Güncelleme Tarihi:
Yakın zamanda yapılan bir araştırma zıt kutupların birbirini çektiği efsanesini çürüttü. Yapılan çalışmada zıt kutupların birbirini çektiğine dair herhangi bir "ikna edici" kanıt bulunamadı.
Bilim insanları çiftlerin ne oranda benzer ya da farklı olma eğilimi sergilediklerini görmek için 1903 yılına dek uzanan ve milyonlarca kadın-erkek birlikteliğini inceleyen yaklaşık 200 eski araştırmayı gözden geçirdi.
Milyonlarca çiftin siyasi görüşten eğitim durumlarına ve alkol ya da sigara kullanımına kadar 130 özelliği incelendi. Analiz edilen kişisel özelliklerin yüzde 82 ila 89'unda, partnerlerin birbirine benzeme olasılığının daha yüksek olduğu görüldü. İncelenen özelliklerin sadece yüzde 3’ü büyük oranda birbirinden farklıydı.
ABD’deki Colorado Boulder Üniversitesi’nde doktora öğrencisi ve Nature Human Behavior dergisinde yayınlanan makalenin başyazarı olan Tanya Horwitz, "Aslında benzer yapıya sahip insanların bir araya gelme ihtimali daha yüksek” dedi.
Araştırmacılara göre çiftler, aynı özellikleri çeşitli sebeplerle paylaşıyor olabilir; buna aynı bölgede yetişmek de dahil. İncelenen özelliklere göre bazı insanları sadece benzer kişiler cezbederken, bazı çiftler ise ilişki uzadıkça birbirlerine benziyor.
Araştırmalar böyle dese de gerçek hayatta zıt kutupların birbirini çektiği ilişkilerin sayısı da hayli fazla. Bu konuda evrensel bir kural yok ve bu her ilişkide değişebilir, pek çok faktöre bağlı olabilir.
Avrupa Birliği Psikologlar Derneği Genel Başkanı Rojin Nazik’in araştırma hakkındaki yorumlarına geçmeden önce zıt kutupların birbirini çektiği ya da aksine birbirini aşırı ittiği kişilerin hikayelerini dinleyelim.
* * * * *
TENCERE KAPAK OLDUK ZANNETTİK AMA TENCERENİN ALTI YANDI
Deniz N. (38)
Benim dominant bir yapım var ve kendim gibi baskın karakterler bana çok cazip gelmiyor. Bir kere benim kadar olmasa da bana benzer biri ile 1,5 yıl kadar bir ilişkim oldu. İlişkinin büyük bir kısmı tartışmalarla geçti. Dolayısıyla "Ben zıt kutupçuyum" dedim kendi kendime, ilişkilerimin çoğunluğu da böyleydi ama onu becerebildiğim de pek söylenemez.
Mesela en son ilişkimde farklılıklarımıza rağmen birlikte çok güzel vakit geçiriyorduk. "Tencereyle kapak gibi olduk" diyorduk ama o tencereyi de yaktık maalesef.
O aşırı hassas ve duygusal biriydi, ben de bir kadar olaylar karşısında güçlü duran, duyguları ile değil mantığı ile hareket eden bir insanım. Onun duygusallığı ilk başlarda hoşuma gidiyordu ama ilerleyen zamanlarda bana çok aşırı gelmeye başladı. Çünkü çok gereksiz tepkiler veriyordu.
Ben bir sorun yaşadığımızda oturup konuşmayı tercih ederim; o konuşmak yerine surat asar, benim onun suskunluğundan ne istediğini, neye bozulduğunu anlamamı isterdi. Ben kakaolu dondurma severim o vanilyalı, ben yemeği çok sıcak severim o soğuk, ben eti çok pişmiş severim o az pişmiş... Eğitim durumumuz da aynı değildi ve çok dile getirmese de bununla ilgili rahatsızlık duyuyordu. Bunun gibi yüz tane şey sayabilirim size.
İşte ilişkinin ilk başlarında size farklı gelen bu zıtlıklar bir müddet sonra o ilk heyecan geçince aynı şekilde çekmiyor hatta itmeye başlıyor. Yani ben artık bu kısa süreli çekimlere aldanmayacağım, birebir aynı olmak zorunda değiliz ama huyu huyuma yakın olanlara artık daha yakınım.
DİLİMİZ, DİNİMİZ, KÜLTÜRÜMÜZ FARKLI AMA BİZ BU FARKLILIKLARA AŞIĞIZ
Sema T. (43)
Ben farklılıkların ilişkileri daha dinamik tuttuğuna ve zıt kutupların birbirini çektiğine inananlardanım. Eşimle neredeyse benzer özelliğimiz yok gibi ama buna rağmen uzun yıllardır çok güzel giden bir evliliğimiz var. "Hiç tartışmıyoruz, kavga etmiyoruz" demiyorum, tabii ki arada sorunlar yaşıyoruz ama hiçbir zaman büyütmüyoruz çünkü birbirimizi o farklılıklarla seviyoruz ve bu farklılıklara aşığız.
