Güncelleme Tarihi:
◊ Öncelikle iyi bayramlar diliyorum. Sizin evde bayramlar nasıl geçer?
- Aşkım Arsoy: Aile ziyaretleriyle geçer.
- Göksel Arsoy: Sabah kalkıldığında herkes neşelidir. Kahvaltı sofrasının ardından telefon trafiği başlar. Akrabalar, dostlar... Renkli geçer yani.
- Gökhan Arsoy: Bayram günü annemle babamın evinde toplanırız. El öpme faslı, sohbet muhabbet... Bayramlarda en az bir gün mutlaka buluşuruz.
◊ Unutamadığınız bir bayram anınız var mı?
- Göksel Arsoy: Ben küçükken Kayseri Hava Üssü’nde oturuyorduk. Bayram sabahı tüm çocuklar bayramlıklarımızı giyer, dışarı çıkardık. Bir meydanımız vardı, orada buluşurduk. O bayram kıyafetleriyle futbol, voleybol oynardık ve üstümüzü berbat ederdik. O zamandan devam eden arkadaşlıklarım var. Bayram akşamları ailemizle beraber subay gazinosuna giderdik. Çok güzel geçerdi. Çocukluğum çok iyi geçti.
- Aşkım Arsoy: 1993 yılının haziran ayıydı. Hamileydim. Bayram geldi, hamile olduğum için bir yere gidemiyorum tabii. Annemle babam da tekneyle tatile çıkmıştı. Emirgan Parkı’na inip biraz yürüyeyim dedim. 8 aylık hamile halimle iki adım attım, bacağımı kırdım! Bacağımı alçıya aldılar. 6 Temmuz’da o alçıyla doğum yaptım. Doğumdan 2 ay sonra alçım çıktı.
ESKİ BAYRAMLAR BAŞKAYDI
◊ “Bayramların eski tadı yok” derler ya, katılıyor musunuz?
- Göksel Arsoy: Katılıyorum. Eski bayramlar başkaydı. Neşe, dostluklar... Hepsinin ayrı tadı vardı.
◊ Bayramın ilk günü aynı zamanda Babalar Günü’ydü. Babalar Günü’nüz nasıl geçer?
- Gökhan Arsoy: Güzel geçer, aramız iyidir. Haftanın 2-3 günü muhakkak uğrarız.
BABAMIZIN POPÜLARİTESİNİN AVANTAJINI GÖRMEDİK
◊ Sinema sektörünün önde gelen isimlerinden birinin çocuğu olmanın, sizin için yükleri ve avantajları neler oldu?
- Aşkım Arsoy: Yükleri vardır da bir avantajını görmedik. Zamanında çok rahatsız olduğum olmuştur. Ben St. Benoit’da okudum. Kapıya gelip elle gösteren mi dersiniz, neler neler... Eski jenerasyondan herkes babamı tanıyordu. Hep babamın adıyla anılıyorduk. Sonra kardeşimin bir popülaritesi oldu. Ama bize fayda olarak ne oldu, bilemedim.
- Gökhan Arsoy: Benim açımdan bir avantajı oldu. Bundan uzunca bir süre önce, babamın isminden dolayı beni artist yaptılar. Altı dizi, yedi film çektim. 40-50 bölüm program sundum. 10 sene sürdü ve bıraktım.
◊ Sektöre karşı kırgınlıklarınız varmış Gökhan Bey, o yüzden mi bıraktınız?
- Gökhan Arsoy: Benim için insan ilişkileri ve insanların doğruluğu, dürüstlüğü çok önemli. Gördüm ki bu sektörde pek öyle olmuyormuş bu işler. İlk zamanlar bir şekilde gitti ama baktım son 2-3 yılda verilen sözler hep havada kalıyor. Geleceğiniz üç-beş kişinin iki dudağının arasında. Ben böyle bir şeye hayatta izin veremem. Kontrolü bende olmayan bir işle uğraşamam. Dolayısıyla kendi kararımla, kendi hislerimle bu sektörde görülmedik bir durum olarak bıraktım.
◊ Pişmanlık yaşıyor musunuz?
- Gökhan Arsoy: Hayır, hiç yaşamıyorum.
