Güncelleme Tarihi:
30’a bir kala çanlar kimin için çalıyor? Toplumdaki '30’lu yaşlarda evlenmiş olunmalı' baskısına inat, hala azimle direnenler olduğunu biliyorum.
Biraz geçmişe gidersek; yaş 30 olup da evlenmemiş kadınlara yapıştırılan ‘evde kalmış’ etiketini hatırlatmak isterim. Oysa günümüzde bu yaş sınırı oldukça ileriye taşındı. Buna rağmen bizi ‘yaş 30, iş bitmiş’ tribinden kurtaramadı.
Evlilik için ‘yetmez ama evet’ dedirten 30 nedeni okuyan herkes bu telaşenin ortasına sürüklenebilir. Düğün maratonunun başlamasıyla gelen davetiyeler huzursuzluk yaratıyorsa, siz de alarm tuşuna basmışsınız demektir. Bu da demek oluyor ki, çevrenizdekilerin evlenmesi, ‘ben de evlenmeliyim’ fikrini körüklüyor. Buna yalnız gecelerde çıkan ‘yalnız öleceğim’ korkusu da eklenince, iş kontrol dışı bir hal alıyor. İçinizi karartmak gibi olmasın ama bir diğer gerçek de biyolojik saatimizin; ‘çocuk yapma yaşın geçiyor’ diye başımızın etini yemesi. Çocuk yapma telaşesi sonucu kadınların kendisine uygun olmadığını düşündükleri erkeklere panik ve geç kalmışlık duygusuyla kendilerini teslim etmesi an meselesi oluyor. Hayatlarında biri yoksa da potansiyel erkekler hedef haline dönüşüyor. Ve 30 yaş kabusu başlıyor...
İlk önce kız arkadaşlarınızın evini barkını kurma çabaları... Arkalarına motor takılmış gibi 3 aydır tanıdıkları adamla evlenme kararı almaları... Hayatla bağlantılarını kesecek kadar yoğun bir düğün telaşına düşmeleri... İki beden küçük aldığı gelinliğin içine girecek diye yiyip içmeyi kesmeleri... İnsana sıkıntı basıyor tabii ki. Hal böyle olunca kız kıza dışarı çıkıp dağıtacak, yemeğe gidecek, bir öğlen kahve içmeye çıkacak arkadaşınız kalmayıverdiğinde durumun ehemmiyeti de üzerinize çöküveriyor.
Arkadaşların evlenmeye başladığı haberini alan aileler ise aynı anda saldırıya geçiyorlar. ‘Ee sen ne zaman evleniyorsun?’ sorusu da böylece hayatımızın kaçınılmaz bir gerçeği haline geliveriyor. ‘Bak X bile evlendi sen hala otur!’ cümlesi ve türevleri size de tanıdık geldi, itiraf edin. Bir başka vaka da evli arkadaşlarınızdan gelen şu cümlelerle vuku buluyor; “Bu gece kocamın annesine yemeğe gideceğiz” ya da “Çocuğu bırakacak yer yok o yüzden evdeyiz bu gece”... Durumu bizzat yaşamayanlar için tabiri caizse sinir bozucu olan gerekçeler ‘evli olmalıyım’ dürtüsünü bir kez daha harekete geçiriyor. Böylece kız kıza yapılan programlarla dolu koca bir devrin kapandığı gerçeğiyle de yüzleşmiş oluyoruz.
MANTIK HATALARI SİLSİLESİ
Bir başka vaka da sevgilisi olup da; ‘bu yaştan sonra daha iyisini bulamam’ düşüncesiyle alınan evlilik kararı. Belki de en korkutucusu bu. ‘Cicim ayları’ döneminin bitiş düdüğünün çalınmasıyla harekete geçen pişmanlık duygusu kaçınılmaz olur. Yine bu mantık hatasına bağlı olarak; ‘yıllardır sevgiliyiz artık evlenmeliyiz’ algısı da hızlı evlilik sürecinin ardında gizlenen bir başka neden. Galiba en çok bu duruma şaşırıyorum; madem evlenecektiniz bunca yıl neyi düşündünüzr? Her şeyi ağır çekim yaşadınız da iş evliliğe gelince mi tüm hazırlıkları jet hızıyla tamamlayıp nikah masasına koştunuz?
Hepimizin duymaya aşina olduğu bir başkabaskıya da değinmek gerek. Tüm bekar kadınların başlarını yana kırarak ve gülümseyerek cevap vermekle yükümlü olduğu; ‘Darısı senin başına en kısa zamanda inşallah’ temennisiyle karşılık gören; ‘Tren kaçıyor, sen daha kimseyi beğenme’ yorumları... Akabinde de avuturcasına söylenen; ‘Sen de doğru insanı bulacaksın elbette’ tespiti... Herhalde bu da kendi ipinizi çekecek noktaya gelmenize neden oluyordur. Sanki kendileri mutlu evlilikler yapmış gibi ailelerin ‘mürüvvet görme’ halet-i ruhiyeleri ya da evlilik kurumunu ve aile kavramını ayakta tutma dertleri 30 yaşına basmış tüm kadınlarda daimi bir baskı yaratmaya devam ediyor. E hal böyle olunca; ‘evleneyim de bari ailem mutlu olsun’ serzenişiyle pes etmek işten değil!
