Güncelleme Tarihi:
Röportajın perde arkası
* Bige Önal (27), yeni tanıştığı insanlara karşı temkinli yaklaşan bir kadın. Size açılması için önce güvenini kazanmanız gerekiyor. Sohbetin ilk yarım saatinden sonra kendini yavaş yavaş açıyor.
* Dış görünüşü ve stili Fransız kadınlarını andırıyor. Yüzünde en dikkat çeken yeri kocaman gülüşü ve parlak mavi gözleri.
* Sert ve maskülen havası babasından izler taşısa da diğer taraftan da annesinden aldığı özelliklerle çok kadınsı.
11 yıldır ekrandasınız ama hakkınızda yok denecek kadar az şey biliyoruz. Siz kimsiniz?
- Annem Heybeliadalı, babam İzmirli. İstanbul’da Levent’te doğup büyüdüm. Hâlâ da annemle birlikte aynı evde yaşamaya devam ediyorum. Özel hayatının çok fazla bilinmesini seven insanlardan değilim. Kapalı kalmak beni daha mutlu ediyor.
Biraz yanlış bir meslek seçmişsiniz...
- İyi bir oyuncu olmak demek magazinel olmak demek değil. Çizgisini korurken geride duran insanlar da var.
- Annemle babam hayatta başarılı olmuşlar ama aynı zamanda şöhretten kaçmışlar. Ben de biraz öyle büyüdüm. Babamla futbol üzerinden iletişim kurabiliyordum. O yüzden futbolu hep sevdim, kendim de küçükken arkadaşlarımla futbol oynardım. Hafiften ‘erkek Fatma’ydım. Annemin edebi bir tarafı vardır. Köşe yazarlığı yaptı ve senaryo yazdı. Onun da kitaplarla dolu dünyası beni etkiledi. Ama zaten ben küçükken ayrıldılar.
Kaç yaşındaydınız?
- İki yaşındayken boşandılar. Dokuz yaşına kadar bir ayrılıp bir barıştılar. Sonra çok iyi iki arkadaş olarak kaldılar.
İNSANLARA TEMKİNLİ YAKLAŞAN BİRİYİM
Siz kiminle yaşadınız?
- Annemle. Çok güçlü bir kadındır annem. Çocukken onun asla yıkılamayacağına inanırdım.
Annenizle babanızın ayrılığı hayatınızı nasıl değiştirdi?
- Annemin bana bakmak için çalışması ve güçlü duruşu beni erken büyüttü, erken olgunlaştım. Tabi baba figürü hayattaki ilk idol ve güç demek. Manevi olarak yanımdaydı ama ergenlik döneminde bir kız çocuğu olarak daha çok beklentim oluyordu ve bunlar da sizi ister istemez biraz daha kırılgan ve alıngan yapabiliyor.
Erkeklerle ilişkinizi de etkiliyor mu?
- Kadın- erkek diye ayırmayalım. İnsanlara karşı hep temkinli yaklaşan biriyim.
AİLENİN KAN BAĞIYLA OLMADIĞINI KAVRADIM
Tek çocuk musunuz?
- Babamın ilk evliliğinden olan bir kardeşim var. 22 yaşında tanıştık. Almanya’da yaşıyor. Türkçe bilmiyor. Tabi yıllar sonra karşılaşınca insan kardeş hissini alamıyor. Ama ben zaten tek çocuk olarak büyüdüm.
- İzmir’de yaşıyor. Tedavisi devam ediyor. Daha iyi durumda. Biraz konuşmaya başladı. Yürüyor. Ekranda beni izliyor. Ben yanına ayda bir gidebilsem de o beni ekranda gördüğü zaman çok mutlu oluyor.
Bu rahatsızlık sizi nasıl etkiledi?
- Kendi adıma ânı yaşamayı öğrendim.
Aile kavramı size ne ifade ediyor?
- 27 senenin sonunda ailenin kan bağıyla olmadığını kavradım. Kan bağıyla bağlı olduğum birçok insanın aksine çok daha bağlı olduğum, kardeşim diyebileceğim dostlarım var.
NEJAT İŞLER ÇOK SICAKKANLI
Bu sene ‘Bodrum Masalı’ ekibine dahil oldunuz. Sizi Bodrum’a götürecek kadar etkileyen neydi?
- Benim zaten İstanbul’dan gidesim vardı. Bu işi de sanırım içten içe çağırdım ve geldi. Canlandırdığım ‘Lal’ karakteri kapalı bir kutu. O yönüyle biraz bana benziyor. Ama karakter olarak farklıyız. Dışarıdan sert, net görünüyor, ama içinde duygusal bir kız var. Hayatını Bora’ya (Nejat İşler) adamış. Onun hayatını kolaylaştırmak için bütün benliğini harcıyor.
Nejat İşler hakkında şaşırtıcı ne söylersiniz?