Eşim yabancı, dolayısı ile dilimiz, dinimiz, kültürlerimiz birbirinden ayrı. Din ve dil konusunda hiç sorun yaşamadık ama bazen kültürlerimizden dolayı anlaşmazlıklar yaşayabiliyoruz. Mesela onlarda aile ile yemeğe gidildiğinde herkes kendi parasını ödeyebiliyor ama bizde böyle bir şey hoş karşılanmıyor. Onun ailesine gittiğimizde suyumuza varana kadar kendimiz alıyoruz mesela ve bu bana çok tuhaf geliyor. Bunu dile getirdiğimde "Bizde çok normal" diyor, ben de normal karşılamaya çalışıyorum.
Bunun yanında bir de kişisel farklılıklarımız var, yani resmen benzer hiçbir huyumuz yok gibi…
Ben çok hareketliyim ve heyecanlı bir yapım var eşim ise benim tam tersim, aşırı sakin bir mizacı var. Ben fevriyim çabuk sinirlenirim, onun bir kere bile öfkelendiğini görmedim. Ben çok dışa dönük bir insanım çok arkadaşım var o ise daha içine kapanık, birkaç dostu var ve yeni insanlarla arkadaşlık yapmayı sevmiyor. Beni iki cümle ile ikna edebilirsiniz o ise aşırı sabit fikirlidir, kolay kolay esnemez, kimseye inanmaz. Ben Türk yemeklerini severim o dünya mutfağından değişik lezzetlere aşık. Ben içki içmeyi sevmem o her akşam bir kadeh içer. Ben çocuk yetiştirirken esnek davranırım ve rahatım, o ise daha kuralcı ve kontrolcü… Bunun gibi pek çok şey sıralayabilirim. Onca farklılığa rağmen bir orta yol bulabiliyoruz, çünkü birbirimizin farklılıklarına saygı duyup uyumlanmayı becerebiliyoruz.
BEN 'SUŞİ YİYELİM' DESEM O 'LAHMACUN YESEK OLMAZ MI?' DİYOR
Ozan M. (41)
Bence zıt kutuplar ilişkinin başlarında birbirini çekiyor ama sonradan yavaş yavaş itmeye başlayabiliyor. İşte orada da iş başa düşüyor. Bu süreci iyi yönetirseniz sorun yaşamıyorsunuz.
İlişkiye ilk başladığımız zamanlar, birbirimizi tanımaya çalışırken "Birbirine bu kadar zıt iki insan nasıl anlaşıyoruz" diye şaşırıyorduk. Yediğimiz yemekten, tuttuğumuz takıma sevdiğimiz mevsimlerden kıyafet seçimine kadar pek çok şeyde farklı zevklere sahiptik ama buna rağmen birbirimizden çok hoşlanıyorduk ve bu farklılıklar hoşumuza bile gidiyordu.
Mesela ben hayatımdaki kadının feminen giyinmesini, makyaj yapmasını isterim. Şık topuklu ayakkabılar giysin, makyaj yapsın, güzel takılarını taksın, bakımlı bir kadın olsun… Ben de kendime çok özen gösteririm. Eşofmanla, bol pantolon ve tişörtlerle markete bile gitmem. Ama hayatımdaki kadın benim istediğimin aksine gram makyaj yapmayan, etnik desenli kıyafetler giyen, doğallık ve rahatlıktan yana biri.
Buna rağmen onu ilk gördüğümde çok dikkatimi çekti ve inanılmaz hoşuma gitti. Saçlarının doğal dalgası, yüzünün sıfır makyajla bile çok güzel olması beni çekti. O da benim giyim tarzımı beğenmiyor ve beni aşırı süslü buluyor ama yine de bundan hoşlandığını söylüyor.
Bir restorana gitmek istesek ikimizin de sevdiği bir yemek bulamıyoruz. Ben "Suşi yiyelim" desem o "Lahmacun yesek olmaz mı?" diyor. O kadar zıt kutuplardayız yani...
Ben sıcağı çok severim hava soğuduğu zaman gerilirim. O da bir o kadar soğuk seviyor, kışın pencere açık yatıyor, üstüne yorgan bile almıyor, ben yanında Eskimo gibi kendi iglomu inşa ediyorum.
İşte böyle minik minik farklılıklar büyüyüp dağ olabiliyor. Ben sıcak bir evde sevgilimle yan yana keyif yapmak isterken üzerimde battaniye ile takırdayan dişlerimi susturmaya çalışıyorum. Başka bir gün bir bakıyorum onuna birlikte kendimi kebap yerken buluyorum.
