Güncelleme Tarihi:
Şamanizm’le Simin Işık Uysal’ın Şamanik yolculuk eğitiminde tanıştım. Davul ritmiyle birlikte yarı trans halde içinde bulunduğumuz (Şamanlara göre orta dünya) alemden çıkıp, aşağı ve yukarı alemlere yolculuk yaptım. Eğitimde yaptığımız bir uygulama ise diğer tüm yolculuklardan farklıydı: Ruh kayığı…
Kuantum’cuların, metafizikle ilgilenenlerin ‘Şamanik yolculuk bilinçaltına inmekten başka bir şey değil’ söylemini çürüten bir deneyimdi. Niye mi? Çünkü 12 kadın hep birlikte aşağı dünyaya inip ruh kayığına bindik. Ve çok ilginç bir şekilde çoğumuz benzer şeyleri gördük. İşte bu noktada Simin Uysal soruyor: Madem bilinçaltına yolculuk diyorsunuz, o zaman ruh kayığında yaşananlar kimin bilinçaltı?
Fotoğraf: Gewalgon / Deviantart
Yolculukta yaşadıklarımızı anlatayım, siz karar verin!
Ruh kayığı, kişiyi terk etmiş bir koruyucu ruhu geri getirmek için uygulanır. 12 kadın mat’larımızı kayık şekline getirdik. Bir kişi dümenin başına geçti. Diğerleri kayığın diğer kısımlarına oturdu. Bense en arkaya geçtim. Simin Uysal, içimizden bir gönüllüyü seçti. Onu terk eden koruyucu ruhu bulmak için yolculuk yapacak, biz de aşağı dünyada kayığın küreklerini çekecektik.
Ruh kayığında dikkat edilmesi gereken şey, yolculuk boyunca asla kayığı terk etmemek ve kürek çekmeye devam etmek. Koruyucu ruhu kaybolan kişi kayığın en ortasına uzanır. Onun ruhunu geri getirme görevini üstlenen kişi dışında kimse ona temas etmez. Hepimiz yerimizi aldık, gözlerimizi bir uyku bandıyla kapadık ve davul ritmi başladı.
Tabi bundan önce dört yolculuk yaptığım için artık şak diye aşağı dünyaya indim. Hiç de zorlanmadım. Aşağı dünyaya kendi hayat ağacımın köklerinden indim. Akabinde su dolu bir yer altı mağarasına düştüm. Yer altında bizi bekleyen kayığın arka tarafına bindim ve kürek çekmeye başladım. Karanlıkta ilerliyoruz. Diğerlerini belli belirsiz görüyorum. İlerlerken sağ tarafımdan kanatlı bir hayvanın geçtiğini gördüm. Derken tünel daraldı, hızlıca bir girdabın içinden daha da aşağıya inmeye başladık. Kayık ilerlemeye devam ediyor ama ben birden kayıktan düştüm. Sağ elimle kayığı tutmaya çalışıyorum. Bir yandan su buz gibi, üşüyorum. Zorlukla çıkmayı başarıyorum. Derken pat! Tekrar kayıyorum. “Kayığı terk etmeyin” uyarısını hatırlıyorum bir yandan ama nafile. Kayığa çıkamıyorum ki!
Neyse biraz daha uğraş verip, kayıktaki yerimi alabiliyorum. Ve dönüş ritmi duyuluyor. Bu sefer kayığı döndürüp, gerisin geri yolculuğu tamamlamamız lazım. Dönüş daha hızlı sürüyor. Ve kayığın üzerinden hayat ağacımın yer altındaki köklerine tutunarak, sürüne sürüne orta dünyaya çıkıyorum.
Gözlerimizi açıyoruz. Simin Uysal yolculukta nelerle karşılaştığını kayığın ortasında uzanan arkadaşa dönerek anlatıyor. “Önce kanatlı bir canlı sana doğumunda bahşedilen yaşam enerjisini geri getirdi. Sonrasında büyük gözlü devasa başka bir kanatlı canlıya rastladım. Ama seni terk eden koruyucu ruhun o değildi. Yolculuk devam ettiğinde kocaman, ışıl ışıl, şahane bir mitolojik canlı gördüm ve ona sorduğumda senin koruyucu ruhun olduğunu söyledi. Derin bir nefes alıp, dönüşte düşürmemek için ruhu elimde bir enerji topuna dönüştürdüm. Çok büyük olduğu için bunları yaparken kayıkta ayağa kalktım. Sonrasında ise senin göğsüne üfledim”
Ne gariptir ki, Simin Uysal’ın kayıkta ayağa kalktığı sırada kayığın sarsıntısından ben dengemi kaybedip kayıkta suya düştüm. Ve sağımdan geçen kanatlı canlı meğer ona gidiyormuş.
Diğer kadınlar da yolculukta gördüklerini anlattılar. Farklı imajlarla benzer canlıları görmemiz çok ama çok tuhaftı. Beni en çok etkileyen de ruh kayığı yolculuğu oldu. Aynı amaç uğruna toplanan insanların enerjilerinin de nasıl bir uyum içerisinde dans ettiğini gördüm.
Bu yolculuğun sonrasında koruyucu ruhu geri getirilen kişi başka bir yolculuk daha yapıp, koruyucu ruhuna "Bana hangi armağanı/gücü getirdin" diye sormalı. Çünkü koruyucu ruhun verdiği cevap hayatınızı güzelleştirir. Soran arkadaşın hayatında olumlu değişimler yaşanması da hepimiz için umut verici oldu!