- Beni en çok şaşırtan çok sıcakkanlı olması oldu. Büyürken izlediğim ve - naçizane- oyunculuğunu çok beğendiğim bir isimdi. Onunla çalışmayı çok uzun zamandır hayal ediyordum.
Bir buçuk aydır Bodrum’dasınız. Nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- Bisiklete biniyorum, pilatese gidiyorum. Kitap okuyor ve dizi izliyorum. Mesela en son ‘Masum’u izledim.
RENKSİZİZ, MUTLU DEĞİLİZ
Neden İstanbul’dan gitmek istediniz?
- Benim için burası artık çok kalabalık. Bodrum’a gittikten sonra da aslında İstanbul’da ne kadar zorlandığımı daha iyi anladım.
Neydi sizi zorlayan?
- Trafik saatlerine göre yaşıyor, istediğimiz yere gidemiyor, her istediğimizi yapamıyoruz...
Daha önce konuştuğumuzda “Derdim insan olmakla” demiştiniz. Şu an insanlığı nasıl yorumluyorsunuz?
- İnsanlıktan uzaklaşıyorduk, şimdi tam anlamıyla uzağız... Geçen yıllar içinde bu farkı daha da iyi anlıyorum. Dünyaya baktığımızda şunu görüyoruz, artık kimsenin kimseye toleransı kalmadı. Saygı yok. Sokak hayvanlarına karşı insanların davranışlarını gözlemliyorum, hayvana öyle davranan biri insana nasıl farklı davranır ki? İşte o zaman vicdanın eksildiğini, bazı şeylerin bozulduğunu görüyorum. Bunlar da beni çok üzüyor.
Nedir bizi bozan?
- Birlikte yaşamayı bilmiyoruz. Başka insanların yaşayış tarzına saygı duymuyoruz. Bize benzemeyeni ‘gri’ olarak görüyoruz. Renksiziz. Mutlu değiliz. Her şey bulanık ve bulutlu.
Bunlardan sıyrılmak için ne yapıyorsunuz?
- Kitap okuyorum. Özellikle fantastik kitaplar. O anlatılan farklı dünyayı beynimde canlandırmak çok hoşuma gidiyor.
‘Maral’ dizisinin setinde tanıştığınız Aras Bulut İynemli’yle bir süredir birliktesiniz. Nedir bu setlerin sırrı?
- Gazetelerde ‘set aşkı’ diye bir benzetme var. Biz de sette tanıştık ama o benzetme bizim için geçerli değil. Bizimki bir set aşkı değildi.
Neydi Aras’ta sizi çarpan?
- Birinden neden hoşlandığımı tam olarak tanımlamam mümkün değil ama Aras’la çok iyi anlaşıyoruz. Arkadaş gibiyiz ve iyiyiz. Hep bana destek olan biri. Onunlayken hiç sıkılmıyorum. Biz her şeyiz! Her şeyden bizde biraz var.
Nelere üzülür, nelere kızarsınız?
- Çok çabuk üzülüp çok çabuk sevinirim. Kırılganım. Zor sinirlenirim ancak sinirlenirsem bir süre orada takılı kalırım.
Nelerle derdiniz vardır?
- Kendimle derdim çok. Bir şeylerin sebebini hep kendimde bulur, kendime yüklenirim ve kendimi hiçbir zaman yeterli bulmam. Bu da oyunculuk için iyi bir şey.
En büyük korkunuz ne?
- Kova burcuyum. Burcumun özgürlük özelliğini taşıyorum. En büyük korkum da özgür olamamak.
BİGE HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 5 ŞEY:
* Koyu bir Galatasaray taraftarıyım. Son dönemlerde puan durumlarını takip ediyorum ama maçlara pek gitmiyorum. Ama ileride mutlaka Galatasaray’la ilgili bir şey yapmak istiyorum.
* (François Roland) Truffaut ve (Quentin) Tarantino sinemasını seviyorum. Fırsatım olsaydı Marion Cotillard, Juliette Binoche ve Robert De Niro ile oynamayı isterdim.
* En büyük tutkum başarılı olmak. Ancak başkalarını rahatsız etmeyecek ve kendimi kaybetmeyecek şekilde hırslıyım.
* En büyük travmam 13 yaşımdayken yakın arkadaşımı kaybetmemdi.
* Güzellik benim için hiç birinci sırada olmadı. Kendimi de çok güzel bulmam. Fiziksel olarak kendime pek güvenmesem de karakterime güvenirim.
En son ne okudu: Clarissa P. Estes’in ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’.
En son ne izledi: ‘La La Land’.
En son ne dinledi: Yasemin Mori.
Bige Önal’la birlikte Nejat İşler ve Şevval Sam gibi oyuncuların rol aldığı Bodrum Masalı bu akşam 20.00’de Kanal D’de