◊ Şu an neyle meşgulsünüz?
- Gökhan Arsoy: Otomobil alım-satımı ve para piyasaları. Çok daha mutluyum. Anlatacak çok şey var da... Ben artist olduğumda 30 küsur yaşındaydım. Dolayısıyla ne istediğini bilen, karakteri oturmuş bir insan olarak oyunculuk işine başladım ve 10 sene devam ettim. Babamın adının avantajı bu olmuştur. Onun haricinde pek hoşuma giden bir durum değildi hayatım boyunca. Babamın şöhretinden dolayı bir nebze tanınıyor olmak da küçükken tercih ettiğim bir şey değildi. Tanınıyor olmak çok kötü bir şey.
◊ Tanındığınız için yapamadığınız neler var?
- Gökhan Arsoy: Çok şey. O kadar çok ki... Duruşunuz, davranışınız ona göre olmalı. Ama tanınmayan bir insan olsanız her şeyi yapabilirsiniz. Özgürlüğünüz yüzde yüz kısıtlanıyor. Problem orada. Bu işi bitirmemin en büyük sebeplerinden biri de budur.
SEYİRCİYE VEFA BORÇLUYUZ
◊ Göksel Bey siz sinemanın ustalarındansınız. Bunun getirisi olarak en popüler isimlerinden de. Siz de Gökhan Bey gibi tanınmaktan rahatsız oldunuz mu hiç? Bunun dezavantajını yaşadınız mı?
- Göksel Arsoy: Hayır. Sinemaya başladığım günden itibaren seyirciye sevgi ve saygıya daima çok dikkat ettim. Aman onlara karşı bir hata yapmayayım diye düşündüm. Bu çok önemli. Mesela dikkat etmeyenler var. Veya “Benim özel hayatım” diyenler var. Öyle değil. Bizleri bu yıllara taşıyan insanlara büyük vefa borçluyuz. Onların sayesinde buralara geldik. Onlar hata yapmaz. Çok başarılı oldum, hiç kötü bir gün yaşamadım.
◊ Siz orduya olan sevginizi de her fırsatta dile getiriyorsunuz...
- Göksel Arsoy: Babam Hava Kuvvetleri’nde olduğu için biz Kayseri Hava Üssü’ndeydik. Doğdum, havacıları gördüm. Havacılara âşık oldum. Ben ordunun âşığıyım. Öyle taşan bir hissim var. Hava Harp Okulu’na gitmek istediğimde ise maalesef babam bırakmadı. Ama bu aşkım bitmediği için Yeşilçam’a ilk havacılık filmini yapan kişi oldum; “Şafak Bekçileri” filmi. Projede hem yapımcı hem başrol olarak yer aldım. Kızlar havacılarla evlenmezmiş. Bu filmden sonra evlenmeye başlamışlar.
◊ Siz Türkiye’deki yapımların Orta Doğu’ya açılmasına da öncülük eden bir isimsiniz. “Altın Çocuk” filmiyle Orta Doğu’da adınızı duyurdunuz ve “Türk James Bond’u” olarak anıldınız. Böyle köklü adımları atan biri olarak, günümüzde sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Göksel Arsoy: Birtakım değişiklikler var, teknolojinin de ilerlemesi sebebiyle. Bizim zamanımızda aşk, sevgi, üzüntü gibi duygular sanki daha derinlemesine anlatılıyordu gibi geliyor bana. Duygu daha yüksekti. Topluma uygun olsun, yanlış bir yol gösterilmesin diye hikâyelere çok dikkat ettik.
◊ Dizileri takip ediyor musunuz?
- Göksel Arsoy: Ben hiçbir diziyi seyretmedim, seyretmem. Üç dizide oynadım, onları bile seyretmedim. Sevmiyorum, çekimlerdeki derinliği görmüyorum. Bir de tabii rahatsız edici hikâyelerin dizilerde konu edilmesi ailelere, çocuklara da iyi örnek olmuyor. Bunun da olmasını istemezdim.
SAHNEDE ŞARKI SÖYLEMEK YETMEZ ŞOV SANATINI BİLMEK LAZIM
◊ Sinemanın ardından bir de gazino hayatınız oldu. O yıllarla ilgili aklınıza kazınan
neler var?