Elbet gün geliyor aidiyet duygusunu hissetme ihtiyacı da ağır basabiliyor. Belki de imzanın gerektirdiği sorumlulukları taşıyabilecek olgunluğa erişmek de evliliğe hazır hissetmekle sonuçlanıyordur. Belki düzene oturmuş yaşam tarzı arzu etmek, belki de hayatında yeni başlangıca ihtiyaç duymak... Belki de sabahları uyanınca yanında birini bulmak ve‘Günaydın’ dediğini duymayı her şeyden çok istemek... Anlaşıldığı üzere, zamanı gelince gün yüzüne çıkan duygular evlenmeyi aklından geçirmeyenleri yarışa dahil edebiliyor. Bütün bu bilinçaltında gizlenen evlilik nedenleri yerine, herkesi kalbinden vuracak bir aşk hikayesi anlatmayı tercih ederdim. Ama gelin görün ki gerçekler bambaşka. Sırf maddi durumu iyileştirmek, sosyal statü atlamak ya da düzenli cinsel hayata sahip olmak için yapılan evlilikler de bu durumun cabası. Zira evli çiftlerin sıkıcı seks hayatına sahip oldukları yönündeki genellemeye meydan okurcasına, araştırmalar bekarlara göre normalden daha fazla birlikte olduklarını kanıtlıyor. Bu yazıyı yazmak için dinlediğim onlarca hikayeden biriyse içlerinde en şaşırtıcı olanıydı; sevgiliyi kaybetme korkusu ve evliliğin bağlayıcı olduğunu düşünme gerekçesiyle hamile kalarak erkek arkadaşını evlenmeye ikna etmek... Türk filmlerindeki kötü kadın imajına sığınmak ve planlı programlı olmak 30 yaşla gelen panikle değilse başka neyle açıklanabilirdi ki?
EYVAH, EVLENECEK ERKEK KALMADI!
Şimdi gelelim en can alıcı nedene, 30 yaş gerçeğinin hayatımıza girmesiyle yaprak dökümü gibi gerçekleşen düğünler, evlenilecek erkekleri de sayıca azaltmakta. Bu da kadınlarda ‘evlenecek erkek kalmadı sendromu’na yol açıyor. Hepimiz için öyle bir an gelir ki etrafımızdaki tüm erkeklerin ‘evli’ mertebesine yükseldiğine inanırız. Bu da yetmezmiş gibi arkadaşlarınızla buluşmalarınızdan birinde sırf bekar olduğunuz için dışlanmış hissedersiniz. Bütün bunlar başınıza gelmediyse de gelecek, o yüzden iyisi mi siz kendinizi evlilik fikrine alıştırın. Ne de olsa herkes hayatı paylaşacak birine ihtiyaç duyar.
Bir diğer neden de; şaşıracaksınız ama ailevi problemler ya da aileyle yaşamak istememek. Dahası; evdeki mutsuz ortamdan kaçmak için alınan evlilik kararları... Birçok kadının 30 yaşından sonra evliliği, eğer kariyer sahibi de değilse, hayattaki boşluğu doldurmak adına istiyor olması. Bahsettiğimiz bu boşluk cinsel değil, aksine içsel bir arayış... Bir çeşit hayatı anlamlandırma çabası... Aynı şekilde birey olmak için kocaya ihtiyaç duyuyor olmak da 30 yaş ve üzeri kadını evliliğe iten bir başka gerçek...
HALA BEKAR OLANLAR, SİZ Bİ' DURUN!
Evet demeden önce 30 yaşa bağlı gelişen bu nedenleri bir kenara atın ve siz ne istiyorsunuz; onu düşünün. Bu hayatınıza dair alacağınız en büyük kararlardan biri. ‘Yetmez ama evet’ demeden önce 30 saniye verin kendinize. Düşünün. Yalnızlıktan kurtulmak adına tek çare gibi gözüken bir ‘evet’, daha büyük bir yalnızlığa ‘evet’ demiş olmakla sonuçlanabilir. Şu gerçeği kabullenme vakti geldi; hepimizin yalnız kalmaktan ödü patlıyor, bu yüzden de evlenmek için 30 neden bulabiliyoruz. Bu dünyanın belli kaideleri var ve insanlar da yalnız yaşamak için dizayn edilmemiş. Kısacası evlilik için gayriihtiyari bir arayış da diyebiliriz. Çünkü biyolojik saatlerimizin de buyurduğu üzere çocuk yapacağı erkeği arayan hiçbir kadın vakit kaybetmeyi sevmez. Bu yüzden de evliliğe giden her yol mübah. Özetle; kendimize ‘evlilik hastası’ dedirtme pahasına her şeyi göze aldığımız bir gerçek; yeter ki kimse bize ‘evde kalmış’ demesin.