Sadece esneyen ben değilim tabii ki. Mesela özel bir yere gideceğimiz zaman sevgilime, "Makyaj yapıp şöyle giyinsene" diyorum. Aslında hiç hoşuna gitmediği halde ben istiyorum diye yapıyor. ("Dönüşte topuklular rahatsız ederse kucağında taşırsın" diye tehdit etmeyi ihmal etmiyor ama…)
Özetle bir adım sen gidersen bir o adım o gelirse o farklılıklar gözünüze zıtlık gibi gelmekten ziyade hayatınıza renk katıyor, sizi monotonluktan çıkarıyor, kendi kalıplarınızın dışına çıkmanızı sağlıyor. Kendime çok benzeyen ve tam olarak benim istediğim gibi çok ilişkim oldu ama hiçbiriyle bu kadar mutlu olmadım. Demek ki neymiş, zıtlıklar da iyiymiş.
'ZENGİN KIZ FAKİR OĞLAN' HİKAYELERİ TÜRK FİLMLERİNDE KALDI
Tuğba B. (37)
Bence herkes dengi ile ilişki yaşamalı, evlilik yapmalı, yoksa ilk başlarda sorun yaşanmasa da ileride mutlaka sıkıntı çıkıyor. Tecrübeyle sabittir. Bu nedenle zamanında nişan atmış bir insanım. Çevremde de birbirilerine uygun olmayan ama inatla 'Olsun biz başarırız' diyen ve benimle benzer şeyler yaşayan çok tanıdığım oldu. İnatla evlenenler de ya boşandılar ya da halihazırda boşanmak için cebelleşiyorlar.
Bir kere birlikte olduğun ya da evlenmeyi düşündüğün kişinin sosyal statüsü sana yakın olacak. Kendisinin ya da ailesinin ekonomik durumları, siyasi görüşleri, eğitim durumları aşırı uçlarda olmayacak. "Zengin kız fakir oğlan" hikayeleri Türk filmlerinde kaldı, "Davul bile dengi dengine" diye boşuna demiyorlar.
Çok aşıkken gözünüz bir şey görmüyor ama iki farklı insan, iki farklı aile bir araya gelince işler ciddiye binince düğünde giyeceğin gelinlikten oturacağın eve, evlendikten sonraki çalışma hayatından kıyafetlerine kadar karışılıyor ve ortalık karışıyor.
İşte bu yüzden "Biz birbirimizi çok seviyoruz, evlenince hallederiz, her şey düzelir" gibi laflarla kendinizi kandırmayın. Hiçbir şey düzelmiyor, sadece duruma alışıyor ve teslim oluyorsunuz. Yani gönlünüzü birine kaptırırken denginize kaptırın benim gibi sıkıntı yaşamayın.
Özetle zıt kutuplar birbirini çeker mi evet çeker, çünkü aşk kutup falan tanımaz ama sonrası tufan oluyor, benden söylemesi…
* * * * *
Avrupa Birliği Psikologlar Derneği Genel Başkanı Rojin Nazik, ilişkilerde ‘Zıt kutuplar birbirini çeker’ inanışının yaygın olduğunu ancak bunun evrensel bir kural olmadığını, zıt kutupların birbirini çekip çekmemesinin bir ilişkiden diğerine değişebileceğini ve birçok faktöre bağlı olduğunu belirtti.
Rojin Nazik, zıt kutupların birbirini çekmesinin nedenlerini şöyle sıraladı:
Tamamlayıcı nitelikler: Zıt özellikler veya ilgi alanları birbirini tamamlayabilir ve ilişkide bir denge duygusu yaratabilir. Örneğin, partnerlerden biri içe dönük, diğeri dışa dönükse, farklılıklarının uyumlu bir dinamik yarattığını görebilirler.
Öğrenme ve büyüme: Farklı bakış açılarına ve deneyimlere sahip biriyle birlikte olmak kişisel gelişime ve daha geniş bir dünya görüşüne yol açabilir.
Yenilik ve heyecan: Zıt kutuplar, birbirlerini yeni deneyimler ve ilgi alanlarıyla tanıştırdıkları için bir ilişkiye yenilik ve heyecan duygusu getirebilirler.
Bununla birlikte, benzerliklerin başarılı bir ilişki için güçlü bir temel olabileceği durumların da olduğunu, paylaşılan değerlerin, ilgi alanları ve yaşam hedeflerinin partnerler arasında derin bir bağ ve anlayış yaratabileceğini ifade eden Nazik, nihayetinde, bir ilişkinin başarısının iletişim, karşılıklı saygı, paylaşılan değerler ve uzlaşma yeteneği gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğunun altını çizdi.
“Zıt kutuplar birbirini çekebilir, ancak bu başarılı bir ilişkinin garantisi değildir” diyen Nazik, uyumluluk ve farklılıkların üstesinden gelmek için birlikte çalışma isteğinin, sağlıklı ve kalıcı bir ortaklık kurmanın temel faktörleri olduğunu söyledi.
