanlışlık olmasın, o resimde boya aktığı için resim güzel olmadı” diye cevap vermiştim. Hâlâ her sene beni sergiye çağırıyor, hayat bakış açılarımız farklı olsa da ortak zeminlerde buluşabiliyoruz.
BUDİSTLER BUDA HEYKELİNE TAPMAZ!
Efe Tanay, Laos’taki bir Budist tapınağında beş gün geçirdi. Süreci “Çılgıncaydı ama inanılmaz faydalı oldu” diyerek özetliyor: “Sabah 3.30’da kalkıp 1.5 saat toplu dua ediyorduk. Saat 05.00’te kahvaltı, akabinde iki saat meditasyon. Öğlen yemeği ve yine iki saat süre bir meditasyon… İki saat dua ve tekrar iki saat meditasyon… Saat 12.00’den sonra yemek yenmiyor. Sadece yastık ve pikeniz var, halının üzerinde uyuyorsunuz. Ben şahsen bu deneyimi yerinde yaşamak istedim. Dünya’nın birçok bölgesinde nasıl Müslümanlar savaşçı, intihar bombacısı gibi yanlış bir imaja sahipse, Budizm de hiç bilinmiyor ve bilinmemesinin de etkisiyle yanlış bir imaja sahip. Budistler Buda heykeline yüzlerini dönerek ibadet eder. Ama bu, heykele taptıkları anlamına gelmez. Aksi halde Müslümanların da Mekke’ye yüzlerini dönmesinden dolayı Hz. Muhammed’in naaşına taptığını düşünmek gerekir. Her ikisi de yanlış. Keza Hıristiyanlar da kilisede İsa heykeli ve resminin olduğu yöne doğru dua ederler. Bunlar sadece simgedir.”