- Göksel Arsoy: 70’li yılların başında sinemanın büyük bir sıkıntıya gireceğini anladım. Bir de öyle oldu ki, birtakım yanlış yollara sapıldı. Lüzumsuz sahneler çekildi. Mesela filmi sansüre gönderdikleri zaman, bazı sahneleri kesip onları göndermiyorlardı. Bunlar beni rahatsız etti.
O yıllarda gazino piyasasında da büyük sıkıntı başlamıştı. Sahnedeki kadrolar biraz bayatlamış. Gazino patronları buluşmuşlar, “Yeni birini yetiştirelim” demişler. Birisi de “Hazırı var” demiş.
Yeşilçam’dan birtakım artistleri almışlar. Bu arkadaşlar para cazibesi sebebiyle tehlikeyi göze alıp sahneye çıkmış. Hayatlarında musiki şarkı dinlememiş, söylememiş olanlar fiyasko oldu.
Benim amcam bestekâr Yesari Asım Arsoy. Çok büyük bir insan. Onunla konuşmak bir gurur. Zaten birçok şarkıda beraber çalışmıştık. Ne zaman bana teklif geldi, o zaman ‘Gazinocular Kralı’ Fahrettin Aslan bana “Sen başkasın, biliyorum” dedi. Amcam da şunu derdi; “Şarkı söylerken hiçbir zaman masadaki kadınlara bakarak söyleme. Onları rahatsız etme.” Bunlar çok önemli. Bir de ben sinemadan geldiğim için şov sanatını çok iyi yaptım. Sahnede yalnız şarkı söylemek yetmiyor. Şov sanatını bilmek lazım.
‘BAŞIMIZIN TACISIN’ DİYORLAR
◊ En çok Yeşilçam’ı mı özlüyorsunuz, gazinoyu mu?
- Göksel Arsoy: İkisinin de ayrı güzelliği var. İkisinde de çok mutluydum.
◊ En çok kimleri özlüyorsunuz peki?
- Göksel Arsoy: Çoğuyla iyi arkadaştık. Ayırdığım pek yok. Ben hiç kırıcı olmadım. Çok dikkat ettim. Dolayısıyla şimdi de o kadar güzel iltifatlar geliyor ki. “Sen bizim başımızın tacısın” diyorlar mesela.
◊ Kalıcı olmayı nasıl başardınız sizce?
- Göksel Arsoy: Adımlarımı düşünerek attım. Ağzımdan çıkacak her söze çok dikkat ettim.
◊ Bu kadar titizlenmek yormadı mı sizi?
- Göksel Arsoy: Hayır. Hangi lafın nerede söyleneceğine çok dikkat ettim.
KEŞKE PİLOT DA OLSAYDIM
◊ Meslek hayatınıza dair “keşke”leriniz var mı?
- Göksel Arsoy: O aşk bende bitmedi; keşke pilot da olsaydım.
SOLEY ARSOY: “GÖKSEL İLTİFATKÂR”
◊ 1961 yılında evlenmişsiniz, dile kolay 63 yıl... “Aşkı öğreten adam” olarak akıllara kazındınız. Mutlu evliliği nasıl anlatırsınız?
- Göksel Arsoy: Kadının da payı çoktur. Mutluluğu erkek takdim eder. Onun için Soley anlatsın. Gerek sahne gerek sinema; Soley bir gün bile sete gelmemiştir, odama gelmemiştir. Diğer artistlerin hepsinin eşleri sette ve kulistedir.
- Soley Arsoy: Ben zaten bu evlilikte mesleği bir tarafa iterek, yok farz ederek, aileyi ayrı bir kefede düşündüm. Evliliği devam ettirmek için de en büyük şey birbirini hoş tutmak, affetmek.
◊ Nasıl bir eştir Göksel Bey?
- Soley Arsoy: İltifatkârdır. O da benim gibi ailesine, çocuklarına, evine düşkündür. Evlenirken “boşanacağım” düşüncesiyle hareket etmedik hiçbir zaman. İnsanların da en ufak şeyde pes etmek yerine “evlilik devam edecek” düşüncesiyle hareket etmeleri lazım. En çok emek isteyen kurumdur evlilik.