Peki, farklı eğitim, kültür ve gelir düzeyi, farklı siyasi görüş vb. etkenler ilişkileri nasıl etkiliyor? Evliliğin başlarında sorun gibi gözükmeyen bu farklılıklar sonradan ilişkiye zarar verir mi?
Nazik, bu sorumuza “Eğitim, kültür, gelir, siyasi görüş ve kişinin geçmişinin diğer yönlerindeki farklılıklar ilişkileri kesinlikle etkileyebilir, ancak etkileri ilgili bireylere ve bu farklılıkları nasıl ele aldıklarına bağlı olarak değişir” yanıtını verdi ve bu farklılıkların ilişkileri etkileyebileceği bazı yolları listeledi:
İletişim: Eğitim ve kültür farklılıkları, iletişim tarzlarını ve anlayışı etkileyebilir. Örneğin, farklı bir kültürel geçmişten gelen birinin iletişim kalıpları hakkında farklı beklentileri olabilir ve bu da yanlış anlamalara yol açabilir.
Değerler ve öncelikler: Siyasi görüşler, değerler ve önceliklerdeki farklılıklar, özellikle de bu farklılıklar temel inançları veya yaşam hedeflerini içeriyorsa, gerilim kaynağı haline gelebilir. Örneğin, bir kişi çevresel sürdürülebilirliğe değer verirken diğeri ekonomik büyümeye öncelik veriyorsa, bu durum anlaşmazlıklara yol açabilir.
Sosyal çevreler: Eğitim ve kültür farklılıkları, farklı sosyal çevrelere sahip olmak anlamına da gelebilir; bu da bir kişinin diğerinin sosyal çevresinde kendini dışlanmış veya rahatsız hissetmesi durumunda sorunlara yol açabilir.
Ebeveynlik tarzları: Kültürel veya eğitimsel geçmişten kaynaklanan yetiştirilme farklılıkları ebeveynlik tarzlarını etkileyebilir ve bu da çocuk yetiştirirken çatışmalara yol açabilir.
Saygı ve hoşgörü: Bir çiftin birbirlerinin farklılıklarına ne kadar saygı duyduğu ve hoşgörü gösterdiği önemli bir rol oynar. Çiftler farklılıklara, saygı ve birbirlerinden bir şeyler öğrenme isteğiyle yaklaşırlarsa, farklı geçmişlere sahip olsalar da başarılı olmaları mümkündür.
Zaman içinde değişim: Uzun süreli bir ilişki boyunca insanlar ve koşullar değişebilir. Başlangıçta sorun olmayan bir konu, insanlar geliştikçe ve büyüdükçe daha sonra sorun haline gelebilir.
Bu farklılıkların illa ki bir ilişkiyi bitirmesi gerekmediğini vurgulayan Nazik, birçok başarılı ilişkinin farklı geçmişlere ve bakış açılarına sahip bireyleri kapsadığını, asıl çiftlerin bu farklılıkları nasıl ele aldığının önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Açık iletişim: Farklılıkları açık ve dürüst bir şekilde tartışmak çok önemlidir. Etkili iletişim, anlayıştaki boşlukları kapatmaya ve uzlaşmalar bulmaya yardımcı olabilir.
Saygı ve empati: Birbirinizin geçmişine, görüşlerine ve değerlerine saygı göstermek esastır. Partnerinizin bakış açısıyla empati kurmak daha iyi bir anlayış ve iş birliğine yol açabilir.
Uzlaşma: Çoğu durumda, orta yolu bulmak veya taviz vermek sağlıklı bir ilişkiyi sürdürmek için gereklidir.
Paylaşılan hedefler: Sizi bir araya getiren ortak hedeflere ve değerlere odaklanın ve hayatınızı ve isteklerinizi bu ortak noktalar etrafında hizalamak için çalışın.
Destek aramak: Farklılıklar önemli bir çatışma kaynağı haline gelirse, bir ilişki danışmanından veya terapistten yardım almak faydalı olabilir.
Sonuç olarak, eğitim, kültür, gelir, siyasi görüş ve diğer konulardaki farklılıkların ilişkilerde zorluklar yaratabileceğini, ama bunun ilişkinin başarısız olmasına yol açması gerekmediğini belirten Nazik, başarılı ilişkilerin; iletişim, saygı, anlayış ve birlikte uyum sağlama ve büyüme isteği üzerine inşa edildiğini, bu farklılıkların bir ilişkiyi nasıl etkilediğinin ise büyük ölçüde ilişkideki bireylerin bunları nasıl ele aldıklarına ve farklılıklarına rağmen ortak bir zemin ve uyum bulup bulamadıklarına bağlı olduğunu sözlerine ekledi.