Güncelleme Tarihi:
Oxford’da tarih eğitimi aldınız, üzerine akademisyenlik yaptınız... Tudor Kraliçeleri’nin tarihçesini anlatan, konuyla ilgili referans olarak gösterilen beş kitabınız var. Tüm bunları bir kenara koyup, bir erkeğin kemerini dişleriyle çözen, gündüzleri sanat galerisinde çalışıp, gece eskorta dönüşen genç bir kadının başından geçenleri yazma fikri nereden çıktı?
-Sadece akademik kariyerimi göz önüne alarak şaşırmak biraz klişe değil mi? Nesi garip ki bunun? Kütüphaneler de çok seksi olabiliyor. Tarihi arşivler de... Özellikle Oxford’unki... Gizliden bakışmalar ve patlamaya hazır ihtiraslarla dolu. Ben de birkaç bölümü araştırayım dedim. Ortaya bu çıktı.
Madem çıkış noktası Oxford’un ‘seksi’ kütüphanesi, neden diğer kitaplarınız Lisa Hilton adı altında, bu ise LS Hilton imzasıyla piyasada?
-Kafalar karışmasın diye. Bu gizlice okunacak, kapağı eşe dosta gösterilmeyecek bir çalışma değil. Aksine, birçok genç okurum, kadınları özgürleştirdiği için beni kutladı. Kitabın kahramanı Judith’i güçlü, farklı ve ilham verici bulmuşlar.
Nasıl bir karakter Judith?
-Hayatı özür dilemeden, çekinmeden ve utanmadan yaşayan bir kadın karakter. Çıktığı yolculuk onu bir kabusa sürükledi... Birdenbire kendini Avrupa’nın en zengin, en ihtişamlı, en popüler yerlerinde, para içinde yüzen adamlarla ölümcül oyunlar oynarken buluyor. Burada yaşanan ölümcül maceralar ‘Maestra’nın belkemiği.
KADIN AKLINDAN NELER GEÇİYOR BİLEMEZSİNİZ
‘Maestra’ çıkar çıkmaz herkes kitabı ‘Gri’nin 50 Tonu’ ile kıyaslamaya başladı. Sizce benzerlikler var mı?
-Bu soruyu kahramanım Judith gibi cevaplamak istiyorum. O, hayalkırıklığı yaratan bir seks tecrübesinden sonra şöyle der: “Çok sıkıcı... Sıradaki!” Birincisi, bu bir aşk hikâyesi değil, bir polisiye. Aşk hikâyesi bu kitabı alanlar, umduklarını bulamazlar. Kaldı ki ‘Gri’nin 50 Tonu’nda sert seks filan yoktu. Eğer Gri’nin 50 Tonu’ sertse bu kitap ne bilmem...
Sanırım ‘hisler olmadan seks’ konusu yüzünden ‘Gri’nin 50 Tonu’yla özdeş tutuyorlar...
-Şunu anlamıyorum: Neden James Bond’u izlerken “Acaba ne hissediyordur” diye sorulmuyor? Kadınız diye her türlü zevkin illaki hislerle mi alakası olması gerek? Bir kadın hislerini bir kenara koyup, sadece bedensel zevk yaşayamaz mı?
Nasıl yani?
-Örnek verelim, bir erkek aynı anda iki kadınla birlikte olma fantezisini kurabilir, bunu gerçekleştirebilir de... Bir kadın neden bunu yapmasın? Bir kadının da aynı anda birden fazla erkekle olma fantezisi yok mudur zannediyorsunuz? İhtiras, ihtirastır. Bu evrende her canlıda da bulunur. Cinsiyeti ne olursa olsun... Ama bu durumu kabullenmemekte kadınların da suçu olduğunu söylemeliyim.
Ne açıdan?
-Çünkü itiraf etmiyoruz. Erkekler hislere bulaşmadan ‘sığ’ ve tamamen fiziksel ihtirasları olduğunu kabul ediyorlar. Ve hayatlarını buna göre yaşayabiliyorlar. Ama biz kadınlar, kabul etmiyoruz. “Biz bu kadar sığ değiliz” havalarına yatıyoruz. Ama kadın kadına, aklımızın içinde neler geçtiğini biliyoruz.
TABİİ Kİ BENİM TECRÜBELERİMDEN YOLA ÇIKTIM
Erkek okurlarınızın tepkileri nasıl bu duruma karşı?
-Çoğu, kadın zihnine girmenin çok tatmin edici, etkileyici ve mutluluk verici olduğunu söyledi. İtiraf edeyim, bu da benim aklıma acayip ve ekstrem şeyler getirdi.
Bu kitapta yazanların ne kadarı sizin şahsi tecrübeleriniz?
-Tabii ki konuyla ilgili araştırmalar yaptım. Sanat dünyasına zaten çok hâkimim, üniversite yıllarımda, 20’lerimde ‘dışlanmış’ olma hissini de iyi bilirim. Bu taraflar tamamen benim kişiliğimle ilgili şeyler. İnsanlar “Acaba bu kadın bu cinsel tecrübelerin ne kadarını kendi yaşadı, acaba bunları yaptı mı, gördü mü?” türü oyunları oynamayı seviyor. Ben de genelde sevdiğim yazarların çalışmalarını okurken bu tip oyunlar oynamayı, meraklanmayı severim. Onun için çok takılmıyorum bu sorulara...
İKİ KİTAP DAHA GELİYOR
Edebiyat dünyası son dönemde ‘Seks satar’ mottosundan yürüyor gibi. Öğrenmediğimiz pozisyon, seks partisi, fetiş malzemesi kalmadı. Neden sürekli kitap raflarında böyle şeyler görüyoruz son zamanda?
-Onlar her zaman raflardaydı; Sadece bakmak için daha dikkatli bakmanız gerekiyordu.
Belki bakmadığımızdan değil de, bu kadar popüler olmamasından kaynaklanıyordu. ‘Maestra’ örneğini ele alalım. Çıkar çıkmaz 38 ülkede hakları satıldı, filmi de çekilecek, devam kitapları için de anlaştınız. Diğer kitaplar da bu denli kışkırtıcı olacak mı, onlardan neler beklemeliyiz?
-Judith’in de dediği gibi “Fazlasını tatlım, çok daha fazlasını...”