Güncelleme Tarihi:
Orta yaşın biraz üzerindeyken herhangi bir anlam yüklenmeyecek bir tanışmayla yaşamım değişti. Tesadüfler, özel mesajlar falan yoktu. Tanıştık ve arkamızı dönüp gittik. Zaman geçti, yine alelade bir yerde iki alelade insan olarak rast geldik. Yüzeysel bir sohbet; hepsi bu. 5 ay geçti. Bir akşam karşılaştık. Bu da minik bir rastlantıydı ve yine anlamı yoktu. Adam beni etkileyebilecek biri değildi. Evliydi, çocukları vardı ve çekici değildi. Selamlaştık. Eğlenmeye başladık. Çıkarken dudağımın ucu ile “İyi geceler” dedim.
Bir gün şirket toplantısına katıldım ki oradaydı, müşterimizdi. Rahatsız olmuştum. İş için iletişimde olmam gereken kişi olduğu için... Ekmek parası hatırına sesimi çıkarmadım. E-posta adresleri, telefon numaraları alınıp verildi. Çalışma programı yapıldı ve ayrıldık. İçim huzursuzdu. Bir proje olduğu için uzun süre görüşmemiz gerekmiyordu neyse ki. İş kapsamında görüşmeler başladı. Günde en çok konuştuğum kişiydi. Sadece iş konuşuyorduk. Bu arada beni rahatsız edecek hiçbir şey yapmadı. Proje bitti ve konuşmalar kesildi.
KENDİMLE KAVGA EDİYORDUM
Sanırım 3 hafta geçmişti, ansızın o sesi aradığımı hissettim. İçimdeki hisle kavga ettim. Nasıl yani, özlemek mi? Daha neler! Ertesi gün aradı beni. “Hayatımın büyük parçası olmuştun, üç haftadır konuşmuyoruz, hal hatır sormak için aradım” dedi. Derken telefonda görüşmeye başladık. Bir ay geçti. Artık aramalarını bekliyordum. Allah’ım bu nasıl bir karmaşa ve kavgadır. Aklım ‘daha neler’ derken kalbim sesini duyunca mutlu oluyordu. Olacakları göze alıp bunu ona anlatmaya karar verdim. Bir akşam yemeğe çıktık. Anlattım ona açık açık. O da bana aşık olduğunu ve beni düşünmeden yapamadığını anlattı. Eeee, ne olacaktı şimdi? Evli ve tipsiz bir adama aşık olmuştum. 3-4 gece uyuyamadım.Telefonlarını açmadım. Lakin içim dayanamadı ve nihayetinde aradım. Buluşup konuştuk. İyi bir evliliği olduğunu, iki çocuğu olduğu için boşanmayacağını, bana hiçbir söz veremeyeceğini ve aslında karısını sevdiğini anlattı. Bunun bir kurtuluş konuşması olacağını ummaya başladım. Ancak aksine konuşmanın sonunda nerede sakladığımı bilmediğim bir şefkat duygusu çıkageldi. O an bir bağ kurduk.
BİR GÜLDÜK, 10 AĞLADIK
İlişkimiz başladı. Kontrolden çıkmıştı her şey. Kendimle, onunla, hayatla kavga ediyordum. İkinci kadın oluvermiştim. ‘Neden Allah’ım neden?’ diye isyan etmeden geceye başlamadım. Bir gülüp 10 ağlayarak 1 seneyi tamamladık. Garip bir bağ vardı aramızda. Kopamıyorduk. İlişki süresince epey kilo verdim. Hastalıklı görünüyordum. Bir sabah bedenime baktım. Bitiktim. Bir karar verdim ve ne yaşıyorsam tadını çıkarmaya yemin ettim. Kısa sürede toparlandım. Neşem yerine gelmeye başladı. Kilom ideale doğru yolunu tuttu. Sevdiğim şeyleri yiyip içiyor, sevdiğim şeyleri yapıyordum. Yaşamıma baharı geri getirmiştim. Bir daha kendimi, içimdeki sesi, geçmişimi dövmedim. Ettiğim yeminler ve yargılar için tanıdığım herkesten af diledim, vicdanımı sevdim.
ÇOCUK DOĞURMAYA KARAR VERDİM
İlişkinin üçüncü yılında çocuk doğurmaya karar verdim. Kesinlikle kabul etmedi. Bir yolunu bulacağımı ve doğuracağımı söyledim. Kararlıydım. Çözüm arayışına girdim. Ailemin karşısına evlilik dışı bir çocukla çıkamazdım. Yıkılırlar ve beni reddederlerdi. Her şeyi kılıfına uygun yapmam gerekiyordu. O ise her an bu fikirden soğumam umuduyla dua ediyordu. Ayrılmaya kalktı, kabul ettim ama uzağa gidemedi. Ne istiyorsam teslim olarak geri geldi. Onu seviyordum, kopamayacak kadar, ondan çocuk doğuracak ve bu arada paravan evlilik yapacak, onun her gece karısıyla uyuduğunu bilip kabul edecek kadar seviyordum.
EŞCİNSEL ARKADAŞIMLA EVLENDİM
Bir akşam gökyüzüne bakıyordum. Yanıma eşcinsel olduğunu anlamadığım biri geldi. Derin bir çocuktu. Cinsel seçimlerinden kimseye bahsedemediğini, evlilik yapıp boşanarak ailesinin dikkatini üzerinden çekmek istediğini anlattı. İşte bu bir mesajdı. Ona evlilik teklif ettim. En yakın arkadaşlarımın bile bilmediği ilişkimden ve çocuk doğurma planımdan bahsettim. ‘Bir süre ev arkadaşı gibi yaşayabiliriz’ fikri üzerine anlaşma yaptık.
