Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de yarış kazanmak isteyen bir at sahibi, kısrağını dosdoğru Karacabey’de bir haraya götürüyor. ‘Yattığı yerden’ para basan Victory Gallop isimli aygır orada. Bir kısrağı onunla çiftleştirmenin (atçılık jargonunda ‘aşım’ deniyor) bu seneki bedeli 15 bin TL. Az para değil; üstelik atçılık dünyasının gözdesi Victory Gallop’la bir kısrağın baş başa kalmasının ücreti her geçen yıl yükseliyor. 2013’te 12 bin TL karşılığında 120 aşım yapmış; 2012’deki fiyatıysa 10 bin TL. Bu kadar para senelerdir boşuna harcanmıyor. Victory Gallop’tan doğan onlarca şampiyon var. Kendisi de bir şampiyon. Söylemeye gerek yok, ataları da öyleydi.
Victory Gallop bu alanda tek başına sayılmaz. İzmit’te Lion Heart (aşım ücreti 15 bin TL), yine İzmit’te Kaneko (14 bin TL), Silivri’de Dr. Fong (13 bin 500 TL)... Liste uzayıp gidiyor. Ama hiçbiri dünyanın en değerli ve önemli safkan aygırı kabul edilen, İngiltere’deki Watership Down harasındaki Frankel’le çiftleşme için ödenen ücretlere yaklaşamıyor: Bunun bedeli tam 450 bin TL. Frankel yaşayan bir efsane. Kariyeri boyunca 14 yarış koşmuş, hepsini kazanmış; iki hafta önce, ondan olan ilk tay 4 milyon 100 bin TL’ye satıldı. Kendisinin bir fiyatı yok; satın almak isteyen en az 300 milyon TL civarından kapıyı açmak zorunda. At sahipleri pistlerden başı dik dönmek için bu dudak uçuklatan ücretleri sineye çekiyor. Ama hiçbir şeyin garanti olmadığının da farkındalar. İşlerinin yolunda gideceğini umarak zarlarını atıyorlar sadece. Evet, yarışlarda tüm rakiplerine toz yuttursa bile bir atın yavrularının şampiyon olması kural değil. Atçıların tabiriyle, şampiyon aygırın tayı ‘eşek’ de çıkabiliyor yani. Milyonlarca lira yanıyor.
ÇARE DNA
Bilimkurgu senaryolarının gerçek olduğu çağdayız. At yarışı dünyası da değişecek, değişiyor. Öncü uzmanlar “Çare DNA” diyor artık. Cümleleri gayet açık: Bundan sonra şampiyon atı zarlar değil genler belirleyecek. Bir atın DNA’sı incelenerek, şampiyon olup olamayacağına karar verilecek.
Örneğin ileride, bu sene 88’incisi düzenlenen Gazi Koşusu’nda (2400 metrelik koşuya, 3 yaşındaki safkan İngiliz atları katılabiliyor) hangi atın yer alacağı, neredeyse doğar doğmaz belli olacak. Nasıl mı? Dublin’deki University College’dan Emmeline Hill’in 2010’daki gen keşfi bu araştırmalara yön verdi. Birkaç yıldır üzerinde çalışılan bu buluşa göre, tek bir gen bir atın hangi mesafeyi koşabileceğini belirliyor. Dilinizi büküp bükemediğiniz ya da saç çizginizin alnınızda V harfini alıp almadığı nasıl tek bir gene bağlıysa, bir atın favori mesafesi de tek gene bağlı. Hill’in kurduğu firma Equinome, at sahiplerine bugün üç test sunuyor; atın ‘hız’ geni ve kas gelişimiyle, kas dokusunu belirleyen genlerin birbiriyle etkileşimi üzerinden, örneğin İngiltere’nin en önemli koşusu Royal Ascot’a uygun olup olmadığı belirleniyor. Bu işlem elbette bir tayın doğumunu takiben yapılıyor. Oraya gelene kadar yapılacak işler de var. Öncelikle atların DNA analizlerine bakılarak, hangi atın hangisiyle çiftleşmesi gerektiğine karar veriliyor. Soyağacı kuvvetli iki attan ille de şampiyon doğmayacağını anlatıyor uzmanlar. Beş kuşak önceki bir şampiyonun DNA’ya etkisi sadece yüzde 3 civarında mesela.
Biraz ürkütücü görünüyor ama belli ki bütün dünya bu sisteme geçecek (Öyle ki, Uluslararası Binicilik Federasyonu gelecekteki olimpiyat oyunlarında klon atların yarışmasını kabul etti). Ama yine de DNA araştırmalarının şampiyon at soylarının popülerliğini etkilemesi zor. Dünyadaki safkan atların tamamına yakını 18. ve 19. yüzyıllarda doğmuş 28 ata dayanıyor. Bunların yüzde 95’inin soyunda geriye gidildiğinde tek bir ata ulaşılıyor. 1700 doğumlu, şampiyonlar şampiyonu Darley Arabian’a...
İşte onu geçmek imkânsız.
Bugün 88’incisi düzenlenen Gazi Koşusu’nu 2009’da ‘Miramis’ isimli atla jokey Gökhan Kocakaya kazanmıştı.