Peki erkek cephesinde durum nasıl? ‘30 yaşına gelen bir erkek neden evlenmek ister?’ sorusuna yanıt bulmak için ikisi evli biri bekar, 30 yaş civarı 3 kişinin görüşlerine tanıklık etmeden önce belirtmem gerek; bu erkeklerin hiçbiri ‘aşk için evlendim’ cevabını vermedi. Gerçekleri duymaya hazırsanız, şimdi söz hakkı onlarda!
Alper Tezcan, 31 yaşında, evli, uluslararası satış yöneticisi
Hem kadınlar hem de erkekler için en kritik yaş 30. Artık daha ciddi kararlar alma zamanının geldiğini, yaptığın hataları düzeltmek için de çok vaktin kalmadığını düşünmeye başladığın bir dönem. Bu yüzden de gerçek aşkın peşinden koşmayı bırakıyorsun... ‘Daha önce yaşadıklarım da aşk değil miydi?’ diyorsun... Sonunun acı verici olduğunu bile bile... Her yeni insanda yeni hikaye dinlemekten bıkıyorsun ve tanıdık bir ses, ten arıyorsun. Çok sevip de üzülmek yerine, seni seven birine kendini teslim ediyorsun. 30 yaşına gelmiş ve kariyer hedefi olan bir kişinin üzerinde çok durmaması gereken konular artık aşk ve ilişki. Yapılması gereken daha önemli işler var çünkü. Eğer evine sadık, sizi seven ve saygı duyan bir kadın varsa, size uyum sağlıyorsa ve anlaşabiliyorsanız evlenmemek için hiçbir neden olmamalı.
Serhat Şengül, 30 yaşında, bekar, editör / İstanbul’entourage kurucu ortağı
Bunu okuyan 30 yaşında ve evli hemcinslerim bana kızmasın ama bence 30’unda evlenen erkek, erken evlenmiş demektir. Hatta zaman zaman onlar da neden erken evlendiklerini kendilerine sorar. Bence bunun nedeni, uzun dönemli kız arkadaşın 30’una gelirken evlenme telaşına düşmesi. Hatta çoğu zaman, onun bile değil; ailesinin bu telaşa düşmesi. ‘Seni oyalıyor mu? İşini de oturttu, kaç yıldır birliktesiniz, adını bir koyun artık!’ gibi müstakbel kayın aile ısrarı, dolaylı yoldan erkekleri de evlilik girdabının içine çekiyor. Zaten basireti bağlanmaya meyilli erkek kısmının bu durumu, ‘Gül gibi kız, daha iyisini mi bulacağım? Huyunu suyunu biliyorum, o da bana alıştı, evet evet, en iyisi evlenmek’ anlayışına istinaden soluğu nikah masasında alışıyla, ‘Evet!’ dedikten sonraki tüm fotoğraflarda dumura uğramış yüz ifadesinden rahatlıkla okunur.
Anıl Özdemir, 29 yaşında, evli, ekonomist
30 yaşın yaklaşmasıyla alınan evlilik kararı basit matematikle açıklanabilir. Bir insanın çalışabileceği ve iyi para kazanabileceği sürede çocuklarının büyüyüp okulunu bitirmesi ve devamında kendi hayatını sürdürebiliyor olması idealdir. Eğer benim gibi iki çocuk düşünüyorsanız ve evlenir evlenmez böyle bir telaşın içine girmek yerine eşinizle bir süre hayatın tadını çıkartmak istiyorsanız, 30 yaş dönüm noktası diyebiliriz. Erkeklerin yalnızlığa ve bunun getirdiği bencillik ve rahatlığa alışması ya da düzenli hayatı tercih etmesi, 30 yaşından önce daha kolay yapılabilecek bir tercih. Erkek yapı itibarıyla genelde ilişkilerin bağlılıktan ve sorumluluktan korkan ve kaçan tarafı. Bu korku yüzünden günübirlik ilişkilerle hayatını devam ettirebilir, işte bu noktada kendine dur deyip düzenli hayatı tercih etmek, yine insanın 30 yaşından önce alabileceği bir karar. Ayrıca bir erkek yalnız yaşamaya alıştığı takdirde kendi düzenine başka birini dahil etmek de zor. Aksi takdirde uzun süre günübirlik ilişkiler yaşamış bir erkeğin, 35’inden sonra aile babası olmasını beklemek mucizelere inanmaktır.