Güncelleme Tarihi:
Programın adı ‘Dene Bakalım.’ Yaban TV’de yayınlanıyor. Sunucusu Tuna Güzelyurt 25 yaşında bir esmer güzeli. Baba tarafı Afgan, anne tarafı Mersinli... Buraya kadar her şey normal. Asıl mesele buradan sonra başlıyor. Tuna Güzelyurt, bu programda çektiği hayvanlarla o kadar yakın ve korkusuz bir ilişki kuruyor ki, insan bazen hayret ediyor!
At biniyor, ok atıyor, bir spor olduğunu ilk kez kendisinden öğrendiğim uzunca bir kırbaç kullanıyor. Hani şu havada çevrildikten sonra şak diye bir noktaya indirilen türden. Beş metre ötedeki adamın ağzındaki sigarayı ya da aklını bir kırbaç hareketiyle alacak derecede hem de! Anlayacağınız bir nevi Indiana Jones. Unutmadan bir de buz hokeyi oynuyor. O da kavgası, güreşi bol, sert bir ‘ata sporu’ bildiğiniz üzre. Üniversite öğrencisi Tuna Güzelyurt, hal böyle olunca 2-3 saat uyuyor.
Onunla buluşmamızın nedeni korkusuzluğu. Televizyondan gözümüzün içine baka baka elinde yılanla yaptığı anonslar. Vahşi-evcil, uysal-tehlikeli fark etmiyor.
Böcekler de dâhil gördüğü her hayvanı eline almaktan hatta onları öpmekten kendini alamıyor. O “Benim korkusuzluğum onlarla kurduğum empatiden geliyor” diyor ama bana sorarsanız hayvan gördü mü empati şöyle dursun aklı başından gidiyor.
GALİBA HAYVANLARI İNSANLARDAN DAHA FAZLA SEVİYORUM
“Ne gereği var?” diye sorduğumda “Hayvanları insanlardan daha çok seviyorum galiba. Hem onlara zarar verdiğimi düşünmüyorum. Onlarla empati kurabiliyorum ve rahatsız olacaklarını düşündüğümde yaklaşmıyorum” diyor. Anlayacağınız öyle hayvanları öpmekten vazgeçmeye niyeti yok. Hatta işi daha da ilerletmek niyetinde. İleride doğada anakonda, timsah gibi hayvanları da kucaklamayı hedefliyor. “Bir anakondayla şimdi de karşılaşabilirim. Benim için sorun değil. Ben kafasından tutarım ama birinin de kuyruğundan tutup bana yardım etmesi gerek” diyor. Araştırmış yani. Peki bunu yapabilir mi? Neden olmasın. Doğayla azımsanmayacak kadar ilişkisi olan biri olarak rahatlıkla böyle bir durumdan kimin galip çıkacağından emin olmadığımı söyleyebilirim.. Tuna Güzelyurt’la birlikte Darıca Hayvanat Bahçesi’nde bazı hayvanları ziyaret ettik. Okuyun kararı kendiniz verin.
HAVADA ÇIRPINAN ARMADİLLO
İlk durağımız armadillo. Anavatanı güney ve orta Amerika. 20 türü var. Tespih böceğinin hallicesi gibi düşünün. Hani çizgi film kahramanı plutonun topla karıştırdığı hayvan. Sırtındaki zırhın içinde bir top gibi kıvrılabiliyor. Tuna Güzelyurt, elleriyle armadilloya birkaç lokma ikram ettikten sonra hayvanı yerden kaptığı gibi havaya kaldırdı. Ne olduğunu anlamadan havada bisiklet çevirir gibi hareketler yapıp çırpınan hayvan yere tekrar bırakıldıktan sonra jet hızıyla kaçtı. Bir daha da yanımıza uğramadı.
EN KANLI BÖLÜM!
İkinci durağımız tembel hayvanlar. Günde 15 ile 18 saat arasında uyuyorlar. Yediklerini sindirmeleri bile bir aydan uzun sürüyor. Sadece gerekli olduğu zaman, onda da çok yavaşça hareket ediyorlar. Maksimum hızları dakikada dört buçuk metre. O da avcı geldiğinde. Normalde dakikada aldıkları yol 15 ile 30 santim. Dünyanın en yavaş ve en uysal hayvanı. Güzelyurt’un, birkaç lokma meyve ikram ettikten sonra Kırkpınar güreşçisi misali hayvana çift dalıp onu kucağına almak istemesine hayvan kendisinden beklenmeyecek bir hızla ve kızgınlıkla tepki veriyor ve kolunu ısırıyor. Kolda üç delikle bir sonraki durağımız ilkyardım çantası oluyor.
LEMURLARDA HEYECAN
İlk yardım çantasından sonraki durağımız lemurlar. Anayurtları Madagaskar. Sayıları hızla azalıyor. Kafeslerine girer girmez zıplamalar ve çığlıklarla karışık bir heyecan dalgası oldu önce. Sonra Güzelyurt’un elindeki meyve tabağıyla gösterdiği şefkat ortamı yumuşatıyor. Nihayet empati burada işe yarıyor ve Güzelyurt burada ağzıyla hayvanları besliyor.
ZÜRAFA'NIN DİL DARBESİ
Zürafa onu öptüğü sırada Güzelyurt’un neredeyse ayaklarının hafiften yerden kesildiğini görür gibi oluyorum. Ya da bana öyle geliyor.
Zürafaların yanına gider gitmez beş metrelik erkek zürafa yanımıza yaklaşırken dişi olan pis pis bakarak uzaklaşıyor. Empati burada tüm gücüyle varlığını hissettiriyor. Kısa bir yemlemenin ardından 30 santimin üzerindeki siyah diliyle Tuna Güzelyurt’un bir yanağını komple yalıyor.
FİNAL PİTONLA
Yılanların bulunduğu bölüme girdiğimizde hafiften endişeliyim. Ertesi günün gazetelerinde “Yılan güzel sunucuyu yuttu” ya da “Karşılıklı sarıldılar, sevgisi ağır basan yılan kadını boğdu” gibi bir haber görmek istemediğimden, tek derdim kazasız belasız hayvan ziyaretlerini bitirmek. İlk hamle yaptığımız boa yılanının huysuzlanıp yerinden çıkmak istememesi endişelerimi artırıyor. İkinci ve daha iri olana yöneliyoruz. Az sonra koca yılan Güzelyurt’un boynunda. Öpüp, okşamalar işe yarıyor. Kazasız belasız turumuzu tamamlayıp dönüyoruz.