Güncelleme Tarihi:
O spot, aynı gün 22.00’de ve ertesi gün kadın kuşaklarında iki kez daha yayınlandı. Ama Akpınar o zaman da sonrasında da bu konu hakkında hiç konuşmadı. ‘Ölümcül Yaralı’ onun, kadına yönelik şiddete dikkat çekme amacıyla başlattığı bir proje. Bu vesileyle bir araya geldiğimizde, Özgecan için ekranı nasıl ve neden kararttığını ilk defa anlattı; aldığı olumsuz eleştirilere ilk defa yanıt verdi.
Özgecan katledildiğinde, TV kanallarına reklam vererek ekranı yarım dakika boyunca kararttınız. Takdir eden çoktu ama eleştiren de oldu. Ne hissettiniz?
Bu işe kalkıştığımda biraz tedirgindim açıkçası.
Neden?
Bir şey yapıyordum yapmasına da nasıl algılanacağı hakkında endişelerim oldu. Ama ülkeme güvendim. His, başkasına geçebilen bir şeydir. Bir şeye nasıl niyet ederseniz, o öyle yayılır. O yüzden bir yandan da insanların beni anlayacağını düşünüyordum. Öyle de oldu. Zaten çok fazla olumsuz eleştiri almadım. Ama eleştirenlerin hepsinin erkek olması dikkatimi çekti. Bu, ticari bir amaçla yapılmamış bir şeydi. Keza benim adımla da ilgisi yoktu. Keşke adım hiç söylenmeseydi.
Kim söyledi?
Kanallar... İnsanlar önce kanalların ortak yayını gibi algıladı reklamı. İlk kez 21.00’de yayınlandı, yaklaşık yarım saat sonra Twitter’dan “Biz yapmadık, o yaptı” diye ifşa ettiler. Neticede kendilerine ait olmadığını söylemek istediler. Ben ismimizin çıkmaması taraftarıydım.
Neden böyle davrandılar sizce?
O reklamdan sonra büyük ölçüde takdir mesajları yayımlandı. Kısa süre içinde de Twitter’da ‘trending topic’ oldu. Önce övgüleri kabul edip bir süre sonra “Ben yapmadım” demek haksızlıktı. O sorumluluğu baştan kesmek istediler. Ama sadece “Biz değiliz, bir firma” deseler daha iyi olurdu.
Fikir nereden çıktı?
Bu cinayetten haberdar olmayan pek çok insan olduğunu düşündüm. Özellikle de Anadolu’da... Instagram’ı, Twitter’ı olmayan çok kişi var, bu durumdan nasıl haberdar olacaklar? Tamam, tabii ki gazeteler yazıyor ama bir çığlık gerekiyordu. Daha başka bir protesto olmalıydı. Kendi acımızı Instagram’a siyah, boş resim koyarak yaşıyorduk ya... Fikir de buradan çıktı. Aynı anda binamızın cephesini de siyah brandayla kararttık. Bazı günler siyahtır. Gerçek yaslar vardır. İlan edilmemiş gerçek yaslar...
İzleyici şaşırdı.
Esas ben dünyada böyle bir şeyin gerçekleşmiş olmasına çok şaşırıyorum. Bir de beni Özgecan’ın kurban olma hissi dışında hareket etmiş olması çok etkiledi. Mücadele etmiş, hayatını savunmaya çalışmış. Üzüntüm, öfkem, şaşkınlığım hepsi bir arada. Bir insanın en doğal hakkı yaşamak. Birinin bir şey yapması gerekiyor. Bu protestoyu yapan zaten ben olmamalıydım, başkaları olmalıydı.
Kim olmalıydı?
Keşke kanallar birleşip yapsaydı, keşke devlet yapsaydı, keşke kadın örgütleri yapsaydı... Onlar yapsaydı da bana gerek kalmasaydı. Burası ticari bir şirket, evet. Ama kimilerinin iddia ettiği gibi bu protestoyu yaparken ticari bir kaygım olsaydı, o reklam zaten böyle yapılmazdı.
Ben marka ismini vermedim. İnsanlara sadece siyah, boş bir görüntü sundum. ‘Simsiyah’ yazıyordu, altında da #Özgecanİçin yazısı vardı. O boş görüntü içinde herkes istediğini düşündü. Bu, aynı zamanda bir algı testiydi. İnsanın fikri neyse zikri de o olur. Beyefendi, oraya ne düşünüyorsa onu koymuş. Söyledikleri çok vicdansızcaydı.
“Reklama para vereceğine bin öğrenci okut” diyenler oldu.
Bunu zaten yapıyorum. Kaç kişiye burs veriyoruz, sayısını bile bilmiyorum. O reklam parasıyla çocuk okutulur muydu? Okutulurdu ama 70 milyonun dikkati çekilemezdi. İnsanlar bazen onu, bazen bunu yapmalı.
KAPIYI AÇMAK İSTİYORUZ
Yeni projeniz ‘Ölümcül Yaralı.’ Bu ismi ilk duyduğunuzda ne düşünmüştünüz?
Ölmüş kadınlar... Hepimiz öleceğiz de yaralı ölmeyelim. Ölümcül bir yaramız olmasın... Bu ölümcül yara illa fiziksel şiddet sonucu olmak zorunda da değil. Bazen babanız, bazen kocanız sizi sevmediği için de ölürsünüz. Hatta bazen toplum sizi sevmediği için. Bu, İtalyan gazeteci Serena Dandini’nin tüm dünyadaki kadın cinayetlerine tepki çekmek için başlattığı bir proje.
Yollarınız nasıl kesişti?
Bu konu üzerinde çalışmaya bir yıl önce başladık. Serena Dandini’yi projemizde yer alan Serra Yılmaz buldu. Yaptığımız şey, farklı ülkelerden şiddete maruz kalmış kadınların hikâyelerini okumak. İnsan, başına gelmeyince anlayamıyor ya, bu projeyi daha fazla empati kurabilmek amacıyla başlattık. Biz çözüm üretemeyeceğiz. Bu öyle pat diye çözülebilecek bir mesele değil. Bırakın bir kurumu, devletin bile tek başına yapabileceği bir şey değil. Bu, bence toplum olarak hep beraber çözülmesi gereken bir şey. Biz bir şey yapalım ve düzeltmeye başlayalım istiyoruz. Kapıyı açmak isiyoruz.
GENÇLİKTEN FERAGAT ETTİM
10 yıldır şirketin başındasınız. Babanız vefat edince, 24 yaşında işin başına geçmişsiniz. Korktunuz mu?
Sorumluluğunu bilen herkes bundan korkar. O yaşlarda gençlikten feragat ettim. Çünkü bu iş, genç bakış açısı ve genç yaşam tarzıyla yürümezdi.
Bu süreçte ne öğrendiniz?
Hayatta insana tatmin veren duygu para değil, bunu anladım. Paradan çok hazzetmiyorum, ciddiyim. Kendimizi çevirecek kadarı yeter. İnsanları gülümsetir, onlara faydalı olabilirseniz, “İyi ki yaşadım” diyorsunuz.