Güncelleme Tarihi:
O İzmir’in dışlanmışı. Hüznün çırpınarak körfezden yükseldiği İzmir’in üzerine çökmüş isyan. Göçlerle doğan, gecekondu mahallelerinin birleşmesiyle serpilen semt. Alsancak ya da Göztepe gibi kolay imkânların olmadığı yer. Kenarda köşede kalmış bir mahalle. O Gültepe.
12 Eylül öncesi sol grupların kalesi diye anılan, dönemin ‘abileri’nin anlattıklarına göre tanklarla sokaklarına girilen, yoğun çatışmaların göbeğinde kalan Gültepe.
1980’ler başında Tariş Direnişi’nin destekçisi, birçok kişiye göre sonradan devletin rövanşına maruz kalan, hatta komşu semtinde açılan liseye manidar şekilde ‘Kenan Evren’ ismi verilen öteki çocuk.
Gültepe siyasi olgularıyla hep ön planda oldu. Bu yüzden de içinde zorlu hayat hikâyeleri barındırdı. Şimdi ekrana ‘ötekilerin sesi’ olmak için geliyor.
BİR ÖFKENİN YANSIMASI
Dizinin senaristi Vural Yaşaroğlu da bir Gültepeli. Ekran için bir Gültepe hikâyesi yazmasının sebebi aslında tam da bu. 20 yaşına kadar Gültepe’de yaşayan Yaşaroğlu doğduğu semt yüzünden ötekileştirmeyi hayatının her alanında fazlasıyla yaşadığını anlatıyor: “Basit bir örnek vermem gerekirse benim yaşadığım zamanlarda Gültepe’de lise yoktu. Ortaokulu bitirdikten sonra mecburen başka bir semtin lisesine kayıt yaptırmalıydınız. Ama liseler sadece kendi semtlerinde yaşayanları alıyordu. Liseye kaydolmak için binbir takla atmış, araya tanıdıklar koymuştuk. Annem bu yüzden günlerce ağlamıştı. Tabii sırf bu sebepten liseye gidemeyen pek çok arkadaşımız vardı. Mesela Alsancak’tan taksiye binip ‘Gültepe’ye çıkmak istiyorum’ derseniz taksici kabul etmez ‘Eğer oraya gidersem başıma iş alırım’ diye düşünürdü. Aslında Gültepe’de korkulacak bir şey yoktu. Bu tamamen bir ötekileştirmeydi. Orada yaşayan insanlar olumsuz önyargılarla damgalanmış, toplum tarafından dışlanmaya mahkûm bırakılmıştı. Oysa Gültepe emekçilerin ve emeğe değer veren, birbirine kenetlenmiş insanların yaşadığı bir mahalleydi. Aşağı olarak tanımlayabileceğimiz Alsancak, Karşıyaka gibi semtlerde görülemeyecek dostlukların yaşandığı ve komşuluğun samimiyetle hüküm sürdüğü bir yerdi. Hâlâ da öyle. Hâlâ İzmir’de yaşayıp Gültepe’yi bilmeyenler var. Bugün Gültepe sokaklarında ‘Bize Allah Yeter’ yazıyorsa bu bir çığlığın sesidir. Dışardan göründüğü gibi arabesk bir söylemin çok dışında ötekileştirilmeye duyulan öfkenin yansımasıdır.”
TÜRKİYE’DE HER ŞEHRİN BİR GÜLTEPESİ VAR
Gültepe’nin politik tarihçesinden sonra dizide bunları izleyeceğinizi düşünmeyin. ‘Benim Adım Gültepe’de askerin postal seslerini duymayacaksınız. İnsan hikâyelerine dalacaksınız.
Peki madem siyaset yok o zaman neden fonda 1980’ler var? Vural Yaşaroğlu “Bunun cevabı çok basit” diyor: “Çünkü hikâyeyi çocuklar üzerine kurdum. Ve bu çocukları belli bir tarihten günümüze getirmeyi planladığım için 1980 sonrasına dönmem gerekiyordu.”
Peki siyasetten uzak olan Gültepe’nin temel derdi ne? Yönetmen Zeynep Günay Tan şöyle açıklıyor: “Gültepe aslında bizim kod adımız. Her şehirde bir Gültepe var. Ve orada yaşananlar da insanı ilgilendiren mevzular. Bence insan hayatına dair birçok şey ana rahmine düştüğü an belirleniyor. Nerede ve nasıl bir aileye doğduğunuza göre hayata 1-0 yenik ya da önde başlayabiliyorsunuz. Gültepe’de yaşayanlar yenik başlayanlardan. Orada yaşayan çocuklar ergenliğin de etkisiyle bu duyguyu daha yoğun hissediyor. Göğüslerini gere gere İzmir’de “Biz Gültepeliyiz” diyemiyor. Çünkü konan bir yafta var.”
Dönemin siyasi etkileri mahalle içinde belirgin olsa da sıcaklığı, yakınlığı ve empati kurmaya müsait karakterleriyle sevileceğini düşünüyorum. Mahallede birçok duygu iç içe geçmiş seyirciyi bekliyor.
Ben 1980’lerdeki Gültepe’nin sosya-kültürel, ekonomik ve politik durumlarını araştırdım daha çok. Dostluğun, arkadaşlığın ve isyanın orada naifçe yaşanmasından etkilendim. Bu sırada arabesk dinledim. Arabesk müziğin ruhu oynadığım role ve Gültepe’ye çok yakışıyor bence.
İLKER KIZMAZ
Benim de doğduğum Gültepe 80’lerden bu yana çok değişmiş olsa da geçmişteki kültürünü ve ruhunu koruyor. Eskiden mahallede su yoktu, haftada bir tanker gelirdi. Elektrik ya da telefon zaten yoktu. Bu yüzden İzmir’in üvey evladıdır. Buna rağmen farklı bir dinamiği ve hayatı var.
ZEYNEP GÜNAY TAN (YÖNETMEN)
Zeynep Günay Tan ve Vural Yaşaroğlu.
Hikâyeyi okuduğum zaman bunu anlatmak istedim. Çünkü bir derdi var. Çok karakterli ve bol hikâyeli bir iş çekiyoruz. 47 karakterimiz, 20 hikâyemiz var. Bunun yanında Gültepe bizim için bir semt olmanın da çok ötesinde. Bizim dizimizdeki bir karakter. Bu yüzden Gültepe’nin de sesi var. O da Nejat İşler. Her bölümde onun sesiyle karşılaşacağız.
VURAL YAŞAROĞLU (SENARİST)
Aklımda uzun yıllardır bir hikâye vardı ve 20 yıl yaşadığım Gültepe’ye vefa borcumu ödemek için bunu Gültepe üzerine temellendirip anlatmak istedim. Yoksa kendi hikâyemi anlatmıyorum.
En büyük isteğim dizi sayesinde Gültepe’nin hak ettiği değeri bulması. Sosyo ekonomik olarak gelişmiş semtlerdeki hizmetlerin Gültepe semti için de geçerli olması en büyük dileğim.