TAKILARI PAYLAŞTIK, EVLİYMİŞ GİBİ YAPTIK
Benim aklıma yatmıştı ama sevgilimin içine sinmedi. Yine de ses çıkaramadı. Sade bir tören yaptık. Birbirimizi seviyor gibi davrandık. Takıları ve paraları paylaştık. Benim evimde yaşayacağımızı söyledik. Bir oda bir salon evimi kimsenin ailesi gelmesin diye seçtik. Arada arkadaşları çağırıp yemek yaptık ve evli bir çift gibi göründük. Zor olmadı, ikimiz de iyi niyetli ve sakin kişilerdik. Bu arada hamile kalmak için çalışmalara başladım. Zira 1 yıl evli kalacaktık. Kocamın hayatı kolaydı. Ailesi benden memnundu. Çok ama çok mutluydum. Hayatımın en keyifli zamanlarında hamile kaldım. İki aile de sevindi. Bebeğim doğdu. O kadar güzeldi ki! Hala gözlerinin derinliği gözlerimi doldurur. Kocam bebeğin bakımına yardım etme konusunda borçlu hissetti. Bebek soyadını almıştı ne de olsa. Kağıt üstünde babasıydı. Gerçek babası ise her boş vakti bebekle geçirmeye çalışıyordu.
BOŞANDIK AMA ARKADAŞ OLDUK
Boşandık. Yollarımızı ayırdık ama iyi arkadaş olduk. Bebeğim ‘baba’ dediğinde babası yanındaydı. Babasının kim olduğunu biliyor. Büyüyünce ona anlatmanın bir yolunu bulacağım. Şimdilik aşka ve aşkın güzel ürününe verdim dikkatimi.
HAYAT BOYU GİZLERİM OLACAK
Çocuğum 3 yaşına geldi, mutlu bir yaşam kurdum. Çalışıyorum ve çocuğumla ilgileniyorum. Kendime de vakit ayırabiliyorum. Olanlardan hiç pişman değilim. Belki büyünce kızacak çocuğum. Olsun, ben kalbime uydum. Onu o kadar çok seviyorum ki sevgimiz her şeyi halleder. Hayat boyu gizlerim olacak elbette. Dikkat etmem gerekenler olacak. Benim de yolum böyle oldu. Hayatta karşımıza çıkanları sadece aklımızla seçemiyoruz.
****
PSİKOLOG TUĞBA KAPLANHAN:
BU ÇABANIN ALTINDA NE VAR?
Aşk birçok şey yaptırabilir evet, ama birkaç soruya daha yanıt vermek gerek. Bu süreci yaşarken en baskın hissettikleri duygu aşk mı rekabet mi? Her zaman karar vermesi kolay değil ama neyi seçerseniz seçin, sorumluluklarını üstlenmeyi göze alın. Aşkı, bedelleriyle yaşamak, belki de daha keyifli… İnsan sadece aklın yönlendirmesiyle hareket etseydi, belki de hiç sorun olmayacaktı. Hep söylendiği gibi ‘aklın yolu bir’dir. Ama gel gör ki, insan çoğu zaman doğruların rehberliğiyle yetinmiyor. Duyguların yoğunluğu birçok konuda bambaşka yönlere çekiyor. Duygu dediğimiz şey, günlük konuşmalarda anıldığından daha farklı; beyin sizden bağımsız, bütün geçmiş yaşantıları kaydediyor. Siz ‘duygularımla hareket ediyorum’ derken bile, beyninizin söyledikleriyle yol alırsınız. Bu nedenle, paravan evlilik yapaların da eminim vardır en derinde önemli bir hissi.
KİMSE İÇİN KOLAY DEĞİL
Diğer önemli konu ise içinde yaşadığımız kültür ve homoseksüel ilişkilere bakış açımız. Kimin kime aşık olacağına, kimin nasıl sevişeceğine maalesef hala karışıyoruz. Gönül isterdi ki, kimse paravan evlilik yapmak zorunda hissetmesin. Bir erkeğe aşık olan erkek, bunu kamufle etmek için başka bir kadınla aynı evi paylaşmak zorunda kalmasın. Herkes için zor çünkü bu… Sevilmediğini bildiği halde adamı evinde bekleyen kadın için de zor, aşık olduğu kadınla uyanamayan adam için de… Sevdiği adamı başka birisinin evine gönderen sevgili için de ve aşık olduğu adamla aynı evi paylaşamayan adam için de…
NEDEN ZOR ADAMLAR?
Kadınlar rekabet duygusunu farklı yaşıyor. Daha 3 yaşındayken annesinin rujunu kullanmaya, topuklu ayakkabılarını giymeye çalışıyor kız çocukları. ‘Babacığım’ kelimesiyle yapılan cilvelerden, nazlardan bahsetmiyorum bile. Daha sonra sadece kızlarla oyunlar oynanan ilköğretim dönemi ve ardından yeniden rekabetin görüldüğü ergenlik… Ergenlik hemcinsler arasındaki rekabetin ve acımasızlığın en açıktan yapıldığı dönem. Diğerlerinin flört ettiği çocuk hep daha yakışıklı, diğerinin ilk öpüştüğü çocuk hep daha özel gelir.
ÖNEMLİ SORULAR
İçinde sosyal paylaşımlardan alınan keyfin, duygusal bütünlüğün ve cinsel tatminin olduğu bir ilişki yerine, rakiplerin olduğu ilişkileri ısrarla ve özellikle mi tercih ediyoruz? Diğerlerinin varlığına rağmen kendimizi -kurduğumuz ilişkiyi- devam ettirme çabamızın altında yatanlar neler? İşte bu soruların cevabı, hayatınızın geri kalanına yön vermeniz için kendinizi anlatacak cevaplar olacak.