Güncelleme Tarihi:
Sevgili Nazan,
Yaz geldi İstanbul boşaldı. Şekerim, eskiden ramazanda kimsecikler bir yerlere gitmezdi. Şimdi bavulunu kapan deniz kenarında. Ama haksızlar mı, sıcak basıyor vallahi. Bak ne soracağım sana, Önder Fırat’ın kızı İdil Fırat helikopter kullanıyormuş, kimin Allah aşkına o, babasının mı, öğrenirsen yaz bana lütfen. Acun Ilıcalı’nın sevgilisi Şeyma Subaşı’nın Bodrum’dan koyduğu fotoğrafları gördün mü? Hayatım o da Chanel’ciler kervanına katılmış, espadrillerin fotoğraflarını çekip çekip duruyor. Ama güzel kız, havuz başında bir pozu var, mankenlere taş çıkartır. Fakat o kadar ıstakozu yiyip nasıl o kiloda kalıyor, inan aklım almıyor.
Serap Tibuk, galiba İstanbul’un tadını en çok çıkartanlardan biri. Ay onun evinin manzarası var ya, müthiş şekerim müthiş. Zaten o da biliyor, her sabah çiçeklerin arasından denizi çekip videosunu da dostlarıyla paylaşıyor.
Leyla Alaton havuzbaşı şezlonglarını değiştirmiş, iyi yapmış. Alüminyummuş yenileri, bir gün gidip güneşlenelim mi, ne dersin?
Ah geçen gün Demet Sabancı nerelerde diye sormuştun ya, canım eve kapanmış sanki. Piyanosunun başında kendini iyice sanata vermiş diyorlar. Ama kadın bu konuda iyi yahu. Hatta içine Chopin kaçmış! Nazancım, kim derdi Hacı büyüyecek, koca adam olacak, bir de üstüne ‘en popüler playboy’ unvanını alacak. Canım ya, arkadaşlarıyla tatile çıkmış. Fakat onun pabucu da yakında dama atılır. En büyük rakibi kardeşi... Hakan Sabancı. Bir de çocuk güzel şekerim. O jet-ski’nin üzerinde arzı endam etmesi de özgüvenden...
Bana ilginç gelen isimlerden biri de Asena Erkin. Ya o kadar dedikodu, o kadar olay. Kadın güçlüymüş vallahi. Tam bir Chanel delisi o da.
Buse Terim, Instagram’da ne kadar faal biliyorsun, anlatmıştım sana. Ama eşi de fena değil hani. Volkan Bahçekapılı’nın Rolex sevdiğini de bu yakınlarda öğrenmiş olduk. Sana sormak istiyorum, Verda Penso kaç kilo yahu? O ağırlıkları nasıl kaldırıyor? Her sabah spor yapıyor, kafayı bununla bozmuş, ama boşver spor iyidir, iyidir. Işıl Reçber, bilirsin kaleci Rüştü’nün eşi. Güzel kadının ‘futbolcu eşi’ olma konusunda yakında derse başlayacağını söylüyorlar. Şaka şaka. Çok renkli ve hayat dolu. Hatta Hèrmes çantasının içinden çıkan ağrı kesicisi bile renkli. Ralf Tezman’ı gördün mü şekerim. St.Tropez’de tatilde. Tatilden önce de bir yat fotoğrafı koymuştu. Yeni mi o, hatırlayamadım, geçen sene de var mıydı?
KİMSELER SİZİ ARAMIYOR
Sevgili Nazan’ı yaşıtlarım ve büyüklerim hatırlayacaktır. Cemiyetten haberleri, dostuna anlatır gibi anlatır, haberleri bu dille verirdi. Instagram’da çok da eski değilim. Gazeteciliğe başladığımda ustalarım, “Hergün telefon defterine 10 kişi ekleyemiyorsan bu işi yapma” derlerdi. Artık bunu Instagram’da yapıyorum. Her gün en az 10 kişi ekleyerek çevreyi genişletiyorum. Ve pek tabii bambaşka bir dünya burası. Entelektüellerin bir sanat eseri ya da toplumsal bir mevzuyu öne çıkardıkları, sıradan vatandaşın gündelik hayatını paylaştığı bir merci. Peki ya sosyete? İşte burada biraz durum değişiyor. Dolce vitaaaa! En pahalısından evler, saatler, ayakkabılar, tatiller, pırıl pırıl İngiliz atları, inanılmaz yatlar... Ve sonu yok, bir kere girdin mi kolunu kaptırmaman mümkün değil. Kendimden biliyorum, yine kendi çapımda tüm iyi anlarımı burada paylaşıyorum; elimde olmadan, sıradan bir refleks. Peki bunu neden yapıyoruz? Mesela zaten cemiyet insanları için hiç de enteresan olmayan marka ayakkabıların, çantaların burada sergilenmesinin amacı ne? Geçen gün psikiyatr Prof. Dr. Kerem Doksat’la laflıyorduk. “Onlarda da her insanda bir miktar mevcut olan narsistik şov merakı var” diyor: “Ünlü ve topluma mâl olmuş kişiler şöhretlerini artırmak için bu ‘selfie’ modasını kullanıyorlar, kısmen de iyi oluyor tabii.”
Ama bir de madalyonun öbür yüzü var: “Şöhret basamaklarını tırmandıkça yalnızlık artıyor ve gerek PR, gerekse diğer tanınma mecraları tükenmeye başlıyor. Artık siz birilerini aramadıkça, kimseler de sizi öyle kolay kolay aramıyor. En yakınlarınız da dahil. Televizyonlar neredeyse cam gibi oldu; hani elinizi içlerine soksanız içeriye dalacak ve evrenin öbür tarafından çıkıvereceksiniz sanki. Halbuki çok kolay ulaşılabilen ve artık kısıtlamaların da gevşediği yeni bir dünya var: Siber âlem.
STATÜ BELİRTİSİ
Peki hiç mi iyi yönü yokmuş? “Tabii ki var” diyor Kerem Doksat: “Daha çok tanınmak, sevilmek, aranmak, âşık olunmak...”
Mahsuru? E, yalnızlaşma, yabancılaşma ve ‘mış’ gibi yaşamaya başlamak... Dünyada birbirinden sıkıcı, endişe ve kimine de korku verici bir vasat var. Siber âlemdeyse ‘uçuş’ serbest.
Kerem Bey’e göre, sıradan gerçeklerden bunalan kişiler, ırgatından holding yöneticisine kadar, bir çeşit teşhircilik yapıyor. Flörtler ve ilan-ı aşklar bile artık bu yolla şekerim. Biraz mevzuyu dağıttık galiba hocam, “Neden ayakkabı ve saat bu kadar öne çıkıyor” diye soruyorum, “Çünkü statü ve zenginlik belirtisi de ondan” diyor: “Misal en çok rastlanan fetişizm tipi (erkeklerde) ayak veya ayakkabıdır. Poz verilirken illaki bunlar ekspoze edilir. Statü ve benzeri sınıfsal farklılıklarda topuklu ayakkabılar ve delüx saatler hep öne çıkarılır. Ayakkabı, meme ve popo en çok bakılan bölgeler... Sağ bilekteyse narsisizm en yüksektedir. Soldaysa tevazu belirtisi...”
Her olayın olduğu gibi bunun da psikolojik okuması yapılabilir elbet. Ama isterseniz bir magazin okumasıyla da bu haberi sonlandırabiliriz. Bakınız efendim kimin nesi varmış, neredeymiş.
İyi pazarlar...