Güncelleme Tarihi:
Gelin bir senaryo yazalım. Kısasından, 3 bin vuruşluk... Hadi işinizi kolaylaştırayım, ilk replik de Abdi İpekçi’den gelsin: “Ve bir gün biri, ‘Volümü aç’ der...”
Gianny Versace, 1983...
Ses açılınca iki kişi dansa kalkar. Dans edenlerin sayısı artar ve mekân bir gece kulübüne dönüşür. Meşhur Etiler Şamdan’ı bildin mi? Önceki yüzyılın 75’inci senesi.
Akmerkez? Yok.
Nusr’et? Ette D vitamini.
PF Changs? Henüz Çin’de ilim.
Deniz (kızı), Mehmet, Şehnaz (eşi) ve oğlu Mehmet Tuna.
Önü-arkası, sağı-solu sobe: Kar yağdı mı, Celal ile Mehmet mahsur kalıyorlar Etiler’de... Yavaş gelin; şimdilik sadece isimleri var genç ortakların. Ama sonradan ‘Sayın Çapa’ ile ‘Sayın Tuna’ olacaklar... Hatta ‘sayın’ların ikincisi, yani Şamdan’ı devam ettirecek olan... 34 sene sonra Obama İstanbul’a gelip de canı gece gece kurbağa bacağı çekince... Ara da mumla bul koca İstanbul’da! Bulup/pişirip/beğendirecek adresi...
Boşuna ‘Şamdan’ değil, ismi şahanesi.
SOSYAL HAYAT ÜNİVERSİTESİ
Henüz sosyal medya yok. Adabın-görgünün birinci elden, yüz yüze edinildiği dönemler... Online mezuniyetlere çok var, zarafetin ayaklardan başa değil, baştan aşağı giyildiği iklimler.
Sezen Aksu’nun koltuklarında uyuduğu, Fikret Şeneş’in Ajda’ya şarkılar yazdığı Etiler Şamdan’a, üç kuşak müdaviminin ‘sosyal hayat üniversitesi’ demesi de bu yüzden.
Mehmet Tuna, mekânın simgesi Venüs heykeliyle...
Oturduğun yerden çıkış 20 adım görünebilir ama dört senede ya bitirirsin, hatta çoğu zaman da bitiremez, terk edersin. Bir kere yazıldın mı, öyle şak diye ‘unfollow’u da yok bu işin. Sene olmuş 2017, soğuk bir şubat gecesi... Nişantaşı’ndaki Amerikan Hastanesi’nde memleketin en akillerini refakatçi kılan da işte o vefanın terekesi. Akil dediysek de bir yere kadar... Öyle bir ahali ki bu, refakatçilerin en kıdemlisi Sezen Aksu, en öndeki zincirli.
Mehmet Tuna kalp krizi geçirmiş; ağzından burnundan hortumlar, borular sarkıyor. Söylenen o ki sebebi, kirasını ödeyemediği Şamdan’ı mal sahibesinin tahliye etmesini istemesi. Dedik ya zincirli: Mayışıp maşıyıp sızdığı koltukların öyle bir hatırı var ki “Oğlum, getir Kanlıca’ya, yalıda aç Şamdan’ı” diye çıkışıyor Mehmet Tuna’ya: “Senden kıymetli mi?” O sıra daha taşınmamış; “Yalı” dediği, içinde oturduğu hanesi...
ZARAFETLE VEBAL ARASINDA
Eğlence ve yeme-içme dünyasının ilk nezih markası Şamdan’ı yaratan Mehmet Tuna beş gün önce hayatını kaybetti.
İki el, beşer parmak sayıyorum: Röportaj yapmak için gittiğimizde Sezen Aksu’ya rastladığımız o hasta ziyaretinin üstünden, aşağı yukarı dört ay geçmiş... Bu dört ay, bitaraf olmayı namümkün kılan iki vicdan arasında sıkıştırıyor hepimizi. Dünya malından geçmiş bir kalenderlik, giymesini öğrenecek bir zarafet var bir yanda. Baştan ayağa. Öbür taraftaysa öyle bir vebal ihtimali ki... Değil yerden diz boyu, insanın boyunu aşan lüzumsuzlukta. Sizin filminiz nasıl biterdi? Bugün olduğu gibi buz gibi hayat gerçekleriyle mi? Yoksa gönlü zengin deli kızınki gibi mi?