Güncelleme Tarihi:
NOT: Tütün ürünleri size ve çevrenizdekilere ölümcül zararlar verir!
Türkiye’deki mizah dergilerinde zenginliğin ve kalantorluğun iki değişmez simgesi vardır: Viski ve puro. Eğer zengin biri karikatüre edilecekse mutlaka elinde kalınca bir puro, yanında mümkünse bir kadeh viski çizilir. Televizyonda da durum farklı değil.
Levent Kırca’nın kodaman karakterlerinin hepsi, RTÜK’ün tütün yasağına kadar ekranda puroyla boy gösterdi.
DEVRİMCİNİN TEK YOLDAŞI
Che Guevara, puroyu devrimin bir unsuru olarak görüyordu. Churchill ise doktorunun uyarılarına aldırmadan 91 yaşına kadar puro tüttürmeye devam etti
Oysa Che Guevara puroyu bir lüks değil, devrimin bir parçası olarak görüyordu. (Tabii Küba’da tütün gani, yerli malı, ÖTV yok diye düşünebilirsiniz). Che’ye göre devrim savaşçılarının sırt çantasında, dinlenmek için bir hamak, yağmurdan korunmak için plastik bir torba, soğuktan korunmak için battaniye, su, temel ilaçlar ve tütün bulunmalıydı. “Çünkü tütün, yalnız askerlerin en büyük yoldaşıdır” diyordu. Yani, Küba’da ve Latin Amerika’da, puro, kalantorların değil, onlarla savaşanların simgesiydi.
CHURCHILL’İN KURNAZLIĞI
Avrupa kıtasındaysa en çok Churchill’le anılır puro. Churchill’in puro tutkusu gerçekten abartılıydı. 20 yaşındayken gittiği Küba’da puroyla tanıştı. İlerleyen yıllarda günde 6-10 puro içmeye başladı. Doktoru bir gün uyardı: “Puroyu azaltman gerek. Günde ikiye düşür.” İmdadına puro üreticisi dostu Fernandez Rodriguez yetişti. Havana’da 18 santimlik ‘Churchill’ adını taşıyan boyda puro üreterek dostuna gönderdi. Bu dev purolardan günde iki tane içmeye başlayan Churchill, doktora verdiği sözü dolaylı yoldan tutmuş oldu. 91 yıllık uzun hayatının sırrını soranlara şöyle diyordu: “Bu kadar uzun yaşamayı spora borçluyum. Hiç spor yapmadım!”
Özetle Avrupa’da zenginliğin ya da kahramanlığın değil, Churchill tipi kurnazlığın simgesiydi puro.
SARMACI ÜM ALİ TEYZE
Üm Ali üç yıl önce puro hakkında hiçbir şey bilmiyormuş. Şimdiyse işçilerin lideri.
Geçen hafta Fransız Haber Ajansı AFP, Suriye’den bir haber geçti. Dört yıldır iç savaşın sürdüğü ülkede Esad yönetimi bir puro fabrikası açmış.
Avrupa Birliği’nden ambargo yiyen Esad yönetimi, ülke içindeki (hâlâ kaldıysa) puroseverlere yerli puro üreterek krizi fırsata çevirmek istemiş.
Tütün var, bina var fakat eksper ve puro işçisi nereden bulunacak? Sadece demokrasilerde değil, diktatörlüklerde de çareler tükenmez.
Üm Ali isimli kadın, fabrikadaki işçilerin ustası. Üç yıl önce kuruluş aşamasında işe dahil olmuş. Bırakın puro sarmayı, puro hakkında fikri bile yokmuş. Fabrikadaki mühendislerden Hüsam, “Sen sarma yapmaya alışkınsın. Aynı metotla tütün yapraklarını sar” deyince hayatı değişmiş. El becerisiyle fark yaratmış, şefliğe yükselmiş.
Şimdi bir taraftan puro sarıp bir yandan da tüttürüyor. Çoğunluğunu kadın işçilerin oluşturduğu 130 çalışanlı fabrikada işin inceliğini anlatıyor. Kadın çalışan demişken, Suriye’deki fabrika, Türkiye’de nedense yanlış bir şekilde akıllarda yer eden “O puroları Kübalı kadınlar bacaklarında sarıyormuş” algısını da kırıyor.